SURİYE'DE BARIŞ VE SAVAŞ ARASINDA SON GELİŞMELER

Prof. Dr. Fahri ERENEL
Tüm Yazıları
Bugün itibari ile Suriye'nin ülkenin tamamında kontrolü sağladığını düşünsek bile iç barışın sağlanması, rejime güvenin tesisi, alt yapı ve halkın refahına yönelik çalışmalar yıllar alabilecektir.

2011’de Arap Baharı sonrası Suriye’de başlayan iç savaş, zamanla çok sayıda küresel, bölgesel gücün, terör örgütlerinin değişik gerekçelerle katıldığı çözülmesi giderek güçleşen bir kördüğüme dönüşmüştür. Geçen 11 yılından geriye kalan destekle ayakta durmaya çalışan, alt yapısı çökmüş, yeraltı kaynakları sömürülen, ülke bütünlüğünü kaybetmiş, sınırlarını kontrol edemeyen, özellikle nitelikli iş gücünü iç savaş ve göçler nedeniyle kaybetmiş bir Suriye kalmıştır. Her geçen gün bu resmi daha da ağırlaştırmaktadır. Kötü gidişin en büyük etkisinin Türkiye’ye olduğu kesindir. Eğer kötüye gidiş yavaşlatılamaz veya durdurulamaz ise Türkiye’ye maliyeti artmaya devam edecektir.

Bugün itibari ile Suriye’nin ülkenin tamamında kontrolü sağladığını düşünsek bile iç barışın sağlanması, rejime güvenin tesisi, alt yapı ve halkın refahına yönelik çalışmalar yıllar alabilecektir. Bu süreçte Suriye, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri için her an patlamaya hazır bir bomba durumunu sürdürmeye devam edecektir. Kısacası Suriye artık asla eski Suriye olamayacaktır. Geçen 11 yılın acıları ve güvensizlik uzun yıllar devam edecektir. Bu nedenle, Suriye’de bir an önce bir yol haritası ile sürece başlanmalıdır. Bu sürece bütün aktörlerin katılması elbette beklenmemelidir. Yıllardır devam eden sadece göz boyamaktan ibaret olan anayasa görüşmeleri sürdürülebilir. Bu görüşmelerden sahada kuvvetli olanın daha çok pay sağlayacağı kesin gibidir.

ABD’NİN ÇEKİLMESİ

Bu genel görüntüye son vermek için son yapılan Astana, hemen akabinde Türkiye-Rusya arasındaki Soçi görüşmeleri Suriye’de yol haritasını büyük ölçüde belirlemiş gibidir. Öncelikle ABD’nin hiçbir hukuki belgeye dayanmadan işgal ettiği Fırat’ın doğusundan bir an önce çekilmesi, başta petrol ve tahıl olmak üzere yeraltı kaynaklarını satarak vekili olan PKK/PYD terör örgütünü finanse etmesine son vermesi Astana sürecini yürüten üç ülke lideri tarafından güçlü bir şekilde belirtilmiş olması son derece önemlidir. Ayrıca terör örgütleri ile mücadele de açık olarak PKK/PYD ismi zikredilmese de önemle vurgulanmıştır.

Suriye’nin sınır bölgelerinde hiçbir kontrolünün olmadığı bilinmektedir. Bu kontrolün Türkiye’nin istediği şekilde gerçekleşmemesi terör örgütlerinin saldırı veya varlıklarını asla sona erdiremeyecektir. Özellikle Türkiye’nin sınır kontrolünü iç istikrarını sağlayamayan, düzenli güç olması için yıllar geçmesi gereken rejime bırakması söz konusu bile olmamalıdır. Türkiye ile Suriye arasında oluşan ve Türkiye’ye karşı giderek artan hoşnutsuzluğu da dikkate aldığımızda bütün sınır güvenliği için ortak bir mekanizmanın oluşturulması, sınır güvenliği konusunda eğitim verilmesi, öncelikle sınır ve sınıra mücavir alan altyapılarının tamamlanarak iç ve dış göç ile ev ve topraklarını kaybeden Suriyelilerin geri dönmelerinin sağlanması vb. eylem planlarından oluşan bir yol haritası ile yola çıkılabilir. Rusya ve İran bu süreci kolaylaştırıcı rol oynayabilirler. Bu sürece bağlı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri kontrol ettiği Suriye topraklarından sağlanan güvenliğin kalıcılığına bağlı olarak aşamalı olarak geri çekilebilir. Topraklardan geri çekilsek bile ortak bir kontrol ve denetim mekanizması devam etmelidir.

SURİYE İLE İŞ BİRLİĞİ

İsrail, BAE, Suudi Arabistan ve Mısır ile artan ilişkiler ,Arap Birliği’nin Suriye’ye artan desteği, Irak’ta iç savaşa doğru adım adım giden istikrarsızlık, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarının aranması konusunda artan çabalarımız, Rusya’nın Yunanistan ve GKRY’ni düşman ülkeler listesine koyması, Lübnan’da iflas eden devlet yapısı ve mevcut krizlerin Suriye’ye ve bölgeye yansımasının giderek artabileceği öngörüsü Suriye ile iş birliğinin tesis edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bölgesel etkinliğimizin artması ve KKTC’nin tanınması için olumlu koşulların ortaya çıktığı bir süreci yaşamakta olduğumuz dikkate alınmalıdır. ABD’nin düşman olarak gördüğü Suriye rejimi ile medyada yer aldığı şekli ile temas kurmaya başlamasını da bu doğrultuda görmek gerekmektedir.

Suriye’nin istikrara kavuşturulması Fırat’ın batısı ve doğusu olarak iki bölgeye ayrılarak planlanabilir. Öncelik Fırat’ın batısına verilmelidir. Rejim’in İdlip ve kuzeyi hariç bu bölgede kontrolü Rusya ve İran’ın desteği ile sağladığı söylenebilir. Bu bölgede de öncelik İdlip ve kuzeyine verilmeli, güney bölgelerinden muhalif oldukları gerekçesi ile  rejim tarafından bu bölgeye sürülen Suriyelilerin bir an önce evlerine dönmesi için uygun şartlar oluşturulmalı, akabinde bu bölgede yığınaklanan terör örgütleri ile mücadeleye başlanarak, bölge temizlenmelidir. Alt yapı tesisi ve geri dönüşlerde öncelik Fırat’ın batısına verilmelidir. Müteakiben yukarıda açıklandığı şekli ile Türkiye ile Suriye arasında sınır güvenliği tesis edilebilir.

ÇALIŞMALAR UZUN SÜRECEK

Bu arada Fırat’ın doğusunda ABD’nin kısa vadede çekilmesi beklenilmemeli, ağırlık Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrolü altında olan bölgelere verilerek ortak sınır güvenliğinin tesisine odaklanılmalı, Astana süreci ülkelerinin ortak tesis edecekleri ile kuvvet yapısı ile terörle mücadeye ağrılık verilmeli ve M4 karayolu kuzeyinde kalan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolü altında olmayan bölgelerde terör örgütlerinden temizlenmelidir.

Bu çalışmalar uzun sürebilecek, provokasyonlar ile sapmalar olabilecektir. Suriye Milli Ordusu’nun geleceği ise mutlaka bir esasa bağlanmalıdır.