Vakıf Katılım web

​TÜRK YÜZYILI

Recep GARİP 02 Haz 2023

Recep GARİP
Tüm Yazıları
Son devletimizin üzerinden yüzyıl geçti.

Tarihin tanıklığı daha çok büyük olaylar üzerinde gelişir. Büyük savaşlar, çağları değiştiren gelişmeler örneğin 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi,1453 İstanbul’un Fethi asla unutulmaz. Sanayi Devrimi, Tanzimat Hareketliliği, Birinci Dünya ve İkinci Dünya Savaşı, Cumhuriyetin Kuruluşu, Devrim Arabası, Darbeler, Kalkışmalar, Kendi uçağını yapma teşebbüsleri, TOGG, SİHA, İHA, TCG ANADOLU, her şehre yapılan Havaalanları, köprüler, Hastaneler gibi gelişmeler ve değişimler ne toplum tarafından ne de tarihin kayıtlarınca asla unutulmaz.   

Son devletimizin üzerinden yüzyıl geçti. Bu yüzyıl geçmişle gelecek arasında, dünle bugün arasında müzakereleri mecbur kıldı. Bu bize köklü bir medeniyetin, köklü bir kültürün ve derin bir tarihin yükünü hatırlattı, hatırlatmayı sürdürüyor. Kuşku yok ki medeniyetler inşa edebilmek için; düşünce, sanat, fikir ve kültür birikimine sahip olmak icap eder. Böylesine köklü, böylesine devletler üstüne devletler inşa etmiş, yeryüzünde başka bir topluluk, böyle bir millet yoktur. Bu millet tarihe şan veren Türk milletidir. Buna sebeptir ki Merhum Mehmet Akif’in; “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” duasının sırrı da buradadır. Türk Devletleri Teşkilatının kurulmuş olması, son Başbakan ve Aksakalımız Binali Yıldırım’ın üstlendiği bu kutlu Turan Ülküsü birlik ve beraberliğimiz için her daim Kızılelma hüviyetindedir.

Sınırsız toprakların sahibi olduğunu unutmadan, geçen yüzyılın muhasebesini elbette yapmalıyız. Mahkûm edildiğimiz sınırlandırma bütün kuşatmalarıyla bir mahkûmiyettir. Kültürel mirastan başlayarak, edebiyatın, ilmin ve sanatın bütün türevleriyle iğfal edildiği bir mahkûmiyetten bahsediyoruz. Dil, din, gelenek, görenek, tarihi ve coğrafi alanlarıyla tersyüz edilmiş, geçmişinden koparılmanın getirdiği bir sendeleme-uyuşma-kopuş-kaybediş-zehirleniş vs. bütünüyle hafıza, inanç, kültür kaybıyla emperyalist bir istilanın varlığının ifadesidir. Böylesine bir istila altında yenilenme, dirilme, kıyam ediş için geçen yüzyılların işaret taşları önemlidir. Artık düştüğümüz yerden kalkarak kıtalara hükmeden ruhumuzla yeniden buluşmaya, yeniden insanlık âlemine huzur, barış ve adalet getirmeye, zulme dur demeye, hakkı üstün tutmaya Türk İslam davasının bayrağını-sancağını burçlarda dalgalandırmaya memuruz.

Milli Mücadelenin 100.yıldönümünde devletin, toplumun, bireylerin, ilim ve sanat erbaplarının öykünmeden vaz geçip, kendi köklerimizden dirilmenin, yeniden kendini idrak etmenin, sınırsız iklimlerdeki tarihi emanetin farkına varmanın esenliği içindeyiz. Mutluyuz ve elbette mazimizden, inşa ettiğimiz tefekkür medeniyetiyle şahlanış için seferdeyiz. Bu durum bize, misakı milli dışındaki coğrafyanın varlığından haberler taşımaktadır. Büyük millet ve devlet olmanın şuurunu bizlere haber vermektedir. Büyük Cihan Devleti Türkiye, on üç bin beş yüz yıldır sürüp gelen milletimizin tarihteki son devletidir.

Tarihinde esareti reddetmiş, haksızlıklara boyun eğmemiş, adalet terazisi her daim haktan yana olmuş, inancın düşünceye ve hayata etle kemik gibi kaynaştığı Türk Milletinden bahsediyoruz.  Milletimizin asaleti inancından, imanından, toplum ahlakından, birlik ruhundan kaynaklanır. Asırların birikimlerini, tecrübelerini, deneyimlerini devrederek günümüze ulaşmış olmanın elbette ki sorumluluğu büyüktür. Son iki asırdır coğrafyamızda, tarihi kırılmalarımızda yaşanılmış olan tecrübeler kuşkusuz günümüzü de şekillendirmektedir. Tarihi, edebiyatçılar, kültür ve sanatkârlar inşa eder. Fetihler olmadan tarihi yazamazsınız.  Ordu fetihler yapar, seferlerden seferlere sınırsız topraklara ay yıldızlı bayrağımızı ulaştırmak için her türden stratejiyi uygular. Tarihi münevverler yazar.

Asırlardır yolumuzu aydınlatan Dede Korkut, Fergani, Abdulhamid İbn Türk, Farabi, Biruni, İbni Sina, Gazali, İbni Rüşt, İbni Arabi, Mevlana, Yunus Emre, Akşemsettin, İbni Haldun, Hacı Bektaş’ı Veli, Hallacı Mansur, Kâtip Çelebi, Mimar Sinan, Piri Reis, Fuzuli, Şeyh Galip, Ali Kuşçu, Matrakçı Nasuh gibi tefekkür ehli, düşünce, sanat ve tefekkür dünyamızın öncüleridir. Dün ne kadar münevverlerimiz varsa, bugün de emperyalizme karşı en büyük silahın kültür, sanat ve düşünce dünyamızı inşa eden ilim, irfan, sanat mensuplarımızın olduğu tartışılmaz. Buna sebeptir ki en çok edebiyatçıların, fikir ve düşünce mensuplarının, sanatkârların toplumda kabul gördüğü kadar evrensel insanlığa yol gösterecek projelerin sahipleri de olmalıdır. Medeniyetler inşa etmiş olan toplumların insanlığa bıraktıkları en önemli miras kültürel mirastır. Ürettikleri eserlerin yüzyıllar geçse de hala insanlığa yol gösteriyor olmaları, büyük rüyaların, ufukların, hedeflerin, hayallerin sahipleri olduğuna da işaret eder. Elbette ki toplumun mayası olan İslam’ın manevi hal durumunu, fertlerin güzel ahlak sahibi olmalarına öncülük eden Evliyaların, Miskin Yunusların, Şemsi Tebrizilerin, İmamı Rabbanilerin, Şahı Nakşibendilerin, Emir Buharilerin, İmamı Azamların, Abdulkadir’i Geylanilerin, Aziz Mahmut Hüdailerin, Seyyid Nizamların bilcümle ilim, hikmet ve irfan sahiplerinin varlığı Anadolu’yu Evliyalar yurdu yapmaktadır. Her karış toprağı, şehitlerle şahit kılınmış bir vatandır yurdumuz.

Son yüzyılın yıldızlarından birkaçını zikretmekte yarar görmekteyim; Salih Zeki, Ömer Hayyam, Hamamizâde İsmail Dede Efendi, Ord. Prof. Mükrimin Halil Yinanç, Cahit Arf, Yusuf Memmedaliyevi, Ord. Prof. Hulusi Behçet, Feza Gürsey, Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Aziz Sancar, Sezai Karakoç gibi birçok kalem sahibinin, düşünce ve tefekkür sahibinin mevcut olduğunu, nice isimlerini zikredemediğimiz medeniyet inşacılarının bulunduğunu da ifade etmiş olalım. Geçmiş yüzyılları aydınlatan münevverlerden az değildir son yüzyılımızın münevverleri. Yalnızca zirveden aşağıya doğru hırpalanmanın sersemliği söz konusudur ki bu da artık gerilerde kalmış dünya insanlığı için önemli adımlar atan büyük devlet bilinci yeniden köklerinden gövdeye su vermeyi başarmıştır.

Milli dayanışma, beraberlik, kalkınma; aynı ruh ikliminde, aynı inanç merkezinde, aynı ülkü etrafında toplanmış milyonların oluşturduğu İstiklal duygusunun tezahürüdür. İstiklal, birliğin, beraberliğin, ahitleşmenin, kardeşliğin sınırsız ümmet coğrafyasındaki varlığını idraktir. Tarihin, kalbinin, sesinin, nefesinin, izanının yeniden diriliş hamleleriyle idrakidir.

 Anadolu Coğrafyası; misakla anlatılamaz. Sınırlarla hapsedilemez. Ötüken’den, Tanrı dağından, Çin seddinden, Buhara’dan, Semerkant’tan, Endülüs’ten, Kudüs’ten, Afrika’dan, Türkistan’dan sesler, yankılar, duyuşlar, hasretler biriktirmiştir.  Bu sınırsız coğrafyanın yeniden örgütlenmesi, çeliğe su verilmesi, Türk Devletler Teşkilatının kurulmuş olmasıdır. Yol bizi bekliyor. Aynı hamurun, aynı sevdanın, aynı demirin suyuyla yıkanmış, mazlumların, yoksulların, kimsesizlerin, yerinden ve yurdundan sürgün edilenlerin sahibi olmuş bir Anadolu ruhundan bahsediyoruz. Bu bahsettiğimiz ruh iklimi, Kuran ve sünnet ikliminden beslenmiş kadim anlayışlarla sırlanmıştır. Ufuk alabildiğine aydınlık, sınırsız ve sonsuz duyuşları söylemektedir. Her yeni gün, yepyeni muştularla güneşin, mevsimlerin getirdiklerini bu toprakların şehadet aşkını, hilal ve yıldıza müştaklığını, kardeşliğini, özgürlüğünü haber vermektedir.  

Yeni yüzyıl, Türk’ün yüzyılıdır. Kendi Otomobilini, kendi uçağını, kendi savunma sanayiini, kendi doğalgazını, petrolünü bulan bir Türkiye’den-Anadolu’dan bahsediyoruz.  Hedeflerden hedeflere işaret taşlarını yerleştirmiş ve yeniden insanlığın umudu olmuştur Ülkemiz. İki bin yirmi üçten, iki bin elli üçe, iki bin yetmiş bire istikrarla, yekvücut halde ilerlemektedir. “İlk hedefiniz Akdeniz” muştusuyla yeniden Trablusgarp’a ulaşan bir Anadolu’dan bahsediyoruz. Ya istiklal, ya ölüm” andı ise bu toprakların sahiplerinin en taze duygularıdır. Yol, şehadet yoludur. Şehadeti özleyen Türk milletinin özgürlük ahdi Peygambere (as) âşık bir millet olmasından ileri gelir.

Tarihin sesi, geleceği söyler. Mesele bu sesi sadece duymak değil, gereğini yapmak, gereğince hazırlanıp, insanlığın nefes almasını sağlamak, tebliğ dilinin

Kuran ve Sünnet ışığında yeniden mamur hale dönüştürülmesidir. Yeniden öze dönüş, kalbine, gönlüne, köklerine, yani asrısaadetin evreninden beslenmeye dönüştür. Türk’ün Yüzyılı başlamıştır Elhamdülillah. Diriliş uygarlığı haline gelmek mecburiyetindeyiz. Yabancılaşmadan, istilalardan, Siyonist engellerden, emperyalist düşüncelerden uzaklaşarak kendi tarihi değerlerimizle buluşmaya, kendi inançlarımızdan, kültürümüzden ve imanımızdan beslenmeye mecburuz. Bu kadim toprakların altı da üstü de, havası da suyu da, ayı da yıldızı da, gecesi de gündüzü de vatandır. Cennet vatan dediğimiz toprakların dili de, dini de, irfanı da, ilmi de, bilimi de, tekniği de, geleneği de, huyu da, suyu da, ahlakı da, adaleti de her şeyiyle vatandır. Ziya Osman Saba, “Bu Sakin Öğle Vakti” şiirinde ne güzel ifade ediyor;

“Bu sakin öğle vakti… Mevsim taze, gün ılık,

Bir dersten çıkmış kadar içimde bir ferahlık

Yeniden yapraklanan şu çınarın gölgesi,

Şu beyaz minareden dökülen ezan sesi

Şu yosun tutmuş çeşme, her bir taş servilikten,

Bana bahsediyorlar en sonsuz iyilikten

Cedlerimin mermerde seyrettiğim yazısı

Bir saatin vuruşu, günün henüz yarısı

Çocukların koşuşu, kuşların dem çekişi

Mesut ediyor beni vatanımın güneşi”

Türk Yüzyılı, yeni doğumların, başlangıçların yüzyılıdır. Gün yenidir. Her an yeniden ve yeniden diriliş devam etmektedir. İman bir güneş gibi yeryüzünü aydınlatmaktadır. Dünya eskisi kadar büyük değildir. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna her gelişme saliselerle takip ediliyor. Her olayın, her karmaşanın, her tuzağın, her kurgunun çözümlendiği, izlendiği, tahlil edildiği, doğrusunun anlaşıldığı, karanlıkların aydınlıklara doğru yol aldığı bir döneme girildi. Bu dönem, coğrafyamızın, tarihimizin, kültürümüzün, inancımızın insanlığa umut olduğu bir dönemdir. 2023 Seçimi diye ifade edilen 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminde Anadolu insanımız; ruhunu yeniden keşfetmiş, kalbini yeniden idrak ederek yeni hedefler için bir kez daha Recep Tayyip Erdoğan’ı Devlet Başkanı yapmıştır. Rabbim hayrın bütün kapılarını Ülkemize, Türk ve İslam coğrafyasına, mazlum insanlık âlemine açmasını temenni ediyorum. Yeni dönemimiz hayırlı ve bereketli olsun.

www.recepgarip.com