ORUÇ YENİDEN DİRİLMEKTİR

Cemalnur SARGUT 24 May 2018

Cemalnur SARGUT
Tüm Yazıları
Görülüyor ki orucun hakîkatinde insan vücudunu dünyaya çeken nefsanî her şeyden uzak olup; ruhu, kalbi, vücudu, açlığın mânevî zevki ile besleyerek Allah'a yükseltmek vardır.

Açlığa sabredersin adı “oruç” olur.

Acıya sabredersin adı “metanet” olur.

İnsanlara sabredersin adı “hoşgörü” olur.

Dileğe sabredersin adı “dua” olur.

Duygulara sabredersin adı “gözyaşı” olur.

Özleme sabredersin adı “hasret” olur.

Sevgiye sabredersin adı “aşk” olur.

(Hz. Mevlânâ)

Görülüyor ki orucun hakîkatinde insan vücudunu dünyaya çeken nefsanî her şeyden uzak olup; ruhu, kalbi, vücudu, açlığın mânevî zevki ile besleyerek Allah’a yükseltmek vardır. Vücudu dünyaya çeken her türlü hayvanî istek ve arzu oruçtan uzak olmak demektir. Buradan anlaşılıyor ki, oruç sadece bir gün boyunca yemekten-içmekten kesilmek olmayıp, aynı zamanda bütün alışkanlıkları Allah için terk etmek demektir.

Zîra Nesefî Hazretleri’ne göre alışkanlık, akıllı insanın cehennemidir.

Oruç sadece ibâdet için değil, Allah aşkı ile sevgilinin emrine tâbi olma gayesiyle yapılırsa hakîkî neticesine erer. Ama aşkın artması için de nefsin terbiyesi gereklidir. Bu karşılıklı ilişki insanı Allah’ına yaklaştırır ki, kişinin dünyada mutlu olması ancak yaratıcısıyla ilişki kurmasıyla mümkündür. Burada ilişkiyi kurmanın en güzel yolu, ortak payda olan ‘Samed’ sıfatının hiç olmazsa kul tarafından bir gün boyunca idrak edilmiş olmasıdır.

Kul ihtiyaçsızlığını, garipliğini, yalnızlığını hisseder ve aslında dünyaya ait her şeyi terk edebileceğini görür. Alışkanlıklarından kurtulur, rahatlar, huzur bulur. Akşam da dünyanın en zevkli saati olan iftar saatinde, hem sevdiğine yanaşmış olmanın, hem O’nun istediğini yapmış olmanın, hem de temizlenmiş ve hafiflemiş olmanın keyfini yaşar.

İşte bu hafifleme ânında artık tekrar nefsi aşırı doyurmamak ve her şeyi dengeli yapabilmek lâzım ki, sırât-ı müstakîm’de olup hayvanî hâlimize geri dönüş yapmayalım.

Hazreti Mevlana Oruç ibadeti için Mesnevi Şerifinde şu cümleleri bizlere aktarmaktadır;

·         “Riyâzatla bedenin ölmesi, diriliktir. Bedene zahmet vermek, onu hırpalamak, ruhu ölümsüzlüğe ulaştırmaktır.

Bu fânî dünya gerçek varlık dünyası değildir. Bu sebeple eğreti bir dönüşte fayda yoktur.

Bunu bilmiş ol ki, bedenden, maldan, mülkten kaybetmekte, ziyana uğramakta ruha fayda vardır, onu vebâlden kurtarır.

Sen de riyâzata canla, başla müşteri ol. Çünkü bedenini Allah yolunda hizmete verirsen, canını kurtarmış olursun.

Eğer riyâzat sana, kendiliğinden, ihtiyarın dışında kalırsa, ey murada ermiş kişi, secdeye kapan, şükran borcu olarak fakirlere sadaka ver.

Allah o riyâzat isteğini sana verdi ise, şükret. Çünkü sen bir şey yapmadın, Hak seni "Kün" (Ol!) emri ile riyâzata çekti.”

Rabbim bu mubarek Kurân ayını bu idrakle yaşamayı nasip etsin vesselam.