OSCAR MI DAHA ÇEKİCİ YOKSA STARBUCKS MI?

Ekin GÜN 03 Mar 2019

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Geçen hafta Pazar günü Oscar törenleri öncesi Alfonso Cuaron'un yönetmenlik koltuğunda oturduğu Roma'nın en iyi film ödülünü alacağına kesin gözüyle bakıyordum.

Akademi’nin ödülü Roma’ya değil de Green Book’a vermesi sinema otoriteleri açısından Hollywood’un henüz daha Netflix’e bağışıklık göstermemesi olarak yorumlansa da benim fikrim biraz farklı yönde.

Son birkaç senedir dünyada sağın yükseldiğine dair analizler okuyor/yapıyor-uz. Yalan da değil. Özellikle küresel ihtirasların belli coğrafyalarda hüküm sürmesi üzerine zengin-fakir ülke ayrımına girmeden herkes kendi gettosuna çekilmeyi daha korunaklı bir süreç olarak görüyor. Bunun sonucu da milliyetçilik ve hatta ırkçılık olarak göze çarpıyor.

Green Book’un en iyi film Oscar’ını alması bence biraz bu konuyla ilgili. Trump’ın ABD’sinde yükselen milliyetçiliğe karşı ırkçılık teması içeren bir film ödül aldı. Akademi’nin mesaj verdiği kurum direkt olarak Beyaz Saray. En iyi erkek oyuncu dalında ödül alan Bohemian Rhapsody filminde Freddie Mercury’i canlandıran Rami Malek’in konuşması da benzer mesajları içeren nitelikteydi.

ABD’de 2020 yılında başkanlık seçimleri var. Başkan adayı olmak için ortaya çıkan isimlere baktığımızda sanki ortak bir konuşma metnini okuyor gibiler. Trump’ın başkan olduğu seçimde Demokrat Parti’nin başkan adaylarından olan ve Clinton’u en zorlayan rakibi Bernie Sanders de 2020’de başkan adayı olacağını açıkladı.

Sanders’in ABD senatosunun en solcu ismi olduğunu biliyoruz. Sol söylemleri sıkça kullanan ve Wall Street’i sertçe eleştiren Harvard’ın eski profesörlerinden Elizabeth Warren de başkan adaylığı için güçlü isimlerden biri. Özellikle vergi sistemiyle alakalı olarak zenginlerden daha çok vergi alınması konusundaki söylemi ABD’liler tarafından büyük destek görüyor.

Eski Kaliforniya Başsavcısı olan senatonun siyah kadını Kamala Harris de başkan adaylığını açıklayan diğer güçlü isimlerden. Özellikle liberal sol söylemleri tüketecek kadar fazla kullanarak eğitim ve sağlık alanlarında devletçi politikaları sıkı bir şekilde savunuyor. Birkaç konuşmasını izleme şansı buldum ve azımsanmayacak derecede büyük bir kitleye hitap ettiğini söyleyebilirim. Her ne kadar Hillary Clinton’un uğradığı hezimetten sonra ABD halkı siyah bir kadını sadece söylemlere bakarak başkan yapar mı pekte emin değilim.

Eğer şuan bu yazıyı okurken Starbucks bardağının içinde Flat White içiyorsanız hemen o bardağı bırakıp buraya kulak kesilin. Çünkü bana göre en çarpıcı adaylık dedikodusu geçen isimlerden biri Starbucks kahve zincirinin sahibi Howard Schultz. Bağımsız aday olmak için nabız yoklayan Schultz’un bu tercihi Trump’ın lehine oy bölmekten başka bir işe yaramaz.

Daha da ileri gidersek gelişmeyi sermayedarların dayanışması olarak yorumlamak işten bile değil. Kendini “ömür boyu demokrat” olarak tanımlayan Schultz’un sosyal politika üretme konusundaki samimiyeti Ali Koç’un kapitalizm eleştirisinde ne kadar samimi olduğuyla örtüşse de iki taraftan kopardığı oylarla Trump’a ikinci dönemini yaşatacak olması kuvvetle muhtemel.

Tüm bu olanların ışığında aslında dünyada sadece sağ değil, sol da yükseliyor. Her düşünce kendi karşıtını oluşturarak toplumlar tarafından doğal bir denge unsuru oluşturmaya sebep oluyor. Fransa’daki orta sınıf isyanından tutun da ABD’deki orta sınıf huzursuzluğuna kadar her şey yükselen ırkçılığın yarattığı tahribatı çözme derdinde. Yoksa zaten kiminin ölesiye nefret ettiği kiminin de çok beğendiği ama orta bir görüşün olmadığı Roma, Oscar’ı almayı hak etmedi mi?

Alinur Aktaş’ın bilmediği şey 

AK Parti’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Alinur Aktaş, CHP’nin adayı Mustafa Bozbey’i eleştirerek, “Nerede bu devlete bayrağa savaş açmış, Türkan Saylan, Uğur Mumcu, Nazım Hikmet, Bahriye Üçok gibi kişilerin isimlerini belirli merkezlere verdiğini” söylemiş.

1951 yılında bakanlar kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarılan Nazım Hikmet’e 58 yıl aradan sonra yine bir bakanlar kurulu kararıyla 5 Ocak 2009 tarihinde Türk vatandaşlığı iade edilmişti. O dönem Erdoğan başbakandı ve bu kararın altında imzası vardı.

Çok haklı bir iade-i itibar olan bu karardan Alinur Aktaş’ın haberi var mı, yoksa kararsızların çok olduğu Bursa’da bu tarz nefret söylemleri kullanarak “CHP’lilerin oyuna ihtiyacım yok” mu diyor?