NECİP FAZIL'IN GENÇLERİ

Mahmut BIYIKLI 10 Nis 2019

Mahmut BIYIKLI
Tüm Yazıları
İstanbul, "Nasılsın?" sorusuna "Koşturuyoruz" cevabını verdiren bir şehir. Yoğun koşturmaca arasında durmanın ve durulmanın en güzel yolu da Anadolu'ya açılmak.

Büyük şehrin karmaşasından uzaklaşıp zihnimizi ve gönlümüzü dinlendirmek için Anadolu şehirlerinden gelen davetler güzel bir fırsat oluyor. Özellikle çağrıldığımız yerlerde muhatabımız gençlerse akan sular duruyor ve hemen yola koyuluyoruz. Yenilenmek, yeniden dirilmek için bu yolculukları bir fırsat olarak görüyorum. Geçtiğimiz günlerde Çorum Hitit Üniversitesi’nden böyle bir davet gelince memnuniyetle kabul ettim. Çorum’a daha önce de çeşitli faaliyetler vesilesiyle gitmiştim. Ama bu sefer “Necip Fazıl ve Gençlik” başlıklı bir konuşma yapmamız istediğinde ayrı bir memnuniyet duydum.

Necip Fazıl bu topraklarda idealist bir gençlik yetişmesi için ömür boyu mücadele etmiş bir şahsiyet. Tevfik Fikret’in Haluk’u gibi, Âkif’in Asım’ı gibi, Üstat da oğlu Mehmet üzerinden yetişmesini arzu ettiği gençliği idealize etmiştir. Sezai Karkoç’un Taha’sını da dâhil ettiğimizde ünlü edebiyatçıların her zaman gençlik ve gelecek tasavvurunun olduğunu görürüz.

Merhum Mustafa Miyasoğlu, “Bugünkü Türkiye, daha çok 20. yüzyılın başındaki şair ve fikir adamlarının rüyasıdır.” demişti. Bugün devleti yöneten kadroların zihinlerinin beslenmesinde, fikirlerinin zenginleşmesinde edebiyatın usta isimlerinin emeği büyüktür. Özellikle Necip Fazıl’ın sadece yazmakla kalmayıp memleketi karış karış dolaşıp gençlerle buluşması, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koyma çağrısı, “bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik. ‘zaman bendedir ve mekân bana emanettir!’ şuurunda bir gençlik” yetiştirme çabası, olağanüstü bir gayretin fotoğrafıdır.

Üstat yılmadan yorulmadan idealindeki genci aramış, “İşte bütün meselem, her meselenin başı,/ Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!” demiştir. Necip Fazıl gençliğe romantik ve soyut hedefler değil, aksine taşınması ve tartması ağır somut sorumluklar yüklemiştir. Bu yüklemeleri de adeta sarsarak yapmıştır. Şu ifadeleri dinleyen okuyan bir gençlik nasıl yerinde durabilir ki.

“Emekçiye ‘benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başıboş bırakılamazsın!’ kapitaliste ise ‘Allah buyruğunu ve resul ölçüsünü kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!’ ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik...”

Büyük devletimiz Osmanlı sonrası Müslümanlar her alanda darbe yemişler, tarihin en ağır baskılarına maruz kalmışlardır. Üstat gençliğin bu kırılmanın bilincinde olmakla kalmayıp “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik” diyerek bu durumu tersine çevirecek bir eylemde bulunabilecek, zor yılların öcünü alabilecek bir öfkeyi taşımalarını da gençlerden beklemiştir. 

Gündeminde daima gençler olmuştur. Bir anlamda o çetin dönemlerde gençlerden güç almış, onlara güç katmıştır. Konuşmalarında “Aziz Gençler”, “Bir Gençlik, Bir Gençlik, Bir Gençlik” “Anadolu Gençliği”, “Beklenen Nesil” hitaplarını severek kullanmış, “Aradığım gençliği karşımda görüyorum” diyerek sevincini dile getirmiştir.

Necip Fazıl boşuna savaşmamış, boşuna yazmamıştır. Mücadelesini yürüttüğü büyük davanın kazanımlarını görmüş, gelecekte bu kutsal davayı daha yukarılara taşıyacağına inandığı nesillerin boy verdiğini görmenin tarifsiz huzurunu yaşamıştır.

“Maya tutması için otuz küsur yıldır, devrim baz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allah’a hamd etme makamındayım.”

Şükrünü ifa eden Necip Fazıl gençliğe en çok emek veren öncülerden birisi olarak nakış nakış işlediği Anadolu evlatlarının yetişmesinden sonra beklediği inkılâbın gerçekleşmemesi noktasında zaman zaman kederlenmiştir. Bu hali hisseden irfan ehlinden Fethi Gemuhluoğlu, “Üstad Cenab-ı Allah sizi küfrü imha etmekle memur etti. İhya vazifesi sizde değil. Müsterih olun, siz vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz.” demiştir. Küfrün buzdağını nefesiyle hohlaya hohlaya eriten Büyük şair bu sözlerden memnun olmuştur.

NECİP FAZIL’IN GENÇLERİ ÇORUM’DA

Bir şehri yönetenlerin kültüre sanata eğitime olan ilgileri yüksekse o şehirlerde gözle görülür bir ilerleme oluyor. Daha önce TBMM’nin eskimez başkanlarından İsmail Kahraman’ın özel kalemiyken tanıdığımız Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, şehirde güzel bir hava oluşturmuş. Göreve başlayalı uzun süre olmamasına rağmen kısa zamanda şehrin sorunlarını tespit etmiş. Çözümleri noktasında da gece gündüz demeden gayret ediyor. İki gün misafir kaldığımız şehirde yakın ilgi ve alakalarını bir an olsun eksik etmediler. Değerlerimizin düşmanı yöneticilerden kültürümüze dost valilere geçişimiz, bizim için şükür sebebi. Allah sayılarını artırsın. Ayaklarına taş değdirmesin.

Yine Hitit Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Reha Metin Alkan da memleketine ibadet aşkıyla hizmet eden bir ilim adamı. Rektörlüğünün son günleri olmasına rağmen heyecanla üretmeye devam ediyor. Sağ olsunlar bizi evimizde hissettirecek incelikte bir misafirperverlik sergilediler.

Mihmandarımız ve program yöneticimiz Prof.Dr. Meral Demiryürek’in harika organizesiyle “Necip Fazıl ve Gençlik” paneli çok başarılı geçti. Muzaffer Doğan hocamızın gür sesiyle okuduğu Necip Fazıl şiirlerinin kulağımızdaki yankısıyla memnun olmuş bir şekilde veda ettik Çorum’a. Dün olduğu gibi bugün de Necip Fazıl’ın gençleri, okumaya, üretmeye ve davasına sahip çıkmaya devam ediyor.

Geçmişten bugüne gençlerin elinden tutan ve şuurlu bir gençlik için fedakârca çalışanlara selam olsun…