PUTİN NEDEN KORKUYOR?

Aynur İMRAN 28 Nis 2016

Aynur İMRAN
Tüm Yazıları
Geçen hafta Ermenistan'ı ziyaret eden Rusya Dışışleri Bakanı Sergey Lavrov'un Karabağ ihtilafı ile alakalı bir takım açıklamalarda bulunarak Türkiye'nin bu konuda aktif politika yürütmesinden rahatsızlığını dile getirmesi dikkat çekici.

Geçen hafta Ermenistan’ı ziyaret eden Rusya Dışışleri Bakanı Sergey Lavrov'un Karabağ ihtilafı ile alakalı bir takım açıklamalarda bulunarak Türkiye’nin bu konuda aktif politika yürütmesinden rahatsızlığını dile getirmesi dikkat çekici. Lavrov’un verdiği mesajlarda Rusya’nın, daha net ifade edersek, Putin’in bölgedeki muhtemel gelişmelerle ilgili korkularını anlamak zor değil. Bu korkulardan kısaca bahsedelim. Lavrov Karabağ ve etrafindaki Ermeni işgalinde olan bölgelerde süresiz ateşkes konusuna değinerek; tarafların 1994 senesinde varılmış olan bu anlaşmaya uymasını istemiş. Aynı zamanda, 2011 yılında yine Rusya’nın arabuluculuğu ile yapılmış güven arttırıcı tedbirlerin uygulanmasının önemine vurgu yapmış. Süresiz ateşkesle ilgili anlaşma 1994 senesinde Kırgız Cumhuriyeti'nin başkenti Bişkek’te imzalanan protokol ile sağlanmış; ardından 1995’te bunun devamı olarak ateşkesin perçinlenmesi ile ilgili bir anlaşmaya daha varılmıştı. Bu süreç diğer Minsk Grubu üyelerinin katılımı olmadan tamamen Rusya’nın arabuluculuğu ile gerçekleşmişti. O dönem bağımsızlığını daha yeni kazanan Azerbaycan çok zayıftı, düzenli bir orduya sahip değildi ve Rusya’nın önerdiği şartlarda ateşkese evet demek zorunda kalmıştı. Ama artık yeni ve çok farklı bir dönemdeyiz. Ateşkesin süresiz olarak devam etmesi ve başka bir takım yeni önerilerin sunulması, örneğin güven arttırıcı tedbirler gibi çalışmaların gündeme getirilmesi Azerbaycan’ı memnun edecek gelişmeler değildir. Çünkü bunlar nihai çözüme yardım etmediği gibi, bundan sonraki süreçte Rusya’nın bölgede ağırlığını sürdürmesine hizmet eden ve en önemlisi, işgalciyi koruyup kollayan önerilerdir. Rusya şu an ateşkesin bozulmasından değil, münakaşanın nihai çözüme kavuşabileceğinden korkuyor. Karabağ sorununun çözümü Rusya’nın bölgedeki söz hakkının kaybolması, etki alanının daralması anlamına geliyor. Bu yüzden Moskova’nın bu sorunun çözümünde samimi olması mümkün değil, zaten samimi olmadığına dair bir sürü örnek göstermek de mümkün.

Mesela, en son Rusya Ermenistan’a kendisinden silah alabilmesi için 200 milyon dolar kredi ayırdı. Bunun nedeni olarak Kremlin yönetimi Azerbaycan’a da silah sattıklarını ve taraflar arasında güç dengesinin sağlanmasını gösterdi. Azerbaycan güçlü bir devlet ve silahını kendi parasıyla alıyor. Rusya’nın Ermenistan’a silah alma amacıyla kredi kullandırması barışcıl bir niyetle açıklanamaz. Ermenistan’ın bu krediyi geri ödemesi imkansız. Rusya Suriye’de Esed rejimine verdiği desteği Ermenistan’a da veriyor. Geri gelmeyecek krediyi de muhtemelen zamanla silecektir, zamanında Küba ve Viyetnam’a yaptığı gibi. Bunu yapmasının gerçek amacı şu ki, Putin Azerbaycan’ın güçlenmesinden ve Karabağ sorununun çözümü için Türkiye başta olmak üzere kendine müttefik aramasından rahatsız. İlham Aliyev’in Washington’da yapılan nükleer zirvede ABD Başkan yardımcısı Biden ve Dışişleri Bakanı Kerry ile yaptığı ikili görüşmeler, Türkiye ziyareti ve Erdoğan’la samimi görüşmeleri Putin’in endişelerini biraz daha arttırmış. O yüzden Lavrov’un Karabağ’da yeniden ateşlenen savaşla ilgili açıklamalarında Türkiye’nin tutumunu eleştirmesi, Türk hükumetini Azerbaycan’ı savaşa tahrik etmekte suçlamasını anlamak mümkün. Son zamanlar Azerbaycan ve Türkiye arasında askeri işbirliğinin güçlenmesi, ortak tatbikatların yapılması Kremlin’i bir hayli rahatsız etmişe benziyor. Bununla eşzamanda Gürcüstan’ın yakın gelecekte NATO’ya entegrasyonu sürecinde bu ülkenin NATO üyesi olan tek sınır komşusu Türkiye’nin olası etkinliği ve rolü de Moskova’yı endişeye sevketmekte. Bu gelişmeler Türkye'nin Güney Kafkasya’da etki alanını hiç şüphesiz genişletecektir ve Türkiye’yi esas bölgesel güç haline getirecektir. Rusya kendisi için olumsuz gördüğü bu gelişmeleri engelleme derdinde. Bu amaçla Karabağ’da öyle bir “çözüm” planı uygulamak istiyor ki, Azerbaycan Rusya’nın nüfuz alanından çıkamasın ve diger güclerin, özellikle Türkiye’nin bölgede söz sahibi olma imkanları kısıtlansın.

Ama Rusya’nın hiçbir zaman bu bölgeye kalıcı barış getirmeyeceğini Azerbaycan kamuoyu çok iyi biliyor. Moskova’nın amacı Karabağ sorununun temelli çözümü değil, esas amaç bölgede geleneksel etkisini ve gücünü koruyabilmekdir. Azerbaycan tabii ki, kendi çıkarlarına uygun olmayan ve aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki olası liderliğine engel teşkil edecek herhangi bir öneriyi kabul etmemeli. Tam aksine, Türkiye’nin Güney Kafkasya’da güçlenmesi ve bölgesel gelişmelerde etkin rol alması için elinden geleni yapmalıdır. Tabii ki, bu süreçte Türkiye-Azerbaycan askeri işbirliğinin güçlenmesi çok önemli. Bu alanda ikili ilişkilerin askeri müttefiklik düzeyine yükseltilmesi ciddi olarak gündeme alınmalı. Türkiye’nin Azerbaycan’ın güvenliği için garantör ülke konumuna gelmesi artık tartışılması gereken bir konu olmalı. Ermenistan’ın müttefiki olan Rusya bölgeyi elinde tutmak adına elinden geleni ardına koymayacaktır. Dün Türkiye'nin Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan'ın Azerbaycan ziyareti anında Karabağ'da ateşkesin yine bozulması, gerginliğin artması da aynen Rusya'nın isteği yönündedir. Bu bir psikolojik baskıdır. Ve bu duruma karşı Azerbaycan ve Türkiye’nin atabileceği adımların ciddi biçimde tartışılması ve gerekli kararların alınmasını gerektiren bir süreçten geçiyoruz.