YURTLAR VE İDEOLOJİLER

Erol ERDOĞAN 01 Ara 2016

Erol ERDOĞAN
Tüm Yazıları
Öğrenci yurtlarının bu denli çok olmasının iki temel gerekçesi var...

Öğrenci yurtları meselesinin neresinden söze başlamak gerekir emin değilim ama konunun ideolojik kısmına biraz dokunmak istiyorum. Öğrenci yurtlarının bu denli çok olmasının iki temel gerekçesi var. İlki, eğitime erişme imkânı elde etmek. Eğitim merkezlerine uzakta olan aileler, çocuklarını o merkezlerdeki yurtlara göndererek iyi bir eğitim almasını isterler. Çünkü eğitim, istihdam ve statü elde etme vasıtası. Yoksul aileler, eğitim alan çocukları vasıtasıyla, kendilerini ve çocuklarını iki günlük dünyada rahata erdirmek isterler. “Okusun da kurtulsun” sözü bu niyetle sıkça tekrar edilir. Emek, sanat, zanaat ve meslekten müstakil olarak salt eğitimin bu denli kurtarıcı olması ayrı bir problem ama konunun bu kısmına girmeyeceğim. Sonuçta, çağdaş dünyanın insanın önüne koyduğu “Diploma sahibi ol, ayakta kal” formülünün zorunlu sonucu olarak yurtlar karşımıza çıkıyor. 

Öğrenci yurtlarının bu denli çok olmasının ikinci gerekçesi ise farklı… Modern ideolojilerin bir kısmı, çocuğun gerçek anlamda eğitilmesinin, aidiyetlerinden kurtarılarak mümkün olabileceğini düşünürler. Bu aidiyetlerin başında aile ve mahalle bağı gelir. Modernizmin geniş aile düşmanlığının altında biraz da bu psikoloji vardır. Mesela FETÖ aynı yolu takip ederek, ilgilendikleri çocuklar ve gençlerin öncelikle doğal aile (anne, baba, abla, ağabey vb.) bağlarını zayıflatmış, onlara cemaat-örgüt yapısı içinde ‘ideolojik aile’ oluşturmuştur. Onun için FETÖ’yü, ailelerinden koparılmış çocuklar ve gençler örgütü olarak da tanımlayabiliriz. Bazı yurtlar ve benzeri mekânlar, ideolojik ailenin evleridir. Kemalizm de böyle yapmıştır. Kemalizm, yeni kurulan modern Türkiye’yi ve devletin rejimini koruma ve kollama görevini orduya değil aslında eğitime yüklemiştir. Dikkat edilirse 1940’a kadar olan devrimler ve projelerin çoğu eğitim ve gençlikle ilgilidir. Kemalizm de, modern bir ideoloji olarak, bir çocuğun gerçek anlamda aydınlanmasını onun aile aidiyetinden özgürleşerek Batılılaşma değerlerini içselleştirmesi ile mümkün olacağını düşünmüştür. Rejimi koruma-kollamak, yeni ulus oluşturmak ve makbul vatandaş yetiştirmek görevi eğitim sistemine yüklenince çok sayıda devletçi okul tipi ve peşinden yurtlar oluşturulmuştur. Türkiye’deki her darbe sonrası yurtların sayısının artması ve yine her darbenin eğitime müdahale etmesi aynı refleksin ürünüdür. 

Modern ideolojiler ve Kemalizmin eğitim ve yurtlara yüklediği bu fonksiyon, zaman içinde ona yandaş veya muhalif gruplarca da benimsendi. Böylelikle, sosyal, dini, kültürel gruplar eğitim, gençlik ve yurt konusuna benzer reflekslerle yaklaşmaya başladılar. Onun için Kemalizmin eğitim ve insana bakışı ile ona muhalif çizgilerin bakışında, teorik değilse bile, uygulama yakınlıkları gözükür. 

Bir köşe yazısına bu kadarını sığdırabildim. Şimdi de 3-5 önerim olacak.

Ailelere… Çocuklarınızı ergenlik sonuna kadar, mümkün olduğunca, yurtlara vermeyin. Verseniz bile, çocuk ve yurtla ilişkiniz, ailelik görevinizi kuruma devretme biçiminde olmasın. Aileden oluşacak boşluğu bir başka unsur (örgüt, ideoloji, devlet, sanal aktör…) dolduracaktır. Lütfen, çocuklarınızla anlamlı vakitler geçirin, birlikte yaşayın, birlikte öğrenin.

Milli Eğitim Bakanlığına… Özellikle okul öncesi, ilk, orta, lise eğitimlerini, aile aidiyetini azaltmayacak biçimde planlayın lütfen. Devlet anne, baba, abla, ağabey olamaz, dede hiç olamaz. 

Devlete… İnsanı yetiştiren salt eğitim veya yarışmalar değildir, iklimdir. Eğitici bir iklimin oluşması üzerinde zihin yorun lütfen. 

YÖK’e… Üniversiteleri İstanbul’a yığmayın. Anadolu’nun her bölgesinde, evrensel ölçeklerde ‘Üniversite Şehirleri’ planlayın. Kaliteli eğitime erişim kolaylaşsın. 

Dindarlara… İnsanı sadece eğitim-bilgi yetiştirmez, esas yetiştiren kültürdür. Yüz yıllık yanılgıyı telafi edecek biçimde, ama sakince, kültür, kültür iktidarı, medeniyet ve ilim-amel meselesini konuşalım.

Cemaatlere… Bir ideal için kurduğunuz yapıları-kuruluşları korumak için ideallerinizden vazgeçmek durumunda kalmayın.  

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Başbakanımız Binali Yıldırım ve diğer yöneticilerimiz, umarım konuya bir de bu açılardan bakarlar.