​TÜRKİYE, AB ÜYELİĞİ YOLUNDA KARARLI İLERLİYOR

Ozan CEYHUN 17 Oca 2018

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
Son günlerde Avrupa Birliği cephesinden Türkiye'ye yönelik olarak yapılan açıklamalar haklı olarak hem Türkiye kamuoyunu hem de Türkiye'nin AB üyesi olması için canla, başla çalışan tüm herkesi kızdırmakta.

Son günlerde Avrupa Birliği cephesinden Türkiye’ye yönelik olarak yapılan açıklamalar haklı olarak hem Türkiye kamuoyunu hem de Türkiye’nin AB üyesi olması için canla, başla çalışan tüm herkesi kızdırmakta. Özellikle AB’de sorumluluk taşıyanların Türkiye’nin AB üyeliğini engellemek istercesine “Türkiye için başka bir yol bulmalıyız” tarzı önerileri Türkiye’de tam tersi tepkiye neden olmakta. Türkiye, AB üyeliği dışında hiç bir öneriyi ciddiye almama kararlılığında.

Brüksel ve diğer bazı AB başkentlerinden yapılan açıklamalara şöyle bir değinmekte yarar var.

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, gazeteciler hapiste olduğu müddetçe Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin gelişemeyeceğini söylemiş. İlk önce Sayın Juncker’e sormak lazım, “acaba “gazeteciler” dediği şahıslar gazetecilik yaptıkları için mi yoksa “terör örgütleri” ya da “kanlı darbe girişimini destekledikleri” için mi? hapiste” diye! Sayın Juncker ve daha bir çok AB nezdinde sorumluluk taşıyan politikacı hiç araştırma ihtiyacı duymadan Türkiye’ye yönelik olarak “gazeteciler hapiste” tarzı popülist söylevleri seviyor olabilirler ancak bilinmesi gereken “suç işleyen” ister gazeteci olsun ister başka bir meslekten eğer bir suç söz konusu ise tüm hukuk devletlerinde yargılanır. Bu eminim Luxemburg’ta da hiç farklı değildir. Kaldı kı Sayın Juncker’e sormak lazım “eğer Türkiye’de tek bir gazeteci hapishanede olmasa” acaba o zaman hangi bahaneye dört elle sarılacaktı? Tek beklediğimiz dürüst açıklamalar yapılması.

Hele AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu komiseri Johannes Hahn’ın son zamanlarda alışkanlık haline getirdiği açıklamalardan sonuncusunu duyduğumuzda “Sayın Hahn AB Komisyonu adına mı yoksa Avusturya hükümeti adına mı konuşuyor” diye sormadan edemiyoruz. Sayın Hahn “Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin daha gerçekçi bir şekle sokulması gerektiğini" buyurmuşlar. Belli ki Sayın Hahn, Avusturya hükümetinin programındaki “Türkiye ile ilgili maddeler” için kollarını sıvamış. Sayın Hahn bence yanlış bir misyonda!

Ayrıca Sayın Hahn, Türkiye'ye henüz ödenmemiş olan 3 milyar avroluk yardımın Birlik bütçesinden yapılmasının "imkânsız ve yanlış" olacağını da söylemiş ve “büyük” konuşmuş. Mülteciler konusunda Türkiye AB’ye “şantaj yapamazmış”. Hatta “Türkiye’nin mülteciler anlaşmasından çıkması durumunda mülteciler konusu ile başa çıkabileceklerini” iddia etmiş. Dileriz bu dedikleri sınanmak zorunda kalmaz. Çünkü öyle bir durumda Avusturya’ya akın akın gelecek mültecilere Brüksel’de yaşayan Avusturyalı AB komiseri muhatap olmayacak. Brüksel’den gazel okumak kolaydır.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da iyi niyetinden şüphe etmememize rağmen Türkiye’nin AB üyeliği konusunda “umudu olmadığı” mesajları verdi. Haklı olarak AB’yi eleştirdi ve Türkiye’ye karşı dürüst olunmasını talep etti. Onun gibi bir başka sözde “dostça” yaklaşım da Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’den geldi. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) "akıllıca" bir anlaşma ile ayrılması halinde bunun Türkiye ve Ukrayna için de model oluşturabileceğini söyledi.

Tüm bu çabalar bence nafile uğraşlar.

Türkiye’nin AB üyeliği yolundan ayrılması için “abuk sabuk” nasihatlara ihtiyacı yok. 

Bunu geçen gün Türkiye’nin AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Türkiye'nin, AB ile herhangi bir imtiyazlı ortaklık konusunu kabul etmeyeceğini belirterek açık bir şekilde dile getirdi. Çelik haklı olarak ’Kapağında imtiyazlı ortaklık' diye bir teklif görürsek, bu kapağı dahi açmayacağız ve reddedeceğiz.” diyor. Türkiye'nin sadece göçmen meselesinde iş birliği yapılacak bir mülteci kampı ya da terörle mücadelede konusunda iş birliği yapılacak bir askeri karargah olmadığını da dile getiren Çelik Türkiye'nin eleştirildiği konulardaki fasılların açılmasını talep ettiklerini ve bu konulardan kaçmadıklarını hatırlatırken bu konuda aslında AB’nin inandırıcılığını yitirmekte olduğunun da altını çizmiş oldu.

Türkiye aslında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde Türkiye'nin AB’ye tam üyeliğinin önünü açmak için yeni kapılar açmaya var gücüyle çalışmakta. Gerek Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gerekse AB Bakanı Ömer Çelik AB nezdinde ve AB üyesi ülkelerle olan tüm temaslarında Türkiye’nin AB üyeliği hedefinden “milim şaşmadığını” bıkmadan, usanmadan anlatmaya devam ediyorlar.

AB’nin bilmesi gereken gerçek “Türkiye’nin havlu atan taraf olmayacağı”!

Bunu AB Bakanı Ömer Çelik çok net bir şekilde dile getirmekte: “Dünyanın giderek istikrarsızlaştığı bu bölgede sizin yapmanız gereken en akıllıca hamle, Avrupa entegrasyonunu korumak için de Avrupa'nın çıkarlarını korumak ve dünyanın geri kalanına iyi bir model olmak için de Türkiye ile bu bütünleşmeyi sağlamaktır."

AB bunu ne zaman fark edecek? Sabırla bekliyoruz!