NORMALLEŞME SÜRECİ HAKKINDA HALK NE DÜŞÜNÜYOR?

Micheal KUYUCU 10 May 2020

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Yarın normalleşmede önemli bir adım atılacak.

Yarın AVM’ler, berberler, kuaförler ve orta esnaf kepenk açacak. İşin içine para girdi mi yorum yapmak zor. Normal şartlarda bence biraz erken, ama dediğim gibi artık her attığımız adımı ekonomiye göre düşünmemiz lazım. Aldığımız her kararda en önemli belirleyici faktör artık “para” ve “ekonomi”. Keşke böyle olmasaydı, yani serbest piyasa ekonomisi böylesine tutsak etmeseydi bizi ve bizde biraz daha rahat bir hayat yaşasaydık. Ama artık atı alan Üsküdar’ı geçti.

Yarın normalleşmede önemli bir adım atılacak. Bu konuda tedirdin olanlar da var, “yeter artık, hayata dönelim” diyenler de var. Normalleşme sürecine geçerken, araştırmalarına çok güvendiğim ve takip ettiğim bir araştırma şirketi, Aksoy Araştırmanın yaptığı bir araştırmayı inceleme fırsatı buldum.

“Kuaför ve berberlerin açılmasını en çok MHP seçmeni istiyor”

Aksoy Araştırmanın gerçekleştirdiği “Türkiye Monitörü  5 Mayıs 2020” Raporunda bu normalleşme süreci, 24 Haziran 2018 seçimlerinde oy kullanan vatandaşların oy kullandıkları partiye göre analiz edilmiş. Mesela yarın başlayacak olan normalleşme sürecinde açılacak olan kuaför ve berberler ile ilgili “Kuaförlerin/Berberlerin açılmasını doğru buluyor musunuz?” sorusunu sormuş araştırma. Türkiye genelinde buna genel anlamda olumsuz bakanların oranı yüzde 44,5 iken, olumlu düşünenlerin oranı yüzde 34,3 çıktı. Kalan yüzde 21,2 kararsız. Araştırmaya katılanların oy verdiği partiye göre dağılımı incelendiğinde ise durum şöyle: AK Parti’ye oy verenlerin yüzde 44,7’si yarın açılacak olan kuaför ve berberlerin açılmasına olumsuz bakarken, CHP’ye oy verenlerin yüzde 48,7’si, HDP’e oy verenlerin yüzde 49,2’si, MHP’ye oy verenlerin ise yüzde 28,1’i kuaför ve berberlerin yarın açılmasına olumsuz gözle bakıyor. Seçmenler arasında kuaför ve berberlerin açılmasını en fazla isteyen seçmen MHP seçmeni. MHP seçmeni yüzde 54,4 oranında kuaför ve berberlerin açılmasını olumlu buluyor.

“Çoğunluk AVM’lerin açılmasını istemiyor”

Gelelim AVM’lere. Türkiye genelinde AVM’lerin açılmasına sıcak bakmayanların oranı yüzde 70. Olumlu bakanlar yüzde 12,3, kararsız olanlar ise yüzde 27,2 oranında.  Bu veri biraz daha net. Aslında bir yandan hafta sonları sokağa çıkma yasakları var, diğer yandan ise toplu yaşamın en önemli mecrası olan AVM’ler açılıyor. Bu kendi içinde bir paradox aslında. Bu konuda Türkiye geneli de dertli. Bu AVM’leri ben şahsen anlamadım. Kendi kendilerine kapandılar, sonra bir anda açılma triplerine girdiler. İşin ilginç tarafı AVM’lerin derneği midir, nedir tam ne olduğunu ve ne işe yaradığını da bilmediğim bir topluluğun lideri çıkıp bir yandan “biz 11 Mayısa hazırız” dedi, bir yandan da “Aslında bizde AVM’lerin açılmasından yana değiliz” dedi. Şimdi bu açıklamaları dinlediğimde benimde kafam karıştı. O zaman kim istiyor bu AVM’lerin açılmasını? Uzaylılar mı?  Ben cidden anlamamaya başladım insanları. Herkes ikili oynamayı seviyor. Herkes A derken yüzünü çevirip B, sonrada Z diyebiliyor. Böyle bir düzende nasıl yaşacağız bilmiyorum, bazen ciddi ciddi karamsarlığa giriyorum.

Neyse, dönelim araştırmamıza. Aksoy’un araştırmasına katılanların oy verdikleri partiye göre düşüncelerine baktım. AK Parti’ye oy verenlerin yüzde 61,6sı,  CHP’ye oy verenlerin yüzde 79,5’i, HDP’ye oy verenlerin yüzde 80’3’ü, MHP’ye oy verenlerin yüzde 66,7’si AVM’lerin yarın açılmasına sıcak bakmıyor. Özetle tüm partilere oy verenler, üçer dörder puan farkla yarın AVM’lerin açılacak olmasından rahatsız.

“Sokağa çıkma yasağını en çok AK Parti seçmeni destekliyor”

Hafta sonlarımız korona salgını ile beraber kabusa döndü. Ciddi bir robota döndük. Birbirine benzeyen günler yaşamaya başladı. Hele o cumartesi – pazarlar beni delirtiyor. Bir yerde bir saatten fazla bir süre kalamayan hiperaktif bir tip olarak, sokağa çıkma kısıtlaması dendiğinde çıldırıyorum. Ama tabii ki ben de bunun bir mecburiyet olduğunu biliyor ve katlanıyorum. Aksoy Araştırma, “20 Yaş Altı ve 65 Yaş Üstü Kişiler için Uygulanan Sokağa çıkma Yasağı Uygulamasını Doğru Biliyor musunuz?” sorusunu sordu. Bu soruya gelen yanıtlarda Türkiye genelinde insanların yüzde 67,6’sı uygulanan bu yasağı destekliyor. Seçmenlerin oy verdikleri partilere göre dağılımına baktığımızda AK Parti’ye oy verenlerin 76,3’ü, CHP’ye oy verenlerin yüzde 60,7’si, HDP’ye oy verenlerin yüzde 57,4’ü, MHP’ye oy verenlerin yüzde 75,4’ü uygulanan sokağa çıkma yasağını destekliyor.

TRT Belgesel korona yoğun bakımlarına girdi

Daha önce Küresel Tehdit: Kovid-19 belgeseli ile virüs hakkında bilinmeyenleri ekrana taşıyan TRT Belgesel, bu kezde “Hastane İstanbul Korona” ile yoğun bakımlara girerek sağlık çalışanlarımızın mücadelesine tanıklık edecek.

“Hastane İstanbul Korona”, yüzyılın salgın mücadelesinde en kritik noktalar olan yoğun bakım servislerine girerek Türk sağlık çalışanlarının verdiği mücadeleyi ekrana getirdi. Tamamı yoğun bakımda geçen dünyanın ilk Kovid-19 serisi olma özelliğine sahip belgeselde günlerdir ailelerinden uzak kahramanca mücadele veren sağlık çalışanları ve nefes almakta zorluk çeken hastaların gerçek hikayeleri izleyici karşısına çıktı.

Yoğun bakımlarda yaşananları ilk kez ekrana getiren belgeselde; kahraman sağlık çalışanlarının güçlü durma çabası, acil müdahaleler, hastaların yaşam mücadelesi yakından incelendi. “Hastane İstanbul Korona”, Doktor Yalım Dikmen sorumlukuğundaki İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yoğun bakım ünitesindeki sağlık çalışanlarının ve Kovid-19 hastalarının verdiği savaşı gözler önüne seren bölümleriyle cumartesileri TRT Belgesel kanalında yayınlanacak.

“Kültürümüz yok oluyor! Yok olmaya da devam edeceğiz”

2020 yılının başında yayınladığı dört şarkılık “Doldur Yüreğimi” albümünde her zaman olduğu gibi kaliteli müziğe imzasını attı. Albümünün tanıtım süreci korona salgını ve karantina günlerine denk geldi. Funda Arar bu dönemi nasıl geçirdiğini ve müziğe yönelik düşüncelerini paylaştı. O bazen çocuğu ile matematik çalışacak ve saçlarını kendi kesecek kadar mütevazı bir ev kadını, bazen de toplumun içinde bulunduğu kültürel gerilemeyi eleştirecek kadar entelektüel.

“Korona döneminde herkes daha basit yaşamaya başladı”

Benim de korona günlerim herkesin ki gibi geçiyor. Evlerimizdeyiz malum çocuklar da artık evdeler. Eğitimleri başladı. Onlarla ilgileniyoruz, o biraz bize iyi geldi.  Sabahtan belli bir saate kadar onun ödevleri, dersleriyle ilgileniyoruz. Kitap okuyoruz bol bol, radyo dinliyoruz, müzik dinliyoruz, bol bol yemek yapıp yiyoruz. Evin içerisinde herkes kendi işini kendi yapmak zorunda artık. Bu günlerde herkes biraz daha basit yaşamaya başladı.

“Saçımı kendim kestim”

Kuaför yok. Bu dönemde ben kendi saçımı kendim kestim. Çocuk, ilkokul birinci sınıfa başladı. Bilgisayarı tek başına idare edemiyor şu an. Bir öğretmen gibi ben başındayız hep, önce konu anlatımları var, konu anlatımlarından sonra onunla ilgili alıştırmalar var. Sonra on  soruluk  ufak çaplı sorular var, sınav gibi, sınav değil de pekiştirme soruları diyelim. Hayat Bilgisi, Türkçe, İngilizce, Matematik oğlumla beraber böyle geçiriyoruz günleri.

“Dört şarkılık bir albüm yayınladım”

“Doldur Yüreğimi” adlı dört şarkılık albüm fiziksel olarak basılsın istedim, belki bir daha hiçbir şey basılmayabilir. Süreç onu gösteriyor. Hadi belki bir tane daha CD olur önümüzdeki yıl. Allah önümüzdeki yılı gösterirse bize bakalım neler göreceğiz, neler olacak. “Doldur Yüreğimi” albümü dört şarkıdan oluşuyor. Nihat Odabaşı çekti fotoğraflarımı her zaman olduğu gibi. Fotoğrafları çekti sonra da Amerika’ya gitti. Bu dört şarkı bizim elimizde uzun zamandır var olan şarkılar. Böyle hemen  oluşmadı yani, bayağıdır demleniyordu. Daha da çok şarkı var, albüme hazırlanıyorduk. Ama o kadar çok şarkımız oldu ki, bunların hepsini bir albüme koymayalım yazık günah dedim.  Bu süreçte üç tane, dört tane sevdiğimiz güzel şarkıyı yavaş yavaş yeni bir albümün habercisi gibi paylaşayım dedim. İyi de oldu çok sevildi. Yani şarkıların dördü de çok güzel tepkiler alıyor, ayrı ayrı seviliyor. Çok mutluyum.

“Tüm şarkıları kliplendirmek istiyorum”

Albümde “Doldur Yüreğimi” ile çıkış yaptık. Murat Joker çekti klibi. Stüdyo içerisinde İstanbul’un değişik yerlerini önceden kendisi çekti. Sanal bir görüntü kullandık, fark ediyorsun ama o sanallık içindeki samimiyet var. Bu çok hoşuma gitti benim. İnşallah şarkıların hepsini kliplendirmek istiyorum. Ama bakalım, daha önümüzü göremiyoruz maalesef ne olacağını bilemiyoruz. İnşallah sağlıklı günlere, güzel hoş günlere beraber kavuşacağımız, sarılacağımız, el ele tutuşacağımız günlere geldiğimiz zaman bu şarkıları da kliplendiririz.

“Kültürümüze sahip çıkmalıyız”

Allah aşkına rap olarak dinlenilen şarkılara baktığında o melodiler filan nedir? Hepsi de sağlam arabesk şarkılar. Biz ülke olarak seviyoruz bu tarz müziği. Ben de “Arabesk” adlı albümümde arabesk söyledim. Zaten ben bu albümü yaptığım zaman bunun böyle olacağını biliyordum. Yani bile bile lades diyorsunuz. Keza Türk Sanat Müziği albümümde de öyleydi. Biz kültürümüzü kaybediyoruz. Bu korona salgını döneminde yaşlı vatandaşlarımıza yapılan ve sosyal medyada gördüğümüz çok çirkin şakalar vardı çok üzüldüm. Onlar çınar, onlar tarih, onlar bizim kültürümüz. Bizim kültürümüzde yaşlıya saygı vardı, yaşlıya hürmet vardı. Böyle küçük düşürücü şakalar yapabilir miydik küçükler olarak büyüklerimize? Kültürümüz yok oluyor, yok olmaya da devam edeceğiz. Biz daha da yozlaşacağız böyle giderse, o yüzden kendi kültürümüze sahip çıkmamız lazım. Kendi kültürümüzde de ne var? Folklor. Folklorumuz deyince, folklorumuzu insanlar sadece halk oyunları olarak anlıyor. Ama bir yörenin folkloru demek oranın hem halk oyunu demek hem de oranın türküleri, oranın yemekleri, oranın gelenek görenekleri demek. Bizim bunlara sahip çıkmamız lazım. Ötelersek, ötelemeye de devam edersek çok kötü olacağız bu gidişle.

“Bir sürü proje albümü var kafamda”

Yani pek çok proje albümü var kafamda. Yine  bir Türk müziği albümü yapmayı çok istiyorum. Yine bir arabesk albümü yapmak istiyorum, belki başka bir formatta yapabilirim bu kez. Kafamda başka bir format var, öyle bir şey yapabilirim. Çok istediğim coverlar da olabilir, yani sevdiğim, söylemekten, seslendirmekten hoşlandığım şarkıların da yer aldığı bir akustik proje de var aklımda, tamamen unplugged kayıtlarla yapılmış. Aynı anda, hep beraber çalacağız söyleyeceğiz. Böyle bir samimiyet olan bir albüm istiyorum. Çok istiyorum, istiyorum, istiyorum da istiyorum. Hali hazırda yeni bir sürü şarkımız var. Albüm için hazırladığımız şarkılarımız da var onları toparlayacağız.  Bu dönemde de evdeyiz daha çok üretme imkanımız oldu. Daha çok proje üstünde beyin fırtınası yapma imkanımız oluyor. Bunları hayata geçireceğiz.

IGTV’de bir ilk  

Efe Cansoy’un yazıp yönettiği Rated Forset (Ormandakiler) adlı mini dizisini İGTV’de yayınlayacakmış. Sosyal medyanın tüm platformları artık biribiriyle kıran kırana rekabete girmiş durumda. IGVT’de bu platformlardan biri. Instagram’ın TV özelliği olan IGTV özellikle Instagram’ın Türkiye’de popüler olması ile beraber herkes oraya akın etti. Bence Efe Cansoy çok akıllıca bir iş yaptı.

Dizinin oyuncuları kadar konusu da ilgi çekiciymiş. Ortaçağ Avrupa'sında geçen hikayede bir manastırda rahip olan Matta’nın doğa ve insan ilişkisine dair yolculuğu anlatılıyor. Hikayede Batı Roma yıkıldıktan sonra Feodal sistemin hakim olduğu orta çağ dünyasında kralın düzenine baş kaldıran Matta, vahşi bir ormana sürgün ediliyor, sonra da konu akıp gidiyor. Instagramın yükselişe geçmesi ile beraber IGTV’yi kullanmak çok önemli bir konu. Meraklıların ilgisini çekecekti.