Vakıf Katılım web

​SURİYE'DE İÇ SAVAŞIN SEYRİ NASIL DEĞİŞECEK?

Vehbi BAYSAN 23 Mar 2017

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Suriye'nin ikinci büyük şehri Halep'in Rus güçlerinin daimi bombardımanının da yardımıyla rejimin eline geçmesi ve muhaliflerden arındırılması Suriye iç savaşında yeni bir süreci başlattı.

Suriye’nin ikinci büyük şehri Halep’in Rus güçlerinin daimi bombardımanının da yardımıyla rejimin eline geçmesi ve muhaliflerden arındırılması Suriye iç savaşında yeni bir süreci başlattı. Ondan sonraki süreçte tansiyon, Türkiye’nin desteklediği muhalif güçler, çoğunluğunu PYD/YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Rejimin kuşattığı El Bab üzerinde yoğunlaşırken ben ısrarla rejimin bundan sonra atacağı kritik adımları izlemeye çalışıyordum.

Zira, rejim açısından El Bab, askeri stratejik bakımından çok da fazla önem arz etmiyordu. Oysa, Halep’ten çıkan muhalifler için El Bab’ı DAİŞ’ten temizlemek çok daha önemliydi. Böylece, biraz ilerideki Münbic’e doğru yönelebilecek, PYD/YPG kontrolündeki bölgeleri ele geçirebilecekti (bunun aynı zamanda Türkiye’nin tezleri olduğunu anımsayalım!). Aynı zamanda, uluslararası camiaya DAİŞ ile mücadeledeki başarılarını göstermiş ve Rakka operasyonu için çok daha yararlı olabileceklerini ispat etmiş olacaklardı. SDG için de El Bab çok daha önemliydi çünkü hem ABD’ye desteği için bir hediye sunmuş olacak, hem de kendileri için gayet önemli olan Münbic’i garanti altına almış olacaklardı.

23 Aralık 2016 tarihi itibariyle Halep’in kontrolünü ele geçirdikten sonra rejim açısından öngörülen iki hareket vardı: 1- muhaliflerin yoğunlukta olduğu İdlib üzerine yönelmek; 2- muhaliflerin kontrolünde olan ve başkent Şam’ı uzun süredir doğrudan tehdit eden Ürdün sınırı yakınlarındaki güney bölgelerine saldırı başlatmak.

Rejim ikisini de yap(a)madı ve El Bab eteklerine saplanıp kaldı. Bu konuda yapılan yorumlar rejim içindeki muhalif kanadın baskısının giderek arttığı ve karar mekanizmalarında daha etkin rol aldıkları yönünde. Rejim içindeki bu muhalif kanat ülkedeki Rusya ve İran güçleri de dahil yabancı varlığını külliyyen reddediyor ve Suriye’nin geleceğini kendisinin tayin etmesi gerektiğini ısrarla savunuyor. Kulağa hoş gelse de eldeki olanaklarla bunun nasıl gerçekleşebileceği konusunda tezlerini savunmakta biraz zorlandıklarını söylemekte yarar var. 

El Bab önlerindeki zaman kaybının bedelini bir süredir başkent Şam ödüyor. Son günlerde şehir merkezine de yakın kesimlerde yaşayanlar yoğun şekilde silahlı çatışmalar, keskin nişancı ateşi ve bombalı araç saldırılarına maruz kalıyor. Doğu Gouta bölgesinde yoğunlaşan çatışmalar ve saldırıların etkisiyle muhalifler Abbasiye Meydanına kadar yaklaşmış durumda. Gelen haberlere göre şehrin o bölgesi çoktan harabeye dönmüş durumda.

Asayiş, savaş, vb. nedenlerle ülkenin diğer kentlerinden göç edenler yüzünden zaten konut ve gıda fiyatlarının ziyadesiyle arttığı, geçim sıkıntısının baş gösterdiği, karaborsanın her daim önlenemediği güzelim Şam şehrinde yıkım şimdi de merkezine doğru ilerlemekte ve şehrin dokusu hızla değişmekte.

Oysa, Abbasiye Meydanı bir zamanlar orta sınıfın alışveriş yaptığı, sokakları her daim kalabalık, yaz sıcağında serinleyebileceğiniz birbirinden lezzetli buzlu şerbetlerin, kokteyllerin satıldığı, ayrıca devasa boyutta hazırlanan dönerlerin güzelim soslar içinde sunulduğu şenlikli bir yerdi. Oradan kısa bir yürüyüşle henüz sandviçinizi bitirmeden çoğunlukta Hristiyanların yaşadığı Bab Touma’ya gelirsiniz. Benim gibi bu şehre sayısız kereler gelmiş olsanız dahi, Bab Touma’dan sonra eski Şam’ın hala ayakta durmakta direnen evlerinin cumbalarının gölgelediği dar sokaklarında kaybolma garantisiyle yürümeye başlarsınız. Yüzyılların izlerini taşıyan o kıvrımlı sokaklarda artık sadece siz ve size eşlik eden hayaletler vardır. Bir süre sonra nasıl olur anlamadan, kendinizi Nafura kahvehanesinde zuhurat içerken bulursunuz. Emeviye Cami’nin görkemli arka kapısı önünüzdeki merdivenlerden yükselmektedir ve bu camiden sonra daha gideceğiniz Azm Sarayı, Midhad Paşa çarşısı, Hamidiye çarşısı ve sair yerler vardır.

Baştaki soru hala geçerliğini korumaya devam ediyor; rejim İdlib’den vazgeçip Şam’ı kurtarmaya ne zaman yönelecek?

Hatırlatmakta yarar var: Suriye’nin güney bölgesinde, muhaliflerin elinde rejimin sahip olduğu güç ve destek yok, üstelik Ürdün sınırını çok dikkatli koruyor ve oradan lojistik ya da askeri dayanak gelmesi pek olası değil.