Fenerbahçe'nin ve Türk Futbolu'nun son yıllarda yetiştirdiği "en" yetenekli, "en" farklı, "en" geleceği parlak ve elbette en "değerli" oyuncu Arda Güler'in yurt dışına transferi ile ilgili olarak bir tartışmadır aldı başını gidiyor.

Fark ettiğiniz gibi Tuna Kiremitçi’nin kitabına bir “daha” ekledik ki böylece zaten sevdiğimizi, daha çok da seveceğimizi ifade etmek ve mevcut ifadeyi kuvvetlendirmek istedik o “daha” ile. (Kitaptaki kahramanlardan birisinin adı da bizim kahramanımızla ad-daş olarak Arda idi diye hatırlıyorum ama galiba o bir hanımefendi ismiydi romanda ama olsun.)

Fenerbahçe’nin ve Türk Futbolu’nun son yıllarda yetiştirdiği “en” yetenekli, “en” farklı, “en” geleceği parlak ve elbette en “değerli” oyuncu Arda Güler’in yurt dışına transferi ile ilgili olarak bir tartışmadır aldı başını gidiyor.

Fenerbahçe yönetimin büyük bir öngörüsüzlükle kontrata yazabildiği 17.5 Milyon €uro çıkış maddesine istinaden, böyle bir futbolcuya bu kadar “ucuz” bir fiyata sahip olmak isteyen Avrupa’nın önde gelen “majör” liglerinden kulüpler ve menejerler Arda Güler ve ailesinin kapısını aşındırıyorlar ne zamandır. Hal böyle olunca hem daha tam doyamadan hem de bu kadar düşük bir kontrat bedeli ile gitmesi Fenerbahçeliler için tam bir “hüzün” kaynağı oluyor görüldüğü kadarıyla.

Bu işlerde anladığımız anlamda duygusal olmaya gerek yok aslında. Çünkü bu insanlar bu işi profesyonel olarak yapıyorlar ve geleceklerini de bu profesyonel olarak yaptıkları “iş”ten temin edecekler. Hayır işi değil ki bu.

17.5 Milyon €uro böyle bir futbol yeteneği için oldukça düşük bir rakam. O rakam oraya bugün yazılmadı. O rakam oraya yazıldığında Arda’nın üstün yetenekleri ve geleceğinin oldukça parlak olacağı gören gözler için ortadaydı ama görene, köre ne!

İş işten geçmiş, kontrata daha yüksek ve Arda’nın kıymetinin daha hakkı olan elliler, yetmişler yazılmış olması gerekirken yazılamamış, elin oğlu gelmiş kapıya dayanmış siz daha ana-babası ile baş başa yemekler yiyip onları iknâya çalışıyorsunuz. Geçmiş olsun. Hatta “good morning after supper”, Üsküdar’da sabah oldu manasına.

Git kardeşim, git kurtar kendini diyesi geliyor insanın bu kadar kötü yönetilen bir kulüpte kalacaksın da ne olacak, başın göğe mi erecek Allahaşkına. Ayrıca bugün sana duygu modlu güzellemeler yapanlar yarın bir gün o tribünlerde seni ıslıklayacaklar bundan emin ol. Alex de Souza gibi bir efsane ki Fenerbahçe tribünlerince defalarca ıslıklandı ve çeşitli kaprislerle kapı önüne kondu, sana kim bilir ne densizlikler yapacaktır, formun biraz düşmesin, biraz keyifsiz bir gününde attığın iki pas isabetli olmasın, bir iki topu ez, bak bakalım ne oluyor. Bir mağlubiyetten sonra sokakta arkandan laf atanlarla şimdi bizi bırakma diyenler aynı kişiler olacak emin ol.

Daha kalmanı istedikleri kulübün teknik direktörü yok (en azından yazının yazıldığı şu dakikalarda yoktu), gelecek teknik direktörün kim olursa olsun Mourinho bile olsa hem Fenerbahçe’deki hem de Türkiye’deki mevcut şartlarda başarılı olması imkânsıza yakın nasıl olsa. Bir de senden adam kovalamanı, defansa yardımcı olmanı isteyecek bir “kafa”nın bile Fenerbahçe’ye gelme ihtimali her zaman yüksek olduğuna göre, İngiltere mi olur, İspanya mı olur, Almanya mı olur, ver kararını yolun açık olsun. Dualarımız seninle. Git kendini daha çok sevdirmeden.

Bugün Arefe, yarın Bayram. Hepimizin Kurban Bayramı mübarek olsun.