Türkiye'de yaşamak için yasal ve yasal olmayan yoldan gelenlerin sayısı tartışmalı.
Tam sığınmacı meselesi üzerine yazacakken karşıma çıkan kuraklık haberi durumun vahametini bir kez daha ortaya koydu.
Türkiye’de yaşamak için yasal ve yasal olmayan yoldan gelenlerin sayısı tartışmalı. Göç İdaresi Başkanlığının verilerine göre kayıtlı yabancı sayısı 4 milyon 990 bin. Ama asıl sorun düzensiz göçmenler. Sayının belirsizliği toplumda rahatsızlık oluşturuyor. Her kafadan ayrı ses geliyor. Sınırdan giriş yapan göçmen videolarının hangisi doğru hangisi yanlış emin değiliz. Göç pek çok coğrafyanın sorunu. Sadece Türkiye’nin değil elbette. Fakat konum itibariyle ülkemiz Avrupa’ya tam bir geçiş koridoru gibi olduğundan bizi diğer ülkelere göre daha çok zorlayacak gibi görünüyor. Bu konuda sıkı önlem ve farklı politikalara ihtiyaç duyulduğu ortada. Seçim öncesi iktidar bu konudaki tavrını net ortaya koymuştu. Her ne kadar katı bir sınır dışı politikası izlemese de iktidarın bu konuda hızlı adımlar atması bekleniyor. Zira toplumun bazı kesimlerinin yoğun göçmen nüfusuyla bir arada yaşamak konusundaki rahatsızlığı göz ardı edilemez. Bir iç güvenlik meselesi olduğu aşikâr olan göçmenler konusunda atılacak adımlar merak ediliyor.
Yazının başında bahsettiğim kuraklık haberi de göç konusunun bir başka ayağı. Rakamlar korkunç. Dünya genelinde kuraklık nedeniyle her yıl 12 milyon hektarlık alanın kaybedildiği belirtiliyor. Bu çölleşmeyi beraberinde getiriyor. Önlem alınmazsa 2045 yılına dek 135 milyon insanın evini terk etmek zorunda kalabileceği tahmini yapılıyor. Zaten savaşlar sebebiyle pek çok insan ülkesini terk etmek zorunda kalırken buna bir de kuraklık sorunu eklenince Dünya üzerinde sürekli bir göçten söz etmek mümkün. 20. yüzyılın başından beri 2 milyar insanın kuraklıktan etkilendiği belirtiliyor. Bu arada kuraklığın maliyeti de cabası. Yılda 6 ila 8 milyar dolarlık bir zarardan bahsediliyor.
Öyle görülüyor ki göç sorunu her ne sebeple olursa olsun yeni yüzyıla damga vuracak konuların başında. Ülkeler belli ki bu sorunla farklı yöntemlerle baş etmek zorunda kalacak. Dünya üzerindeki refahın eşitsiz dağılımı konusuna girmeyeceğim bile. İnsanlık şuna alışık. Önce sorunun oluşmasını beklemek sonra çareler aramak. Ama aranan kısa vadeli çözümlerin burada işe yapamayacağını şimdiden öngörmek zor değil.
Son olarak yaz mevsimi gelmişken orman yangınları konusunda yaşadığımız acı olayları unutmadan hareket etmeye özen göstermek ve önlem almak önceliğimiz olmalı diyorum.