PARİS'TEKİ PKK VANDALLIĞININ TÜRKİYE-AVRUPA İLİŞKİLERİNDE YARATTIĞI FIRSAT

Faruk AKTAŞ 30 Ara 2022

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Paris'te PKK'lılara ait Ahmet Kaya Kültür Merkezi'ne yapılan ve üç kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının faili Fransız vatandaşı 69 yaşındaki William M. İsimli saldırgan, "ırk, etnik köken, ulus veya dine dayalı suikast ve suikast teşebbüsü ile izinsiz silah temini ve bulundurmak"suçlarından tutuklandı.

Paris’te PKK’lılara ait Ahmet Kaya Kültür Merkezi’ne yapılan ve üç kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının faili Fransız vatandaşı 69 yaşındaki William M. İsimli saldırgan, "ırk, etnik köken, ulus veya dine dayalı suikast ve suikast teşebbüsü ile izinsiz silah temini ve bulundurmak”suçlarından  tutuklandı.

Saldırı sonrasında başta Paris ve Marsilya olmak üzere birçok kentte yaşanan yoğun şiddet olayları durulsa da terör örgütü yandaşları, önceki gün ve dün yeniden aynıları dâhil birçok kentte gösteriler düzenledi. 

Bu gösterilerde de yine PKK’yı simgeleyen flamalar, pankart ve dövizler taşındı, Türkiye aleyhine sloganlar atıldı.

PKK, Fransa’da da “terör örgütü listesi”nde olmasına karşın Fransız polisi yine gösteriyi izlemekle yetindi. 

Önceki gösterilere polis müdahale etmişti ancak o müdahale de “yasaklı terör örgütü”nü simgeleyen flama ve afişlerin taşınması nedeniyle değil, göstericilerin cadde ve sokakları ataşe vererek araçları yakıp, dükkân ve mağazaları yağmalamaya başlaması ile ilgiliydi. 

Türkiye, ilk günden bu yana Fransız makamlarının terör örgütüne yönelik bu müsamahakâr yaklaşıma sert şekilde tepki gösterdi.

Bu tepki sadece yapılan açıklamalarla da sınırlı değil.

İLİŞKİLERİN GELİŞTİRİLMESİNDE DİPLOMASİNİN ETKİSİ

Görüştüğüm Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Ali Onaner, Ankara’nın tepkisini başta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron  olmak üzere ilgili tüm makamlara ilettiğini söyledi. 

Fransız makamları Türkiye’nin haklı tepkileri karşısında suskun kalıp terör örgütü yandaşlarının gösterilerine göz yummaya devam etse de son dönemde Paris dahil, birçok Avrupa başkentinde PKK’ya yönelik yaklaşımda bir değişim de var gibi görünüyor.

Fransa, Almanya, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerin yanı sıra NATO’ya üyelik süreçleri nedeniyle Türkiye ile ilişkilerini geliştirme çabasında olan İsveç ve Finlandiya’da bunun işaretleri söz konusu. 

Bu ülkelerde örgütün kimi faaliyetlerine yönelik kısıtlamalar ve örgüt yöneticilerinin bazılarına yönelik soruşturmalar dikkat çekici.

Kuşkusuz bunlar Türkiye açısından yeterli değil.

Söz konusu ülkelerin tümünün atması gereken çok adım var.

Ankara’nın istediği terörle mücadelede tam iş birliği.

Henüz o aşamaya varılmasına çok var ancak Büyükelçi Onarer’in dediği gibi son iki yıldan bu yana Fransa dahil olmak üzere Avrupa ülkelerin çoğunda bu yönde olumlu bir sürece girişin emareleri var.

Türkiye için kırmızı çizgi özellikle Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda kurulmak istenen bir terör devleti yapılanmasına yönelik söz konusu ülkelerin verdikleri desteğin kesilmesi.

Onarer, Fransız yetkilileriyle son olaylar sonrasında yaptığı görüşmeler dâhil tüm görüşmelerde bunun altını çizerek kendilerine aktardığını söyledi.

Belirttiğimiz gibi Türkiye’nin arzu ettiği ölçüde değilse ve henüz bu konuda alınması gereken uzun bir yol olsa da Avrupa’da PKK’ya yönelik bir baskılama sürecine girildiğine dair işaretler var.

Türkiye’nin derdi bağcıyı dövmek falan değil.

HDP Milletvekili Sezai Temelli gibi “Paris yanıyormuş, varsın yansın” yaklaşımında değil.

“İyi oldu, oh olsun” yaklaşımında hiç değil.

Türkiye haklı olarak söz konusu ülkelerle terörle mücadelede tam iş birliği istiyor.

Bunun için 15 Aralık tarihli “Yeniden Avrupa’ya Odaklanmak” başlıklı yazımızda dile getirdiğimiz Dışişleri’nin Avrupa ile ilişkileri canlandırma yönündeki çabaların yoğunlaştırılması önemli ve gerekli diye düşünüyorum.

Ankara’nın bu yöndeki kararlılığı ve Ali Onarer gibi deneyimli diplomatların çabalarıyla bu sürecin daha da ilerletilmesi mümkün. 

Rusya-Ukrayna savaşının etkilerini giderek daha fazla üzerlerinde hissetmeye başlayan Avrupa’nın barış umutları konusunda en önemli aktör olarak Ankara’nın öne çıkması, enerji ve gıda krizi gibi konular Türkiye’nin stratejik önemini her geçen gün daha da arttırıyor.

Türkiye-Avrupa ilişkilerinin olumluya dönmeye başlamasında kuşkusuz bunun etkisi büyük.

Şimdi Fransa’da yaşanan gösterilerde PKK’nın terör yüzünün daha iyi görülmeye başlanması, Fransız medyası, siyasetçileri ve toplumu arasında PKK’ya verilen desteğin sorgulanmaya başlaması da sürecin pozitif yönde ilerleme ihtimaline katkı sunacak konular.

PKK’NIN “BAŞLARINA BELA OLACAĞIZ” TEHDİDİ

Terör örgütü cephesinden yansıyanlar, gelen açıklamalar benzer şiddet olaylarının devam edeceğini gösteriyor.

Türkiye’nin gerek yurtiçinde gerekse de Irak ve Suriye’de yürütmekte olduğu operasyonlar neticesinde örgüt tam anlamıyla kapana kısılmış durumda. 

Verdikleri kayıpların oranı her geçen gün daha da artıyor.

PKK, bu kıskaçtan kurtulmanın tek yolu olarak Avrupa ülkelerinin baskısıyla operasyonların durdurulmasını görüyor.

Türkiye operasyonlarını genişleterek sürdürdüğü gibi, terör örgütü de Avrupa ülkelerinden beklediği desteği de alamıyor.

O nedenle PKK, elindeki tek güç olan Avrupa’daki yandaşlarını sahaya sürüyor, sürmeye çalışıyor.

Fransa’da yaşanan şiddet olayları da esasen bunun bir sonucu.

PKK’nın elebaşlarından Duran Kalkan’ın, örgüte ait bir yayın organında önceki gün yayınlanan açıklamaları bu şiddet olaylarının devam edeceğinin işareti.

Kalkan, doğrudan Fransa’nın da ismini vererek Avrupa ülkelerinden bekledikleri desteği alamamalarından yakınırken, “Böyle devam ederlerse Kürtler başlarına bela olacak” ifadelerini kullandı. 

Tabi Kürtler dediği, PKK ve yandaşları.

Fransa’nın da diğer Avrupa ülkelerinin de bunları görüp değerlendirdikleri kanısındayım.

Bu ülkelerin, on yıllardan bu yana koyunlarında besleyip, büyütüp semirttikleri terör örgütünün şimdi kendileri açısından da nasıl devasa bir soruna dönüştüklerini görüp, buna yönelik adımlar atma zorunluluğu hissetmeleri yüksek ihtimal.

Belirttiğimiz gibi kuşkusuz bu ülkelerin terörle mücadele konusunda Türkiye ile samimi bir iş birliğine girmeleri, bu yönde daha fazla adım atmaları zaman alabilir.

Ancak emareler bu sürecin başladığın gösterdiği gibikonjonktür de bunun ilerilere taşınma ihtimalini mümkün kılıyor.