Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı seçildikten sonra hayata geçireceği ilk uygulamayı hepiniz biliyorsunuzdur: İstanbul Sözleşmesi'ni tekrardan yürürlüğe almak.
Koskoca ülkede gazetecilik yaşıyor olsaydı (çünkü öleli çok oldu) fark edilmemesi imkânsızdı. Aslında çok önemli bir konu değil. Fakat Kılıçdaroğlu’nun iktidarında bizi nelerin beklediğini görmemiz açısından kayda değer.
Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçildikten sonra hayata geçireceği ilk uygulamayı hepiniz biliyorsunuzdur: İstanbul Sözleşmesi’ni tekrardan yürürlüğe almak. Herhalde diyorsunuz 15 Mayıs’ta yapılacak ilk uygulama için altı parti ortak bir karar vermiştir diye. HDP’yi katmıyorum, o sonradan bu koalisyona dâhil oldu.
Gazetecilik yaşıyor olsaydı bu durumun fark edilmemesi mümkün değildi. Muhtemelen sadece Habertürk’te konuşulmazdı. Altı partinin kafa kafaya verip aylarca süren görüşmelerden sonra hazırlamış olduğu Ortak Politikalar Mutabakat Metni var. Sayfalarca her konuyla ilgili vaatler yazılmış. Bir bakıyorsunuz ki, iktidara geldikten sonraki ilk vaat olan İstanbul Sözleşmesi hiçbir maddede geçmiyor. Ya da ben göremedim. Gören varsa “Bay Kemal sözünden dönmeyecek” diye bağıranlar mutlaka olacaktır.
İnsanın aklına birçok şey geliyor. Muhtemelen Saadet Partisi karşı çıkmış olacak ki bu metinde yok. E peki 15 Mayıs’ta bu vaat yerine getirilecek mi? Yoksa Ahmet Davutoğlu’nun dediği gibi, “cumhurbaşkanı her genel başkana soracak, hepsinden onay alacak, ondan sonra hayata geçecek”… Ya bir genel başkan karşı çıkarsa? Yine Davutoğlu’nun dediği gibi “kriz mi çıkacak”?
Aralarında anlaşmış olsalar koymamaları mümkün değil. Geriye iki seçenek kalıyor. Ya seçmeni bu vaatle kandırıyorlar ya da muhafazakâr kesimin tepkisini çekmeyelim diye seçime kadar saklamayı tercih ediyorlar. Hangisini seçersen seç, ciddi bir güvensizlik.
Gelgelelim Kılıçdaroğlu’nun “sana söz” dediği son vaadine. Seçilmesi halinde Türk Ceza Kanunu’nda Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen 299’uncu maddeye yürürlükten kaldıracaklarını ifade etmiş. Bunu da “düşünce özgürlüğü” kapsamında yapacaklarmış.
Hakaret etmeyi düşünce özgürlüğüyle aynı potada değerlendirmenin getirebileceği türlü problemleri geçiyorum. Bu resmen bir kişinin bir kişiye itibar suikastını meşru kılan bir durum. Evet, Türkiye’de ifade özgürlüğünün olmadığını iddia edenlerin birçoğu aslında özgürce hakaret ve küfür edememekten şikâyetçi. Sanırım bunların gazını alıyor.
Bunu da “ola ki cumhurbaşkanı seçilir ve başarılı olamazsam bana hakaret edip rahatlayabilirsiniz” anlamında yapıyor olmalı. Bütün refahımız ciddi anlamda etkilenebilir ama hakaret ederek rahatlayabiliriz. Bunu da bir vaat olarak sunmaktan çekinmiyorlar.
Ortam öyle bir hale geldi ki bu ülkenin muhalefetini en iyi meşhur komedyen Ricky Gervais yorumlayabilir. Çünkü bizim komedyenlerimiz muhalefetin amigoluğuna soyunmaktan “düşünce özgürlüğü” kapsamında yeni bir şey de üretemiyorlar. Bunları ciddiye alan önemli kurumların başındaki insanları es geçiyorum. Onlar da ayrıca mizahın konusu.
Koskoca Fener’i ne hale getirdin Ali Koç?
Başkanlığa aday konuşmasında Ersun Yanal’ı isteyen bir taraftara “siz benim vizyonumu anlayamamışsınız” diyerek “vizyoner” bakış açısına duyulan mutlak güvenle başkanlığa seçildi.
O “vizyoner” bakış açısının gelmiş olduğu son noktada Kadıköy’de Fenerbahçe, Galatasaray’dan üç, on kişi kalmış Beşiktaş’tan da 4 gol yedi. Bir mucize olmazsa beşinci senesini de Ali Koç kupasız kapatacak.
Yapmış olduğu transfer hataları, “bizim yoğurt yiyişimiz farklı” diyerek holding yönetir gibi kulüp yönetmeye çalışması, Fenerbahçe’ye yapılan haksızlıklara karşı o “yoğurt yiyişiyle” hızlı reaksiyon alamaması sonucu bugün biz Fenerbahçeliler sokağa çıkamaz hale geldiğimiz gibi tüm rakip takım taraftarları “Burası Kadıköy buradan çıkış yok” sloganını artık Fenerbahçe için diyorlar.
Buraya kadar… Ali Koç’un Fenerbahçe sevgisine hala inanmak istiyorum. Hiç değilse içinde bir gram dahi bu sevgi varsa bugüne kadar yapmadığı en büyük hizmeti yapıp başkanlığı bırakacaktır.
Olmayınca olmuyor, olması için zorlamanın da âlemi yok, milyonlarca Fenerbahçeliyi üzüntüden kahretmenin de.