​NEREDE O "DELİKANLILAR?"

Alican DEĞER 23 Haz 2017

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Arsızlık ve hayasızlık, pişkinlikle harmanlanıp yüzsüzlükle pişiriliyor.

Arsızlık ve hayasızlık, pişkinlikle harmanlanıp yüzsüzlükle pişiriliyor. Bunun üzerine bolca sapıklık ekleniyor. Buna biraz da akşamdan “zoru görünce kaçmak” sosu içine bekletilen yalan kuşbaşı ekleniyor. Derin bir tencere içine her boka maydonoz ile karıştırılıp harlı ateşte 40 dakika pişiriliyor.

Anlaşılan o ki, sokaklarda kadınlarımızı, genç kızlarımızı koruyamıyoruz. Yasalardan bahsetmiyorum. Ben güçlüye karşı güçsüzü koruyan, sokakta yürüyen kadın kim olursa olsun eşimiz, anamız, kardeşimiz, mahallelimiz yerine koyan delikanlılık kültüründen bahsediyorum.

Laf atma ile başlayan seviyesizlik, piçliğe terfi ettirilerek devam ediyor. Tacizcilik ise rütbesi oluyor. Biri sıçıyor, öbürü üzerine tüy dikiyor. Ne zaman sokakta kadınlarımızı saldırganlara karşı koruyamaz hale geldik? Ne vakit, “Aman bulaşmayayım” durumuna düştük? Ne vakit böylesi hiç birşey yapmadan suça ortak olmaya başladık.

Kanımız mı çekildi? Mahalle delikanlıları hangi köşelere saklandı? Kaç zamandır kadın döven bir kişiyi görünce kafamızı çevirir olduk.

Hep başkalarının kızları mı tacize uğruyor zannediyorsunuz? Hep başkalarının eşleri mi sokakta rahat yürüyemiyor. Veya bu tacizler gerçekten kadınların kıyafetleri yüzünden mi yaşanıyor? Tabii ki hayır. Adamların derdi yaptıkları tacize kılıf bulmak. Çevrenize bir sorun bakalım. Taciz edilmeden yürüyebilen var mı? 

Belki artık daha çok görür öğrenir olduk. Çünkü her telefon bir kamera aynı zamanda. Minibüste, otobüste bile kamera var. Her şey daha bir göz önüne geldi. İyiki de geldi. Çünkü kadınlarımızın yaşadıklarını daha bir bilir olduk. Kadınlarımız direnir oldu. Tacize boyun eğmemeye başladılar. Kendisine yönelik saldırının üstlerine yürüyorlar artık. 

Ama ya yan koltukta oturup müdahale etmeden durumu seyreden delikanlıların durumu ne olacak? 

Farkında değil misiniz, tacizi yapanla onu görmemezlikten gelen arasında bir fark yok. Kadın dövenle onu engellemeyen arasında bir fark olmadığı gibi.

Belli ki yasalar veya onun uygulama şekli bu tip ipten kazıktan kurtulma herifler için hafif kalıyor. Alınıyor, bırakılıyorlar. Utanmasalar “Beni tahrik etti” diye şikayetçi bile olacaklar. (Bu durumu farazi olarak söylemiştim. Sonradan öğrendim ki gerçekten şikayetçi olmuş.) Kendi çaplarında küçük ün bile kazanıyorlar. Hastalıklı zihinler belki bundan zevk bile alıyor.

Tek çare mahalle kültürünü geri getirmek. Gerçekten bu aralar en çok onun özlemini duyuyorum.

İŞ GASPA GİRDİ. SEN DE İÇERİ…

Tuba Büyüküstün ve işletmeci Umut Evirgen, Emirgan’da yemek yerken fotoğrafları çekilince bayağı bir olay olmuştu.Evirgen’in korumaları olduğu iddia edilen 2 kişi Hürriyet muhabiri İsmail Bayrak’ın içinde olduğu aracı kovalamış ve aracın önünü keserek silah zoruyla fotoğraf makinesini gasp etmişti.

Olayın ilk bölümü bildiğiniz magazin. Biri herkes tarafından bilinen ünlü, diğeri daha az kişi tarafından tanınsa da kendince ünlü iki kişinin aşkı ve fotoğraflarının çekilmesi. Korumaların devreye girmesi falan.

Ama işin rengi araç kovalayıp silah tehdidi ile fotoğraf makinesi alımına geldiğinde değişti. Çünkü artık bu durum bir gasptır ve cezası çok ağırdır. Bunu bilmeyecek kadar cahil mi bu adamlar? Koruma adı altında bu işi yapanlar farkında değiller mi yedikleri haltın.

Nitekim olay sonrası polis devreye girdi doğal olarak. Sonra savcılık. Muhabir de şikayetçi oldu. Ve Umut Evirgen’in yanısıra korumaları olduğu iddia edilen Doğan Akbaş ile Ahmet Fatih Baltacı gözaltına alındı.

İş doğal sürecinde ilerledi. Dün akşam saatlerinde adliyeye sevk edilen üç kişi mahkemece “nitelikli yağma” suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Artık iş kamu davasına dönmüş durumda. Bildiğiniz gasptan yargılanacaklar. Ve fotoğraf makinesi zorla alındığı için de büyük bir ihtimalle cezaya çarptırılacaklar. Korumalar, “Biz emir almadık. Kendi başımıza hareket ettik” derse ve mahkeme de ikna olursa belki Umut Evirgen yırtabilir. 

Peki ne oldu şimdi? Duyulmasını istemediği olay herkes tarafından katmerli bir biçimde duyuldu. Adı gasp gibi kötü bir olayla anılır oldu. Üstüne tutuklanıp hapse girdi. Değdi mi yani?