Mitolojik bir kahraman Aşil veya Akhileus tam adıyla. Kılıç işlemiyor, ölümsüz sanıyor kendini, girdiği her muharebeden kesin muzafferiyetle ayrılıyor çünkü annesi onu kutsal nehre batırıyor doğduğu zaman topuğundan tutarak. Kutsal nehirde ıslanan bütün bedeni bir nevi zırha bürünüyor. Fakat tek istisnası var Aşil'in o da sağ topuğu. Çünkü anacağızı onu sağ ayağının topuğundan tutarak kutsal nehre batırdığı için o kısım kuru kalıyor ve (manevi) zırh orayı koruyamaz oluyor. İşte Aşil'i ancak topuğundan vurursanız saf dışı bırakabiliyorsunuz, öyle de oluyor topuğuna gelen bir okla göçüyor dünyadan, mitolojide böyle en azından.
Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Ankara’da yapılan TFF seçimlerinde Büyükekşi’nin seçimi kaybetmesi sistemin Aşil topuğunun futbol olabileceğini gösterdi hepimize ve bir kez daha.
Servet Yardımcı’nın başına gelenlerden sonra, bütün bagajlarına
(by-lock vb) rağmen üçüncü kez TFF başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan bir
adaya karşı kağıt üstünde bir araya gelemeyeceklerin ittifak ederek sistemin
“seçin” adayını mağlup etmeleri futbolun sadece futbol olmadığı gerçeğini
tekrar göstermesi açısından da ilginç oldu.
Bir spor kulübünün başkanı iken hakemleri soyunma odasına
kilitleyip özgürlüklerini kısıtlayan bir spor yöneticisinin Türkiye Futbol
Federasyonu Başkanı olması da aslında başlı başına bir Karadeniz fıkrası
tadında.
Fakat futbol kulüplerimizin büyük kısmı o kadar “illallah”
etmişler ki her şeyi göze alıp Büyükekşi’ye oy vermediler. Ya “çekinser”
kalarak beyaz oy verdiler ya da Hacıosmanoğlu’na teveccüh ettiler.
UEFA ve FIFA temsilcilerinin önünde seçimin bu şekilde
neticelenmesi en azından daha sonra yaşanacak “bağımsız federasyon”
tartışmalarını engellemiş oldu. Şayet “seçim” değil de “seçin” tahakkuk etseydi
ciddi kalınlıkta bir dosya ile iş “kayyum”a kadar gidecekti.
Türk futbolunun bekleyen dağ gibi sorunlarını çözmek için
pek ümitvâr olmamak lazım geldiğini bilecek kadar bu memlekette yaşıyoruz.
Çünkü bu konuların önce sorun olarak tanımlanması ve bir iradenin bu sorunların
çözülmesi yönünde gayret göstermesi gerekiyor. Bu irade şu anda ortada yok
maalesef. Yeni federasyon yönetiminin mevcut sorunlara yenilerini eklemeden
daha adil ve daha şeffaf bir tavır sergilemesi bile Türk futbolunun üzerine
çöken ağır havayı dağıtmak için bir başlangıç olacaktır.
TFF’nin delege yapısından başlamak üzere, altyapı, süper lig
yönetimi, naklen yayın gelirlerini arttırmak, sponsorluklar, yasa dışı bahis,
yabancı futbolcu istihdamı, finansal fair play başta olmak üzere
onlarca-yüzlerce dosya var, siyasi irade tarafından kanunla ve spor bürokrasisi
tarafından yönetmelikle düzenlenmesi gereken. Ne var ki bunlar kimsenin
umurunda değil.
Görev süresi boyunca tarafsız, adil ve şeffaf bir yönetim
göstermesi ümit ve temennisiyle yeni federasyona başarılar diliyoruz.
Bakarsınız beklenmedik biçimde bu yaraya derman oluvermişler…