Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 22 Nisan'da gerçekleştiği Bağdat ve Erbil ziyaretlerinin yankıları devam ediyor ve öyle görünüyor ki uzun bir süre daha tüm dünyada devam edecek…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 12 yıl aradan sonra gerçekleştirdiği Irak ziyareti, beklenenden fazla ses ve coşku getirdi.
İtirazlar, polemikler, kutlamalar, öz eleştiriler ve kocaman KEŞKEler eşliğinde 31 Mart'ı iyice geride bırakıp önümüze bakmaya başladık şükürler olsun… Yeni başkanlar öncelikle devraldıkları belediyelere dair devasa borç afişlerini çarşaf çarşaf asmaya ve şişirilen belediye kadrolarına format atmaya başladı. İşe alınanların çoğu seçim çalışmaları sürecinde ve hatta 31 Mart haftasında belediye kadrolarına dahil edilmiş. Ve bu yöndeki iddialar çok vahim. Bir kişilik kadrolar üçe beşe çıkarılmış. O nedenle çoğu belediyede hangi odaya gitseniz personeller diz dize tıklım tıkış oturuyor.
22 Nisan'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gerçekleştireceği Irak Ziyaret Programına sayılı günler kaldı… Ankara gibi Bağdat da bu ziyareti fazlasıyla önemsiyor ve sorunlar-çözümler-iş birlikleri üzerine uzun bir liste hazırlıyor. Türkiye'nin ajandasında öncelikli iki başlık var; terörle mücadele ve Kalkınma Yolu Projesi. Bununla birlikte ticaret, turizm, karşılıklı yatırım projeleri, Irak'ın altyapı-üstyapı-tarım-hayvancılık başlıklarında ilerlemesi için Türkiye'nin sunabileceği rehberlik hizmetleri, Kerkük'te yerel yönetimin oluşturulması ve tabi ki Iraklı Türkmenler görüşülecek konular arasında olacaktır.
Vardık mı bir Ramazan Ayı'nın daha sonuna… İyisiyle, kötüsüyle, koşturmacasıyla, sevabıyla, ulaştırılan hayırlarıyla, paylaşılan iftar rızıklarıyla, alınan ve edilen dualarıyla herkes yüreğindeki cevherleri eşliğinde vardı bayramın kapısına.
Davetli olduğum 2024 Akre Nevroz programına yer verdiğim yazımda şöyle bir parantez açmıştım bugün yazmak üzere; "Siyaset Bilimci olarak Mesrur Barzani'yi nasıl tanımlarsın diye sorarsanız; 'O bir devrimci lider' derim.
MESELE sadece Filistin ve ekonomi değil elbette…
Devletin anayasal ve hukuki işleyişi "her bireyin kendisini ait ve güvende hissettiği" bir sistematiğe oturursa şayet hiçbir oluşumun onayına ihtiyaç duyulmaz… Oluşumlardan kastettiğim de "aşiret-kanaat-cemaat" yapısıyla birlikte bu yapıların hakim olduğu sivil toplum kuruluşları.