Güncel - Yaşam 14.05.2020 13:31

Evde kalmak ekosisteme verilen zararı gözler önüne serdi

İklim Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, "Korona geldi, hayat durdu, dünya nefes aldı. Bu sayede doğaya, ekosisteme, doğal yaşama ve biyolojik çeşitliliğe verilen zararı görmüş olduk." dedi.
Evde kalmak ekosisteme verilen zararı gözler önüne serdi

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı ve İklim Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, AA muhabirine, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının küresel bazda iklim değişikliği üzerindeki etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Kovid-19'un dünya üzerinde ekonomi, sağlık ve toplumsal alanda birçok etki bıraktığını, bu alanlardan birinin de iklim olduğunu belirten Birpınar, "Korona geldi, hayat durdu, dünya nefes aldı. Bu sayede doğaya, ekosisteme, doğal yaşama ve biyolojik çeşitliliğe verilen zararı görmüş olduk. Ancak uzun zamandır bu zararı gösteren bir başka gösterge daha vardı; küresel iklim değişikliği." diye konuştu.

Birpınar, vahşi tüketim alışkanlığının sera gazı salımını artırdığını, bunun da dünya üzerinde "küresel ısınma" olarak etki gösterdiğini, artan yağışlar ve aşırı sıcakların bunun en belirgin göstergesi olduğunu vurguladı.

Son yıllarda sıcaklık rekorları kırıldığını dile getiren Birpınar, her yılın bir önceki yıla göre daha sıcak geçtiğini söyledi.

Isınmanın bir diğer göstergesinin de buzullarda görüldüğüne dikkati çeken Birpınar, buzulların parlak yüzeyleri nedeniyle güneş ışınlarının yüzde 80'i uzaya geri yansıyarak kutupların soğuk kalmasını sağladığını ve okyanus sularının hareketini etkileyerek birçok canlıya yaşam alanı oluşturduğunu hatırlattı.

Birpınar, 1972'den beri izlenen Arktik buzullarının ortalama genişliğinin 2020 Mart ayında 14,78 milyon kilometrekare olduğunu belirterek, 1981-2010 yılları arasındaki mart ayları ortalamasının ise 15,43 milyon kilometrekare olarak ölçüldüğü bilgisini paylaştı.

Azalan buzul genişliği Fransa kadar

Kış dönemi ölçümlerine göre azalan buzul genişliğinin Fransa'nın yüzölçümüne eşdeğer olduğuna işaret eden Birpınar, "Yaz dönemlerinde ise 1981-2010 arası eylül ayları ortalaması 6,41 milyon kilometrekare, 2019 Eylül ayı ortalaması 4,32 milyon kilometrekare olarak ölçüldü. Ülkemiz alanının 2,5 katına eşdeğer azalma var. En büyük azalmalar; en sıcak yılların yaşandığı 2016, 2019 tarihlerinde gerçekleşti." değerlendirmesinde bulundu.

Birpınar, atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonunun da artmaya devam ettiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Kovid-19 salgını döneminde, üretimin, hayatın yavaşladığı, ulaşımın durduğu bir zamanda yeni bir rekor daha kırıldı. NASA kayıtlarına göre atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu 418 ppm değerini geçti. Küresel sıcaklık değişimi sanayi devriminden yani 1880'den beri kayıt ediliyor. Özellikle 3. Sanayi Devriminden (1980) bu yana sürekli bir artış yaşanıyor. Artışı sınırlı tutmak için sera gazı emisyonlarının azaltılması gerekiyor. Peki bu mümkün müdür? Aslında evet, ki bunu bize Kovid-19 gösterdi. Salgın ile doğa rahat bir nefes aldı. Küresel ölçekteki sera gazı emisyonlarının üçte ikisinden sorumlu olan enerji tüketimi ve ulaşım durdu."

Pandemi sürecinde dünyada bazı değişimler olduğuna değinen Birpınar, iklimin bu değişimlerden nasıl etkilendiğine ilişkin ülkeler bazında şu değerlendirmeleri yaptı:

"Çin en çok sera gazı salımı yapan ülkedir. Tüm emisyonların dörtte birinden sorumludur. Pandeminin ilk ortaya çıktığı Çin’de başlatılan karantina süreci ile ulaşım durmuş, tüketimdeki azalmalara bağlı olarak enerji ihtiyacı azalmıştır. İlk 4 haftalık süreçte sera gazı emisyonlarında yüzde 25 oranında düşüş oldu. Bu 200 milyon ton karbondioksit eşdeğeri anlamına geliyor. Sonrasındaki 7 haftalık süreçte ise bu düşüş 250 milyon ton karbondioksit oldu. Bu değer ülkemizin toplam 2018 sera gazı emisyonlarının yarısı kadar. Korona önlemleri dolayısı ile Avrupa’da elektrik enerjisi talebi yüzde 14 azalım gösterdi. Sonuçta da elektrik üretiminden kaynaklanan sera gazı emisyonunda yüzde 39 oranında düşüş yaşandı. "

Salgının küresel boyuttaki etkilerine ilişkin olarak Birpınar, Uluslararası Enerji Ajansının pandemi sürecinin sera gazı emisyonlarına etkilerini değerlendirmek üzere özel bir rapor yayımladığını aktardı.

Rapora göre; salgının dünya genelindeki sağlık etkilerinin yanında ülke ekonomileri ve emisyonlarına da etkilerinin oldukça fazla olduğuna işaret edildiği bilgisini veren Birpınar, "Ajansın 2020 yılı tahminine göre enerji talebinin küresel ölçekte yüzde 6 azalması bekleniyor. Bu değer, son 70 yıldaki en büyük değer. 2008 finans krizindeki enerji talep düşüşünün 7 katı. Dünyanın üçüncü büyük enerji tüketicisi Hindistan'ın enerji talebini kaybetmeye eşdeğer." diye konuştu.

"Tam karantina uygulayan ülkelerin haftalık enerji talebi yüzde 25 düştü"

Enerji taleplerinde düşüşler olduğunu dile getiren Birpınar, tam karantina uygulayan ülkelerin haftalık enerji talebinin yüzde 25, kısmi karantina uygulayan ülkelerde ise bu değerin yüzde 18 düşüş gösterdiğini söyledi.

Küresel bazda, yoğunluklu olarak mart ayı olmak üzere ilk çeyrekte enerji talebinde yüzde 3,8 düşüş olduğunu kaydeden Birpınar, şöyle devam etti:

"Büyük ekonomilerde enerji talep düşüşünün daha fazla olması öngörülüyor. ABD'de yüzde 9, AB'de yüzde 11. Bu değerler alınacak önlemlere göre değişim gösterebilir. Nisan ayı başında dünya genelinde görülen karantina faaliyetleri aylık enerji talebinde 1,5 düşüş anlamı taşıyor. Petrol ve doğalgaza olan talep de azaldı. Yılın ilk çeyreğinde doğalgazda yüzde 2 azalma olurken, petrol talebi yüzde 5 azaldı. Çünkü küresel bazda petrolün yüzde 60'ı ulaşımda kullanılıyor. 2019'a kıyasla, kara yolu trafiğinde yüzde 50, havacılıkta yüzde 60 oranında azalım yaşandı.''

"Değişim elimizde"

Küresel karbondioksit emisyonlarının yüzde 8 azalarak 2010 değerlerine döneceğini, bu değerin de 2,6 gigaton karbondioksit demek olduğunu aktaran Birpınar, şunları kaydetti.

"Ülkemizin yıllık sera gazı emisyonunun 5 katı. 2008-2009 krizinde 0,4 gigaton düşüş olmuştu. Salgının sera gazı emisyonlarına etkisi 2008 mali kriz etkisinin 6 katından fazla. Koronavirüs pandemisi gibi üzücü bir sebeple de olsa, iklim değişikliği ile mücadele için gerekli olan ancak uluslararası alanda gerçekleştirilen yoğun çabalara rağmen yıllardır başarılamayan değişimin aslında mümkün olabileceğini görmüş olduk.

İnsan yaşamını doğrudan tehdit eden bu durum karşısında hükümetler hızla harekete geçmiş, birçok önlemi hayata geçirmişlerdir. İnsanlar da alınan tedbirlere çok hızlı biçimde uyum göstermiş, davranışlarında radikal değişiklikler yapmışlardır. Ancak iklim değişikliği küresel bir tehdit olup etkileri uzun vadede görülüyor. Koronavirüs ise çok kısa sürede etki gösteriyor. Ekonomiyi canlandırmak için temiz enerji altyapısına yönelmeli, farklı durumda ise emisyonlardaki toparlanma düşüşten daha büyük olabilir.

Sonuç olarak, Kovid-19 bizlere iklim değişikliğine uyum için ne kadar çok çaba göstermemiz gerektiğini gözler önüne seriyor. Evet, iklim değişikliği çok uzak bir tehdit değil esasında, koronavirüs gibi yanı başımızda. Her an milyonlarca canlının yaşamını etkiliyor. Değişim elimizde."