Vakıf Katılım web

YENİ YILDA KISA KISA GELİŞMELER: TRUMP, SÜLEYMANİ, LİBYA'DA TÜRKİYE VE RUSYA'NIN KURDUĞU OYUN

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
2019 yılının Türkiye için bir muhasebesini yapacaktım ki, Kasabanın Şerifi silahını Kasım Süleymani'ye doğrulttu ve ateşledi.

Yeni yıl hızlı başladı. 2019 yılının Türkiye için bir muhasebesini yapacaktım ki, Kasabanın Şerifi silahını Kasım Süleymani’ye doğrulttu ve ateşledi. Aslında 2020 ile başlayan bu olayları her biri ayrı birer yazı konusudur. Ancak bugün bu gelişmelerden kısa kısa bahsedeceğim.

KASIM SÜLEYMANİ SUİKASTİ: DÜNYA SAVAŞI KAPIDA MI?

Kasım Süleymani İran Devrim Muhafızlarının yurt dışında vekâlet savaşlarını ve terör örgütleriyle ilişkilerini düzenlemekle sorumlu bir komutanıydı. İran tam bir Acem devlet politikasıyla kendi milli ve stratejik hedefleri doğrultusunda dünya siyasetinde fırıldak gibi dönerken, Süleymani de bu devletin sahadaki kirli işlerini gören önemli kişilerdendi. Aynı zamanda halkın sevgisini kazanmış, “yaşayan şehit” olarak anılan alaylı (askeri akademi mezunu olmayan) bir askerdi. Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’in en yakınlarından birisi olması hasebiyle de İran siyasetinin muhafazakâr kanadında da yükselen bir isimdi. Cumhurbaşkanlığı’na aday olması beklenirken, bu suikast gerçekleşti. Bizde ve dünyada yazılı ve görsel medya İran’ın sert tepkileriyle bir dünya savaşı çıkıp çıkmayacağını tartışmaya başlamıştı. Halkın tepkisi, molla sınıfının hiddeti, devlet aklıyla nasıl giderilecekti? Neticede İran, Çarşamba sabahı Irak’taki ABD üslerine göstermelik bir füze saldırısı yaptı. Kasabanın Şerifi buna çok tepki göstermedi, İran medyası da bu olayı şişirip halkın gazını aldı. Benim bildiğim Acem politikası öyle kolay kolay yaş tahtaya basmaz. Zaten İran’daki yöneticilerin arasında, özellikle ılımlı siyasetçiler içinde, bu suikasta sevinen birçok ismin olduğu da tahmin edilmektedir. Ne de olsa, muhtemel bir rakipleri ortadan kalkmıştır. Öte yandan İran Devleti’nin de, bundan çok mustarip olduğu söylenemez: Sahada kirli işleri yapan ve son dönemdeki gölgeler arasından çıkıp kamuoyunda arz-ı endam eden sorunlu bir aktörden kurtulmuş oldukları gibi, aynı zamanda, dünya kamuoyunda da mağdur konumuna yükselmişlerdir. Çok mu acımasız yorumluyorum? Maalesef dünyanın ve siyasetin gerçeği budur!    

BİZDEKİ İSLAMCILARIN BİTMEK TÜKENMEK BİLMEYEN ATATÜRK DÜŞMANLIĞI

Süleymani suikastı akabinde memlekette güzide İslamcılarımız hemen İrancılar ve İhvancılar olarak ikiye bölündü. Bu arada bazı “Aydınlık’çı aydınlar” da İran’dan yana taraf tutmaya başlayınca, TV’lerdeki Karagöz Hacivat oyunu benzeri programlarda tartışmalar alevlendi. Bu programlardan birinde özel üniversitelerden birinde kadrolu bir İslamcı akademisyen hızını alamayıp “Kemalistler bu ülkede darbe yaptı! Menderes’i astılar, başörtüsünü yasakladılar, ezanı Türkçe okuttular! Kemalistler bu ülkede Müslümanlara zulmettiler!”, dedi. Bu arkadaşa cevabı ben 2 sene önceden vermiştim. 20 Kasım 2017 tarihli “İSLAMCILAR NEDEN ATATÜRK'E KARŞIDIR?” ve 24 Kasım 2017 tarihli “ATATÜRK'E KARŞI NATO'CU VESAYET REJİMİ” başlıklı yazılarımda gerekli bilgiler verilmiştir. Arzu eden okuyabilir. Sadece şunu söyleyelim: Bizdeki İslamcılar, aslında, dünyadaki İslamcılardan farklı olarak çeşitli cemaat ve tarikatların mensubudur. Atatürk’e kin duymalarının sebebi tekke ve zaviyelerin kaldırılması ile üzerine oturdukları kamu mülkünün ellerinden alınmasıdır. Yani gayet duygusal sebeplerden Atatürk’e karşıdırlar. Öte yandan darbelerin ve darbecilerin tamamı - mürted ve müşrik Fethullah da dâhil -  CIA kuklası NATO’cu sergerdelerdir. Atatürk’le uzaktan yakından alakaları da yoktur.  Nokta.

LİBYA TEZKERESİ İLE TSK LİBYA’DA – TÜRKİYE VE RUSYA’NIN KURDUĞU YENİ OYUN

2020 ile birlikte Meclis’ten geçen Libya Tezkeresi ile birlikte TSK’nın Libya’ya giderek orada barışı temin etmesi, isyancı Hafter güçlerinin ilerlemesine mani olması amaçlanmaktaydı. Bu aynı zamanda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan savunması için de gerekli ve destekleyici bir karardı. Bu konu çok tartışıldı. TV’lerdeki tartışma programlarında Mehmetçiğin Fizan çöllerinde telef edilmesinden tutun da, Hafter’i destekleyen Rusya ile Türkiye’nin savaşa tutuşacağına kadar ipe sapa gelmez bir sürü tezvirat anlatıldı. Ben ise Putin’in gelişini bekledim. Çünkü Rusya için Türkiye hem iktisadi bir ortak hem de Rusya’nın milli birliği için paha biçilmez bir müttefiktir. Fizan çöllerinde bir isyancı General için Rusya Türkiye ile kavga etmezdi, etmedi de. Çarşamba günü Putin geldi, Sayın Cumhurbaşkanı ile çok önemli ve stratejik bir yatırım olan TürkAkım projesinin açılışına yaptılar. Bu arada, Sayın Cumhurbaşkanı bombayı patlattı: Her iki ülke de, Libya’daki savaşan taraflar arasında kesin ateşkes için anlaştılar. Bu çok önemli bir dış politika başarısıdır. Libya’da bundan sonra Rusya ve Türkiye iki garantör devlet olacaktır. ABD ve hempası bedevi şeyhlerinin ve siyasi cüce Avrupa’nın da Libya’da esamisi okunmayacaktır. Bundan sonra sıra Doğu Akdeniz’de gaz rezervlerine dair tartışmanın Türkiye lehine sonuçlanması ile devam edecektir.

Önümüzdeki yazılarda ne kadar zamandır yazmak istediğim “Şii İslamcılığı ve İran Siyaseti” konusuna temas edeceğim. Daha sonra da birkaç yazı boyunca “Doğu Akdeniz, Libya ve Türkiye’nin askeri ve ekonomik politikaları”  konusuna değineceğim.

Hepinize hayırlı Cumalar…