​PARKENİN MAESTROLARI

Bertan ERMAN 19 Tem 2017

Bertan ERMAN
Tüm Yazıları
Bir klasik müzik dinletisine gittiğiniz zaman, koskocaman orkestranın sahnede nasıl uyum içinde o harikulade sanat eserlerini sergilediğini görürsünüz.

Bir klasik müzik dinletisine gittiğiniz zaman, koskocaman orkestranın sahnede nasıl uyum içinde o harikulade sanat eserlerini sergilediğini görürsünüz. Kemanlar, çellolar, obua, trompet, klarnet, pikolo, davul, koro ve dahası… Ama en büyük kahraman, bir elindeki çubuğuyla tüm orkestrayı ve koroyu yönlendiren maestro oluyor. İşte, orkestrada maestro ne ise, basketbolda da buna tekabül eden pozisyon, şüphesiz ki oyun kuruculardır. 

Müziği başlatan hareketi maestrolar yapar. Oyun kurucular da, topla ilk buluşanlardır ve hangi hücumu oynayacaklarını işaret ederler. Maestrolar enstrümanları yönlendirirken, oyun kurucular da, aynı şekilde takım arkadaşlarını konumlandırır. 

Basketbolda “EKOL” dediğimiz ülkelere bakın. Mesela, eski Yugoslavya ve şimdi o bütünlükten ayrılan ülkeler. Sırplar deriz hep. Önümüzdeki sezon NBA’de Los Angeles Clippers forması giyecek Milos Teodosic’in akıl dolu asistleri, can yakan şutları… Fenerbahçe Doğuş’un, Avrupa’nın zirvesinde olmasını sağlayan 1 numaralı faktör, coach Zeljko Obradovic’ten başkası değil. Şimdi saha kenarındaki yönetimiyle maestro görevini devam ettiren Obradovic de oyuncuyken bir oyun kurucuydu. Parçalanmadan önceki son Yugoslavya kadrosunun oyun kurucusu hem de. Drazen Petrovic, Toni Kukoc ve Vlade Divac’ı sahada yönlendiren isim, Obradovic’ten başkası değildi. 

Yunanistan’a gittiğinizde, Vassilis Spanoulis ve Nick Calathes’i görüyorsunuz maestro olarak. Özellikle 2000’li yıllarda başarılı olan ve 2006’da, ABD’yi deviren komşuda başrol Spanoulis idi. Kariyerinin son demlerinde olmasına karşın, Olympiacos formasıyla muazzam işler çıkarıyor. Onun oyun zekası, Yunanistan’ı basketbolda bu noktalara getirdi. Şimdilerde Panathinaikos forması giyen Nick Calathes ise, ABD’deki deneyimleriyle Yunan basketbolunu başka bir seviyeye çıkarmakla meşgul.

Eski SSCB’nin günümüze yansımalarına da bakmakta fayda var. Dağılan Sovyetler’den, basketbolda en ağır basan ekol olarak Litvanya’yı görüyorsunuz. Günümüzde, Zalgiris’in başantrenörlüğünü yapan Sarunas Jasikevicus’u örnek göstermek gerek bu konuda. Hangi takımda, yaşı ne olursa olsun, oyun zekasıyla ve hırsıyla; yani akıl ve mantığını duygularıyla yoğurarak başarıdan başarıya koşmuş bir isim oldu Saras. 

İspanya’ya gelince, Sergio Rodriguez, Ricky Rubio ve Sergio Llull’ü görüyoruz. Bir anda yağmur oluyor attıkları toplar rakip potaya. Sadece kendileri yağdırmıyor bu yağmuru. Takım arkadaşlarını da besliyorlar. Fransa’da ise Tony Parker ve Nando De Colo, çok yönlü oyunlarıyla hakiki birer maestro. 

Ülkemizden de harika maestrolar çıkmıştır. Yakın geçmişte oyun zekalarıyla, mücadeleci ruhlarıyla Kerem Tunçeri, Orhun Ene; şimdi ise, yıpratıcı savunmasıyla Doğuş Balbay, Mehmet Yağmur, Kenan Sipahi ve daha fazlası… ABD’dekileri saysam, kocaman bir sayfa bile yetmez. 

Özellikle günümüzde değişen oyun anlayışında oyun kurucuların (Parkelerin Maestroları) değeri daha da arttı. Yani, oyun kurucun ne kadar iyi iş çıkarırsa, takımın da o kadar yükselişe geçer.