Bu, ticaret politikalarının çevresel ve sosyal politikalarla uyumlu olması ile gerçekleşebilir.
Küresel ticaret; iklim istikrarsızlığı, doğa kaybı ve artan kirlilikten oluşan üçleme krizini büyütmektedir. Ticaret, sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunabilir.
Bu, ticaret politikalarının çevresel ve sosyal politikalarla uyumlu olması ile gerçekleşebilir.
Ancak pek çok ülke, sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak için ticareti bir araç olarak kullanma kapasitesinden yoksundur.
Kapsayıcı bir yeşil ekonomi, çevresel riskleri ve kıtlıkları azaltır, insan refahını arttırır ve sosyal eşitliği inşa eder. Kapsayıcı bir yeşil ekonomi, eşitsizlikleri derinleştiren, israfı teşvik eden, kaynak kıtlığını tetikleyen, çevre ve insan sağlığına yönelik yaygın tehditler oluşturan günümüzün hakim ekonomik modeline bir alternatiftir.
Onsekizinci yüzyıldan bu yana, küresel ekonomi büyük ölçüde doğal kaynakların çıkarılmasına, dönüştürülmesine ve bertarafına dayalı bir büyüme modeline dayanmaktadır. Son kırk yılda, sanayileşmiş ülkelerde kaynakların sık kullanımı ve gelişmekte olan ekonomilerde artan talep, küresel tüketim hacmini de artırmıştır.
Global Resources Outlook 2019 (Küresel Kaynaklar Gözlemi) raporuna göre, doğal kaynakların çıkarılması ve işlenmesi; biyolojik çeşitlilik kaybının yüzde 90'ından sorumludur.
Ticaret, malların üretiminde kullanılan ancak ihracatçı ülkede atık ve emisyon olarak geride bırakılan ek malzemeler, enerji, su ve arazi hesaba katıldığında, doğrudan ticaret akışlarının gösterdiğinden çok daha büyük malzeme kullanılmasından sorumludur.
2017 yılında, malzeme gereksinimi, doğrudan ticaretin üç katıydı. O yıl küresel ekonomide çıkarılan toplam 92 milyar ton maddi kaynağın üçte biri ticarete yönelik malların üretimine gitmiştir.
Kaynakların ihracat için çıkarılması ve işlenmesi, doğal varlıkları tüketirken atıkları, emisyonları, biyolojik çeşitlilik kaybını, arazi bozulmasını ve su kirliliğini artırıyor. Bu nedenle, ticaretin olumsuz çevresel etkilerini ele almak ve ticaretin daha adil, daha sürdürülebilir ve döngüsel bir ekonomiye geçişe yardımcı olmasını sağlamak için uygun politikalara ihtiyaç vardır.
Cenevre’de, 12-15 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen Dünya Ticaret Örgütü Kamu Forumu’ndaki panellerden birisi de, “döngüsel ticaret” kavramı üzerineydi.
Uluslararası ticaret, kapsayıcı bir döngüsel ekonomiye geçişin sağlanmasında veya engellenmesinde kilit bir rol oynayacaktır. Chatham House, yerel, ulusal ve küresel düzeyde kapsayıcı bir döngüsel ekonominin gerçekleştirilmesine katkıda bulunan her türlü uluslararası ticaret işlemini kapsayan “döngüsel ticaret” kavramını ortaya attı. Döngüsel ticaret, döngüsel ekonomiyi mümkün kılan mallar, hizmetler ve fikri mülkiyet; yeniden kullanım, onarım veya yeniden üretim için kullanılmış ürünler veya yeniden üretilmiş ürünler; geri kazanıma yönelik ikincil hammaddeler ve atıkları içinde barındıran bir şemsiye terimdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda sıfır atık ile ilgili sözleri sürpriz değildir. Gıda güvenliği ve kaynak kullanımındaki sürdürülebilirlik hedefleri, sadece tüketimde değil, üretimde ve ticarette de döngüselliği zorunlu hale getirmiştir. 105 ülkenin imza atarak taraf olduğu “Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı” ticari yönünü, döngüsel ticaret ile geliştirecektir. Ölçek ekonomisine geçiş, sürdürülebilir hammadde kullanımı, kaynak kullanımını etkin hale getirmek gibi katkılar, döngüsel ticaretin hayata geçişi ile güçlenecektir.