Şahmaran'ın ikinci sezonu Netflix'te yayınlandı, ben de oturup tüm bölümleri arka arkaya izledim. Ama hala ne izlediğimi anlamış değilim.
Evet, fantastik bir dizi izledim, ama o kadar kopuk ve anlamsızdı ki... Günümüzde geçen bir hikaye olmasına rağmen, günümüzle hiçbir bağlantısı yoktu. Koca bir mahalle katlediliyor, ortada bir tane polis yok. "Tam başka bir boyutta yaşıyorlar." diyorum… Hayır, 2024 Adana'dalar. Her şey birbirine girmiş, tam bir kaos. Madem fantastik bir hikaye çekeceksiniz, o zaman bolca görsel efekt kullanın, green box'ta işi bitirin. Yok, illa hikayeyi günümüze uyarlayacaksanız, bunu gerçekçilikten tamamen kopmadan yapın. Aksi takdirde izleyeni büyük bir ikilemde bırakıyorsunuz. Saç, makyaj berbat, kötü… Aksesuar ve kıyafetler kostüm gibi… O konuya hiç girmeyeyim, girersem çıkamam. Oyuncular ve oyunculuklar da bu fikir karmaşasının arasında ezilip gitmiş. Mert Ramazan Demir'i oyuncular listesinden bi zahmet silip, yerine Ferit Korhan yazsınlar. Saadet Işıl Aksoy; "Taman, en kötü sen bakıyorsun, en Lilit sensin, en kötü sensin." Bu kadar tiyatral, kötü oynanmaz ki. Anlayacağınız, ikinci sezonuyla katledilen bir dizi daha izledim. Kütleşmiş, muhteşem bir hikayeyi bu denli batırmayı başarmışlar, helal olsun.
Tadında final
Şimdi size yine Netflix'te yayınlanan, başka bir fantastik diziden bahsedeceğim… "The Umbrella Academy." Dördüncü sezonu yeni yayınlandı ve ben de oturup bir solukta izledim. Fantastik bir yapımın, nasıl olması gerektiğine dair harika bir örnek. Bu tarz projelerle çekmek isteyen herkesin izlemesi gereken bir dizi. Ancak maalesef, kötü bir haberim var! "The Umbrella Academy" dördüncü sezonuyla final yaptı. Bu diziyi sevenler için üzücü bir haber olabilir. Ama şunu söylemeliyim ki, ben tadında biten işleri seviyorum. Her zaman dediğim gibi, bir diziyi cılkını çıkartmadan, doğru zamanda ve tadında bitirmek gerekiyor. Dizinin dördüncü sezonu da diğer sezonları kadar ilginç, akla yatkın bağlantıları ve bilim kurgu öğeleriyle doluydu. İzlerken büyük keyif aldım ve ayırdığım vakitten hiç pişman olmadım. Umarım bir gün, bizim fantastik yapımlarımız için de benzer cümleler kurabilirim...
İzlenen kadınlar…
Güney Kaliforniya Üniversitesi Annenberg Kapsayıcılık Girişimi'nin raporuna göre… 2023 yılında gişede ilk 100’e giren filmlerde, repliği olan karakterlerin yüzde 32’si kadınmış. Ve bu oran, 2007’den beri pek değişmemiş. İşin aslı astarı; bu sonuçlar bana ne yanlış ne de garip geliyor. İnsanlar genelde, ekranda bir kadını izlemekten daha fazla keyif alıyor. Ki ben de aynı fikirdeyim. Güzel, başarılı bir aktrist iyi bir hikaye içinde yer aldığında, o projenin şansı doğal olarak artıyor. Yapımcılar da bu durumu fark edip, projelerinde daha fazla kadın oyuncu kullanıyor. Tam da bu sebepten… Kadın-erkek oranlarını bir düelloya dönüştürmek, bu konuya cinsiyetçi bir tavırla irdelemek bana çok absürt geliyor. Ayrıca kadınlar ekranda sadece fiziksel olarak değil, hikayeye kattıkları derinlikle projeleri daha iyi hale getiriyorlar. Bu, cinsiyet meselesinden çok, iyi bir hikaye anlatımı meselesidir.