YÜKSEK BÜYÜMEYE RAĞMEN İŞSİZLİK NEDEN YÜKSEK? - I

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Bugün ve Pazartesi günü akla biraz çelişkili gelen bir konu hakkında yazacağım.

Bu YeniBirlik’te 400’üncü yazım. 2017 yılında başladığım bu yolculukta başta siz okuyucularım olmak üzere YeniBirlik Gazetesi yönetimine şükranlarımı bildiririm. Daha güzel günlerde beraber olmaya devam edeceğiz.

***

Bugün ve Pazartesi günü akla biraz çelişkili gelen bir konu hakkında yazacağım. Pazartesi günü büyümeyi neden vatandaşın hissetmediği hakkında yazmıştım. Bu ve sonraki yazımda ise, yüksek büyümeye rağmen işsizliğin neden yüksek olduğu hakkında yazacağım. Öyle ya, eğer bir ülke büyüyorsa üretimi de artıyor demektir ve üretimi artıyorsa o ülkede daha fazla insanın iş bulması gerekir. Bu konuda rakamlar bize ne diyor? Hal-i hazırdaki geniş işsiz kitlelerin problemlerini büyüme de çözmüyorsa ne olacak vatandaşın hali? Bu sorulara cevap vermeye çalışacağım. Bu yazıda işsizlik oranları ve bunun TÜİK tarafından nasıl hesaplandığı ile iktisat literatüründe nedenlerine göre işsizliğin bileşenlerinin nasıl tasnif edildiğini açıklayacağım.

TÜİK’İN AÇIKLADIĞI İŞSİZLİK VE İSTİHDAM ORANLARI

“Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçen gün açıkladığı Eylül ayı istihdam rakamlarına göre dar anlamlı işsizlik oranı yüzde 11.5’e inmiş. Eylülde bir önceki aya kıyasla işsiz sayısının yüzde 0.3 puan azaldığı, 70 bin kişi azalarak 3 milyon 794 bin kişiye indiği de açıklandı. Dar tanımlı işsizlik oranının bir yıl öncesine, yani 2020’nin Eylül ayına, göre 1.3 puan azaldığı belirtildi. Yine TÜİK’in açıklamalarına göre dar tanımlı işsiz sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre 147 bin kişi düştü. Buna bağlı olarak da istihdam oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 3.2 puan artarak yüzde 47.2, istihdam edilenlerin sayısı ise 2 milyon 499 bin kişi artarak 30 milyon 144 bin kişi oldu. Buna karşılık geniş tanımlı işsizlik oranı, TÜİK verilerine göre, 2021 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre 0.2 puan artmış ve yüzde 21.9 olmuştur. Yine, geniş tanımlı işsizlik, 2020 Mayıs ayında yüzde 29.4 ile en yüksek noktasına ulaşmışken 2021 yılı Eylül ayında yüzde 21.9 seviyesine düşmüştür. 

Kısaca özetlemek gerekirse genel olarak büyümenin yıllık bazda yüzde 9 olacağı tahmin edilen 2021 yılında dar tanımlı işsizlik de geniş tanımlı işsizlik de düşmüştür. Ancak bu oranlar tatmin edici değildir. Çünkü yüzde 11,5’lik dar tanımlı ve yüzde 21,9’luk geniş tanımlı işsizlik çok yüksek düzeylerdir. İktisatçıların ortak kanaati dar tanımlı işsizlik oranının normal şartlarda yüzde 2-3 civarında olması gerektiğidir. Türkiye’de ise uzun yıllardır (bütün 2000’li yıllar) bu oran yüzde 8’in üstünde gerçekleşmektedir. 2002 – 2013 arası hızlı büyüme sürecinde bile işsizlikteki bu atalet değişmemiş, aksine, azar azar da olsa artmıştır. Öte yandan 2013 sonrası işsizlik oranları hızla yükselmiştir. Yani büyüme de olsa kriz de olsa, işsizlik normal seviyelere inmemektedir. Bunun sebebi nedir?

DAR VE GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK ORANLARI VE HESAPLANMASI

İsterseniz öncelikle dar ve geniş tanımlı işsizlik oranlarının ne anlama geldiğini açıklayalım. TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırmasında (HİA) 2021 Ocak ayından itibaren, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 19. Çalışma İstatistikçileri Konferansı kararlarına ve ilgili AB tüzüğüne uyum sağlamak amacıyla yeni düzenlemelere geçti. Bundan önce işsizlik rakamı olarak sadece dar tanımlı işsizlik oranını açıklamaktayken, bu tarihten sonra geniş tanımlı işsizlik de açıklanmaya başlandı. Dar tanımlı işsizlik hesaplama yöntemi zamana bağlı eksik istihdamı, ümitsiz işsizleri ve iş aramayıp çalışmaya hazır olanları kapsamamaktadır. Öte yandan geniş tanımlı işgücü hesaplaması (ki buna âtıl işgücü oranı da denmektedir, DMD) zamana bağlı eksik istihdamı, ümitsiz işsizleri ve iş aramayıp çalışmaya hazır olanları (potansiyel işgücü) kapsamaktadır. Zamana bağlı eksik istihdam ve ümitsiz işsizlerin toplam oranı yüzde 15.2 iken potansiyel işgücü ve ümitsiz işsizlerin toplam oranı yüzde 18.5 olarak hesaplandı.

Bir ekonomide işsiz miktarının genel tanımı, söz konusu ekonomide işi olmayan ve cari ücret düzeyinde çalışmak istediği halde iş bulamayan yetişkinlerin miktarıdır. Buna bağlı olarak bir ekonomideki işsizlik oranı ise, söz konusu ekonomideki işsizlerin toplam işgücü (çalışanlar + işsizler) içindeki payını ifade eder. Genel olarak işgücü bir ekonomide toplam nüfus içinde 15-65 yaş arasındaki çalışabilir yetişkinlerin sayısını ifade eder. İşgücü dışında bulunan bireyler işsizlerin hesaplanmasında genel toplama dâhil edilmezler.

İşsizlikle bağlantılı olan ama farklı anlamlar içeren bir kavram da eksik istihdamdır. Eksik istihdam kavramı bir ekonomide eğitimli, yetenekli veya deneyimli olup hak ettiğinden az ücretle çalışanlar; eğitimli, yetenekli veya deneyimli olduğu halde az bilgi ve yetenek gerektiren işlerde çalışanlar ile tam gün çalışmak isteyip de geçici veya zamana bağlı iş bulabilenleri kapsar. Zamana bağlı işlerde çalışanlarla kastedilen pamuk ve fındık toplayan tarım işçileri gibi mevsimlik işler ya da sanayi ve hizmetler sektörlerinde kısmî zamanlı (part time) çalışanlar kastedilir. Bu yüzden bu çalışanların işsiz kaldığı dönemlerde, bunlar zamana bağlı eksik istihdam içine dâhil edilir.

Ümitsiz işsizler, daha önce işsiz kalıp belli bir süre iş aradıktan sonra bulamayınca iş bulma ümidini kaybetmiş kişilerdir. Öte yandan potansiyel işgücü ise, hal-i hazırda iş aramayıp ama bir iş imkânı çıkarsa çalışmaya hazır olanları kapsamaktadır.

İşte dar tanımlı işsizlik aslında bal gibi işsiz olan milyonlarca iş gücü mensubunu iş gücü dışında kabul ederken, geniş tanımlı işsizlikle bunlar da işsiz statüsüne kavuşmaktadırlar. Doğal olarak, resmi makamların mevzuata göre tuttuğu bu kayıtlar ile iktisat biliminde işsizliğin tanımı arasında farklar bulunmaktadır. Biz iktisatçıların derslerde anlattığımız ve enflasyonla arasında ilişki kurduğumuz işsizlik, bu yüzden, geniş tanımlı işsizliktir. Bu ise, hâlâ daha yüzde 20’nin üstündedir. Yani ülkede çalışabilecek işgücünde beş kişiden biri işsizdir.      

İKTİSADİ BİR PROBLEM OLARAK İŞSİZLİK VE BİLEŞENLERİ

İktisat biliminde işsizliğin bileşenleri işsizlik nedenlerine göre tasnif edilir. Burada işsizliğin mevzuatımıza göre geniş tanımlı işsizlik olduğunu vurgulayayım. 2021 yılı öncesinde TÜİK’in açıkladığı işsizlik oranları dar tanımlı işsizlik oranlarıdır. Yani bir kişi işsiz kalmışsa ve istatistiğin tutulduğu günden dört hafta öncesine kadar İŞKUR’a başvurmuşsa, bu kişi işsiz kabul edilmektedir. Ancak zamana bağlı işsizler, ümitsiz işsizler ve potansiyel işgücü kayıtlarda işgücü dışına çıkarılmaktaydı. Bu bilgiler dahilinde iktisat biliminde işsizlik (geniş tanımlı işsizlik) şu bileşenlerden oluşur: İradi işsizlik, geçici (friksiyonel) işsizlik, konjonktürel işsizlik ve yapısal işsizlik. Bazı kaynaklarda teknolojik işsizlikten de bahsedilir ama bu da yapısal işsizliğin bir çeşididir. İradi işsizler mevcut ücret düzeyini beğenmeyip kendi isteğiyle çalışmayan insanların sayısıdır.

 Normal şartlarda bu insanların oranı yüzde 1’i geçmez. Geçici işsizlikle kastedilen ise bir işten başka bir işe geçerken arada belli bir süre işsiz kalanlardır. Bunlar, istatistiklere göre, her ülkede üç aşağı beş yukarı yüzde 1-2 civarındadır. Yapısal işsizlik, bir ülkedeki sektörler arası teknoloji ve işgücü niteliğindeki farklar ve bölgeler arası gelişmişlik farklarından kaynaklanır. Genelde gelişmiş ülkelerde yapısal işsizlik ihmal edilecek düzeydedir lâkin Türkiye ve benzeri ülkelerde yapısal işsizlik ciddi oranlara çıkabilmektedir. Bu üçünün toplamı, yani iradi işsizlik, geçici işsizlik ve yapısal işsizlik doğal işsizlik oranını oluşturur. İktisat literatürü ağırlıklı olarak gelişmiş ülke iktisatçıları tarafından oluşturulduğu için yapısal işsizlik dikkate alınmaz. Bu yüzden iktisat literatüründe doğal işsizlik oranı yüzde2-3 arasında olması gerektiği düşünülür. (Yani sadece iradi ve geçici, işsizliklerin toplamı, DMD) Güncel işsizlik oranının doğal işsizlik oranından fazlası ise konjonktürel işsizlik olarak tanımlanır. Konjonktürel işsizlik milli gelirdeki dalgalanmalara bağlı olarak değişen işsizlik oranıdır. Buna göre hızlı büyüme dönemlerinde konjonktürel işsizlik azalırken durgunluk ve kriz dönemlerinde konjonktürel işsizlik artmaktadır. Hükümetin istikrar politikası ile azaltmayı hedeflediği işsizlik çeşidi de yine konjonktürel işsizliktir.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde (aynı zamanda Türkiye’de de, DMD) yapısal işsizlik ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de yapılan çalışmalar yüzde 5-9 arası bir yapısal işsizliğin olduğunu göstermektedir. Bu ise, Türkiye’nin doğal işsizlik oranının, yapısal işsizlik de eklendiğinde, yüzde  8 – 12 arasında olduğunu gösterir. Burada iradi ve geçici işsizlik oranlarının toplamının yüzde 3 olduğu varsayılmaktadır. Bu yüzde 5 ilâ 9 arasındaki yapısal işsizlik para ve maliye politikaları ile giderilemez.

Pazartesi buradan devam edeceğiz. Hayırlı Cumalar.