ZEYTİN DALI'NDA HUZUR ARAYIŞI

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Silah, askeri harekât ve savaş tabii ki son çaredir.

Silah, askeri harekât ve savaş tabii ki son çaredir. Ama amaç vatanı korumak ve istikrarı sürdürmek ise bazen güç kullanımı zorunlu hale gelebilir. Barışın sürekliliği, “Zeytin Dalı” olarak vurucu bir güce dönüşebilir.

Türkiye, terörden, özellikle sınır ötesinden gelen tacizlerden çok çekmiştir. Sınırımızın ötesinde yer alan ve bölgedeki illerimizle komşu ve akraba olan halkların, göç etmek zorunda kalmaları, yurtlarından olmaları, mazlum hale gelmeleri, korku ve endişe içinde olmaları, özellikle bölgede yaşanan belirsizlik tabii ki bizi ilgilendirir. Ülkemizin ve bölgenin emniyeti ve geleceği için Türkiye, bu durumu sorun edinmek zorundadır. Hele ki terör örgütleri kontrolünde ve dış destekli düzenli bir sınır gücünün oluşturulması seslendirilmişken gerekli önlemlerin alınması kaçınılmazdır. Dolayısıyla devletimiz, elindeki bilgilerden hareketle kendi bekâsı için ülkemize yönelik tehditleri yok etmek, kardeş bölge halklarını zulümden kurtararak yurtlarına kavuşturmak için sahada aktif bir rol üstlenmek zorunda kalmıştır.

Asimetrik Silahsız Savaş

7 kasabası ve 350’nin üzerinde köyü ile takriben 400 bin nüfusa sahip şirin bir şehir Afrin. Açık arazide gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Operasyonuna göre ordumuzun işi daha hassas. Mehmetçiğin şanlı tarihinde olduğu gibi bu görevi de başarıyla gerçekleştireceğine inanıyoruz. Savaş uçaklarının, dar bir hava sahasında büyük bir hassasiyetle belirlenmiş olan hedefleri, kısa sürede imha etmeleri bunun göstergesidir. Ancak harekâtın, hedeflerine ulaşması ve nihai başarısında sadece askeri unsurlara değil, toplumun tüm hücrelerine çok önemli görevler düştüğü ve toplumun bir ruh hicreti misali bütünlük içinde olması gerektiği açıktır. Nitekim dünya savaş tarihi, askeri harekâtların başarıya ulaşmasında özellikle psikolojik savaşın belirleyici olduğunu göstermektedir. 

Psikolojik savaş belirleyicidir. Çünkü düzenli orduların belirli bir alanda karşı karşıya gelmeleri veya belirli bir mevzi ve hat savaşına dayalı muharebeler yahut deniz, hava ve kara askeri birliklerin katıldığı, ekonomik ve sivil hedeflerin de vurulduğu eski nesil savaşlar bitiyor. Birey ve toplumların psikolojilerinin çok yönlü olarak etki altına alındığı asimetrik savaşlar öne çıkıyor. Zira asimetrik savaş ile birbirleri ile kıyas bile edilemeyecek düzeyde güçlü olan tarafın, çeşitli zaaflarından yararlanan ve dış destekler alan güçsüz taraf, psikolojik savaş yöntemleriyle başarıya ulaşabilmektedir. Öyle ki kocaman düzenli orduların, çeşitli terör grupları eliyle, öngörülemeyen gerilla taktikleriyle ciddi düzeyde yıpratıldıkları hatta yenilgiye uğratıldıklarını gösteren örnekler az değildir. Dolayısıyla sınırların içeriden olduğu kadar dışarıdan da korunması elzem hale gelmiştir.

Psikolojik Algı Yönetimi

Dolayısıyla askeri harekâtın fiili kısmı kadar psikolojik arka planının da öngörülerek, cephedeki cansiperane mücadeleyle bütünleşmiş bir çaba ile bu harekâtın nedenleri çok iyi anlatılmalıdır. Düşman, dost ve tarafsız grupların zihinlerinde harekâtın milli ve insani amaçlarına yönelik doğru duygu, düşünce ve davranışların kazandırılması ve böylece konunun yanında olmaları psikolojik algı yöntemleriyle mümkündür. Burada doğru propaganda stratejilerinin belirlenmesi ve özellikle psikolojik savaş yönetiminin doğru kullanılması elzemdir. Nihai başarıda, iç ve dış kamuoyunun gereken zamanda ve harekâtın gerektirdiği biçimde bilgilendirilmesi, özellikle istihbarat çalışmalarının özenle değerlendirilmesi ve nihayet harekâtın diplomasisi önemlidir.

Sahadaki askerlerin davalarına inanmaları ve icabında ölüme hazır olmalarını sağlayan temel neden onların inanç, ahlak, vatan ve bayrak gibi yüksek değer duyguları ve bunu sağlayan psikolojik hazırlıklarıdır. İşte toplumun tüm kesimlerinin bu psikolojik hazırlığın içinde yer alması önemlidir. Bu çerçevede; dünyadaki bütün resmi ve sivil temsilciliklerimizin, başta TRT olmak üzere medya kuruluşlarının, üniversite ve akademisyenlerin, din adamlarının, eğitimcilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın psikolojik savaş sürecindeki rollerini almaları gereklidir. Böylece Mehmetçiğin sahadaki başarıları, silahsız savaş alanlarındaki başarılarla taçlanmış olacaktır. Maddi çıkar peşinde olan hâkim güçlerin, uğraşlarına rağmen devletimiz, kadim geleneğine uygun olarak ben takıntısına girmeden, kendisini korumaya,  kimsesizlerin can gözü olmaya ve huzur arayışına devam edecektir.