Meral Akşener'in masadan kalkmasının ardından da tekrardan geriye dönüş sürecinde de estirilen rüzgârın suni olduğu bir gerçek.
Yaşanan siyasi depremin mimarı Meral Akşener'in masayı terk edişinin ardından bu açıklamada bir çırpıda yapılmış oldu.
Anlamışsınızdır, Türkiye'de uzun zamandır yaşanan ama son zamanlarda iyiden iyiye kendini olumsuz anlamda hissettiren barınma sorunundan bahsediyorum.
"Unutursak" bu acıları tekrar yaşar mıyız düşüncesi de hepimizin aklında hâkim, hatta bu ihtimal giderek güçleniyor.
"Normalleşmeyi" vicdanımıza yediremediğimiz, en acı ve en insani duyguları yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz.
Zira neresinden bakarsanız bakın iktidar cephesinden altılı masaya yapılan "adayını açıkla" çağrısı bir anlamda muhalefet partileri arasında -olmasa dahi- bir görüş ayrılıkları olduğuna dair algı üretiyor.
Riva Şalhon "Tek Satırlık Entel" kitabında "akademik kapitalizmi" harika tarif ediyor: Üniversite araştırmalarının "piyasanın gereksinimlerine" göre belirlenmesi, bilimin yalnızca piyasada kullanım ve değişim değeri kadar üretilmesi, halkın genel ilgisizliği yüzünden, doğal bir sonuçtur saptamasında da bulunuyor.
Evet doğru, Türkiye'de her zaman "mağdur profil", siyaseti etkileyen en önemli karakteristik özelliklerden biri olmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı başbakanlığa taşıyan en önemli iki şeyden biri de önünün kesilmek istenmesi, yani mağduriyeti, ikincisi de başarılı bir belediye başkanlığı süreci oldu.