Vakıf Katılım web
Siyaset - Politika 12.07.2020 13:59

"15 Temmuz birileri için onur günüyken birileri için utanç günü olmaya devam ediyor"

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, "15 Temmuz birileri için onur günüyken birileri için utanç günü olmaya devam ediyor." dedi.
"15 Temmuz birileri için onur günüyken birileri için utanç günü olmaya devam ediyor"

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan,TBMM 15 Temmuz Anıtı önünde yaptığı açıklamada, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin 4. yılına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türk demokrasi tarihine bakıldığında, Türkiye'de "Milli egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." düsturunun, sorunsuz uygulanmaya başlandığında mutlaka inkıta dönemi yaşandığını söyleyen Turan, "Menderes dönemi, Erbakanlı yıllar, Özallı dönemler var. Hep olmuş ancak özellikle Menderes döneminden sonra 1960 darbesiyle ortaya çıkan fotoğraf herkesin hafızasında acı bir hatıra olarak kaldı. Asılan bir başbakan, asılan bir bakan maalesef bu milletin vicdanını hep yaraladı." diye konuştu.

Birçok insanın, 27 Mayıs Darbesi sonrasında asılanlar gündeme geldiğinde, "Keşke bunu yapsaydık, keşke buna izin vermeseydik. Sokağa çıksaydık." dediğini aktaran Turan, "İnsanlar perde gerisinden ağlayarak izlemişler, radyolardan dinlemişler. O fotoğrafları ağlayarak incelemişler fakat egemenliğin millete olduğuna ilişkin vurguyu hep eksik yapmışlar." dedi.

Turan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 15 Temmuz'da vatandaşları sokağa davet etmeden önce Türk milletinin, "Bu adam zaten egemenliğe sahip çıkar." dediği için sokağa çıktığını söyledi.

"Milletimiz dünya demokrasi tarihine şanlı bir hatıra bıraktı"

Milletle liderinin nasıl bir kuvvetli bağ içinde olduğunun 15 Temmuz 2016 akşamı görüldüğünü belirten Turan, şöyle konuştu:

"Millet, 'Erdoğan bizi sokağa çağırır, egemenliğe sahip çıkar.' demişti. Erdoğan da 'Ey millet, meydanlara çıkın, demokrasiye sahip çıkın.' demişti. 'Biz Menderes gibi bir fotoğrafa bir daha izin vermeyiz.' diyen millet de Erdoğan'ın bu davetine destek olarak yalnızca Türkiye değil, dünya demokrasi tarihine şanlı, şerefli bir hatıra bırakmıştı. Şehitlerimiz, gazilerimiz oldu üzüldük ama her onurlu işin bir bedeli vardır, o bedeli hep beraber yaşamış olduk."

TBMM 15 Temmuz Anıtı'nın bulunduğu yerin, Meclis'in bombalandığı yerlerden olduğuna işaret eden Turan, Meclis başta olmak üzere, milletvekillerinin o gün meseleye sahip çıktıklarını dile getirdi.

Ankara'daki milletvekillerinin koşarak Meclise geldiklerini, bombalar altında kaldıklarını hatırlatan Turan, "Bizler de kendi şehirlerimizde aynı andan itibaren halkımızı meydanlara çağırarak milli egemenliğin yanında olduğumuzu yüksek sesle dile getirdik." dedi.

"Bu sınavı herkes aynı derecede vermedi"

Bu sınavı herkesin aynı derecede vermediğine dikkati çeken Turan, "15 Temmuz gecesi birileri için bir onur günüyken birileri için halen utanç günü olmaya devam ediyor. Çağırdık, gelmediler, aradık telefona çıkmadılar. Görüştük ama 'Yarın sabah ne olur, bilmiyoruz'u ima eden cümleler kurdular." diye konuştu.

Turan, 16 Temmuz'da herkesin geldiğini ancak meselenin, 16 Temmuz'da gelmesi değil, 15 Temmuz'da yani ne olacağı bilinmezken meydanlara çıkmak olduğunu belirtti.

"15 Temmuz'da bir Menderes fotoğrafı mı verilecek yoksa bu alçak, hain darbe girişimi püskürtülecek mi?" sorusunun önemine işaret eden Turan, bu daha belli değilken var olmanın önemli olduğunu vurguladı.

FETÖ ile mücadele

Bülent Turan, 15 Temmuz sonrasındaki süreçte OHAL başta olmak üzere Anayasa'nın verdiği tüm yetkileri kullanarak hükümet başta olmak üzere Türk milletinin büyük bir mücadeleye başladığını anımsattı.

FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleriyle büyük bir mücadelenin başladığını dile getiren Turan, şöyle devam etti:

"Bu mücadele, Anayasa'nın bize verdiği yetkileri kullanmanın ötesinde tüm milletin duasıyla başka bir yere evrildi. Artık 'Türkiye'de darbe olmasın.', 'Şu anki mevcut örgütlerden kurtulalım.' diyenler, bu konuda ne kadar risk alınacaksa aldılar. Büyük oranda da başarı elde ettik. Tabii ki karşımızda kripto, her kalıba giren bir örgüt var. Halen gizli saklı yerlerde görüyoruz, duyuyoruz. Yargıçlarımız, emniyetimiz adımlar atıyor. O zaman öğreniyoruz ki halen devam ediyor ama ana yapının temizlendiğini, yok edildiğini söyleyebilirim.

Moral ve motivasyon açısından büyük oranda bu terör örgütünün yok olduğunu söyleyebilirim ama halen tedbirli, güçlü olmak durumundayız. Bu işler yapılırken, olağanüstü adımlar atılırken kısmi hatalar yapılmış olabilir ana yapıya baktığımızda hata bir yana büyük bir kahramanlık var. OHAL ilan etmese miydik, kamudaki FETÖ'cüleri temizlemeseydik? Bu adımları atarken milletimize güvenerek daha riskli işler yapmasa mıydık? Yaptık, hamdolsun Türkiye bugün başka bir yere evrildi."

"FETÖ kadim değerlerimizi kirletti"

FETÖ'nün, en büyük zararına değinen Turan, "Biz 'ağabey', 'hoca', 'cemaat' derdik. Namaza giderken, vakfa, derneğe bağış yaparken keyif alırdık ama gelinen yerde bu alçak örgüt maalesef bütün kadim değerlerimizi kirletti. İnsanlar çocuklarını kursa, vakfa, derneğe göndermeye korkar hale geldi. İnsanlar bir kuruma yardımcı olurken, para verirken, bağış yaparken korkar hale geldi. Bu örgütün en büyük kötülüğü bu oldu." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'de 10 yılda bir yapılan ve büyük oranda sonuç alınan darbelerin geride kalması için alınan tedbirlere bakıldığında, en kıymetlisinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu söyleyen Turan, şunları kaydetti:

"Ben bunu 'asrın reformu' olarak tanımlıyorum. Dünyanın değişik ülkelerindeki örneklere baktığınızda demokrasinin kökleşmesi için tedbirler alınması noktasında büyük bedeller ödenmiş ama Türkiye demokratik bir kavga, yarış içinde, sistem değişikliği meselesini geride bıraktı. Artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi var. Bu sistemin en büyük özelliği güçlü yönetim demek. Seçim olduğu gibi koalisyon olacak mı, olmayacak mı? İktidar olur mu, olmaz mı tartışmaları, aylarca süren hükümet kurma görüşmeleri artık geride kaldı. Seçim bittiği akşam bu ülkeyi yönetecek kişi belirlenmiş oluyor. Boşluğa, zayıflamaya imkan, ihtimal yok.

Güçlü hükümet demek, aynı zamanda hükümet dışı, yasal olmayan güçlerin hükümete müdahalesine izin vermemek demek. Bu yüzden milletimiz en az yüzde 51 oyla sahip olduğu bir lidere her zaman destek olacaktır. Yüzde 51'le iş başına gelen bir kişi toplumun tüm katmanlarını gözetmek, korumak, kollamak durumunda kalacaktır. Marjinal grupların, koalisyon pazarlıklarının değil milletin kahir ekseriyetinin beraber 'Evet' diyeceği kişi de yönetim tarzı da mutlaka güçlü, başarılı olmayı sağlayacaktır. Bu yüzden darbe veya benzeri tüm girişimlere karşı en büyük cevap, garanti Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi oldu."