Türkiye'de kanunla özerkleşen tek spor branşı futboldur. Futbol haricinde Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı 65 spor federasyonumuz görülüyor.
Ülkenin ihtiyacına göre bu federasyonlar kapatılabiliyor, birleştirilebiliyor veya yeterliliğini sağlaması halinde tek başına da kurulabiliyor. Bu federasyonlarımız yönetmelikler ile kısmen özerk gibi görünseler de Bakanlığın sınırlamış olduğu görev ve yetkilerini sadece kullanabilmektedirler. Federasyonların olağan seçimleri de her dört yılda bir yapılır. Branşın özelliğine göre yaz veya kış olimpiyatlarından sonra altı ay içerisinde seçimli genel kurul yapılmak zorundadırlar. Seçilme kriterleri ile birlikte görevden alma kriterleri de ilgili yönetmeliklerle belirlenmiştir.
Yönetmelikte görevden alma ibaresi “Federasyon başkanı kendi isteğiyle görevden ayrılabileceği gibi seçilme şartlarından herhangi birini kaybetmesi veya yapılan inceleme veya soruşturma sonucunda görevde kalmasında sakınca görülmesi halinde veya Sportif Değerlendirme Kurulu tarafından sportif olarak başarısız olmasının tespiti veya yıllık hedef ve programlarını gerçekleştirememesi durumunda, Genel Müdürün teklifi, Bakanın onayı ile görevden alınır.” şeklinde yer alıyor. Cümleler çok net. Başarılı olmaktan başka şansın yok gibi. Ama sportif başarısızlık konusu biraz muamma. Malum Türkiye’de aşırı taraftar olma kültürü var. Örneğin maç esnasında bir pozisyon oluyor. Seyircilerin yarısı ofsayt derken diğer yarısı değil diyebiliyor. Sadece bizde değil dünyada da takım tutma veya taraf olma söz konusu olunca samimiyet biraz azalıyor.
Başarı veya başarısızlık neye göre belirlendiğine bakmak lazım. Tespitler önceki yılların dereceleri ile kıyaslanarak mı yoksa devletin sağladığı bütçe, yaptırdığı tesisler ve kamu desteği ile kıyaslanarak mı belirlenecek! Hangi federasyona sorarsanız size mükemmel olduklarını ama mevcut ülke şartlarından kaynaklı olumsuzlukların olduğundan bahsederler. Biz mükemmeliz ama hakemlerimiz yetersiz, biz mükemmeliz ama antrenörlerimiz iyi sporcu yetiştiremiyorlar, biz mükemmeliz ama kulüpler keyfi kapanıyor, biz mükemmeliz ama verilen bütçeler yetersiz vb. cevaplar uzuyor da uzuyor ama kendilerinde birazcık olsun eksiklik görmüyorlar.
Seçimle göreve gelen belediye başkanlıklarına da zaman zaman kayyum ataması yapılabildiğini veya seçimleri yenileyebildiklerini görüyoruz. Bunu metal yorgunluğa bağlayanlar da olabiliyorken belediye başkanının başarısızlığı veya kamu kaynaklarının yerinde kullanılmamasından da kaynaklandığını görebiliyoruz. Aslında en güzeli seçimle gelenlerin seçimle gitmesidir. Ama zaruri durumlar varsa ve ülke menfaati söz konusu olunca yetkililerin sorunlara el atmasını beklenilir. Sporda da sportif değerlendirme kurulu önceden tedbir alamaz mı?
Örneğin devletin sağladığı bütçeyi sponsorluk anlaşmaları ile arttırma gayretinde olmayanlar için bir işlem yapılamaz mı? Eğer federasyon sponsor kaygısı duymadan sadece devletin sağladığı rakamlar ile sorunları çözmeye çalışıyorsa bu başarı mıdır? Tamamen nereden baktığınızla alakalı bir durum.
Mevcut bütçesinin tamamına yakınını sadece organizasyonlara ayıran federasyonlar var. Federasyonların eğitime ve altyapıya ayırdığı rakamlara bakanlar var mıdır acaba?
Olimpiyatlar yaklaşıyor ve federasyon seçimlerine bir yıldan az süre kaldı. Bu başarısız federasyonları görmezden gelip zaten bir seneleri kalmış varsın idare etsinler mi denilecek yoksa bir yıl alt yapı oluşturulması ve stratejik planlama için kısa ama başarısız kişilerin elinde bırakılamayacak kadar da uzun bir süredir mi denilecek?
İşin doğrusu bu hamlenin Gençlik ve Spor Bakan’ına bırakılmadan demokratik yollarla kulüplerin örgütlenerek federasyonu seçime götürmesidir.