Türkiye - Gündem 21.10.2018 10:40 Güncelleme: 21.10.2018 10:48

Abdullah Ağar: CIA Bu İşin Neresinde, ABD Başkanı Ne Kadar Biliyor?

Güvenlik ve strateji uzmanı Abdullah Ağar, Cemal Kaşıkçı'nın konsoloslukta çıkan arbedede öldüğü açıklamasını değerlendirdi.
Abdullah Ağar: CIA Bu İşin Neresinde, ABD Başkanı Ne Kadar Biliyor?

Abdullah AĞAR

Ağar, Suudilerin açıklaması ve 'ceset nerede?' sorusuna yönelik, "Bu yapıldıktan sonra mutlaka ve mutlaka cesedin nerede olduğuna dair bir açıklamanın da gelmesi veya bununla ilgili bilgilerin Türk güvenlik kuvvetleri ve Türkiye Devleti ile paylaşılması gerekiyor." dedi.

Ağar, konunun vahametinin hangi noktada olduğunun açıkça görülebildiğine dikkat çekerek, "Açıklama yapılmadan önce hem yabancı medyada hem de Türk medyasında bazı iddialar ortaya atıldı. Batı medyasında 'sekiz dakikalık bir boğuşma sonrası öldürüldüğüne' dair cümleler kuruldu. Bir tümgeneral ismi zikredilerek o ve onun mahiyeti altındaki yetkisini ve sorumluluğunu aşmış bir ekibe bu işin devredileceği konuşuldu. Bu iddiaya yakın bir kabul ediş-itiraf olduğu görünüyor. Tabii bu işin çok ilginç bir boyutu var. Bu işin şimdi sadece Suudi Arabistan, Prens Salman ile ilgili bir boyutlarını konuşuyoruz. Ancak konu sadece onlarla ilgili değil, bunu görmemiz gerekir. Olayın, Trump'ın danışmanı ve damadı Kushner başta olmak üzere Trump'ın saygınlığını, güvenirliliğini, otoritesini hatta başkanlığını sarsacak çok önemli bir boyutu var." değerlendirmesinde bulundu. 

Ağar, artık Trump'ın bu işin neresinde olduğunun sorulduğuna dikkat çekerek, "Bunu söylerken senatonun, senatörlerin yapacağı çalışmada-soruşturmalarda başkanın önüne konulan günlük brifinglerde de inceleme yapılacağı öngörülüyor. Çünkü temel teorilerden bir tanesi şu, belki de en çok konuşulması gereken ama en az konuşulan tarafı; CIA bu işin neresinde? Başkan bundan ne kadar haberdar? Yabancı medyada, Amerikan medyasında ve özellikle de Trump'a muhalif olan kanatta bu sorular çok soruluyor. Şimdi konu bu taraflara doğru evrilmeye başladığında açıkçası sadece Ortadoğu jeopolitiğinin yeniden şekillenmesi değil, Amerika iç kamuoyunda da Amerika iç siyasetinin de çok önemli bir parametre olarak kendisini şekillendiriyor. Tabii bu krizin yönetimi ve yönetilmesi nasıl yapılacak, dünya kamuoyuna nasıl servis edilecek, dünya kamuoyu bunu ne kadar görecek, bunu zaman gösterecek." ifadelerini kullandı. 

Belki de dünya Watergate, İran-Contra gibi bir skandalın arifesinde.  

"Bir diğer tarafıyla işin sadece adli, insani ve saygınlıkla ilgili olan istihbaratla ilgili kısım yok. Asıl önemli olan temel parametre ekonomik anlamda belirleyici özelliği." vurgusunda bulunan Abdullah Ağar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Başta bu yıl 110 milyar dolar olmak üzere bilinen yaklaşık 450 milyar doları ilgilendiren anlaşma boyutu var. Bir diğer tarafıyla başka bir fotoğraf Kıta Avrupası için geçerli. Gerek Fransa gerek Almanya gerekse de İngiltere olsun -çünkü onlar için de geçerli- onların da soruna yaklaşımında Suudi Arabistan ile yapmış oldukları ekonomik anlaşmalar var. Anlaşmalar, para ve menfaatler belirleyici parametre olarak kendisini gösteriyor. Bir anda kendisini gösteren çok önemli bir fotoğrafla karşı karşıyayız. Muhaberat ve istihbarat, Muhaberat ve CIA arasındaki ilişki, Amerika’nın başkan seviyesinde veya başkanların alt unsurları seviyesinde ne kadar bilindiği bunlar ileriki süreçte çok deşilecek. Olayın başından beri Türkiye hem polis teşkilatıyla hem adli makamlarıyla ciddi bir şekilde bu olayın üzerine gitti, ortaya sistematik bir etki konuldu. Ve Neticede Suudi Arabistan’dan bir açıklama geldi. Her ne kadar konsolosluk Suudi Arabistan toprağı olarak geçse de.." 

Türkiye açısından sıkıntılı ve sancılı ama bir diğer tarafıyla da konjonktür olarak büyük avantajlar sunan bir denklemin ortaya çıktığına dikkat çeken Ağar, "Sıkıntılı ve sancılıdan kastım şu, Prens yaptı demeyelim. Ancak bir yetkilinin bir intikam timini, bir infaz timini Türkiye'ye gönderecek kadar etkili olduğu egemenlik hakkı, güvenlik ve istihbarata karşı koyma alanlarını ilgilendiren bir fotoğraf var." dedi. Türkiye açısından çok zor ve sancılı bir dönem olduğuna da vurgu yapan Ağar, "ABD ve Suudi Arabistan bir şekilde hem ekonomik anlamda hem siyasi anlamda hem de Ortadoğu’daki yeni oluşumlarda ciddi anlamda işbirlikleri ürettikleri, Türkiye'ye rağmen yaptıkları, Türkiye'yi farklı bir eksene oturttukları bir süreçti." şeklinde konuştu. 

Bu değerlendirmelerin ışığında yaşananların bir başka boyutuna da bakılması gerektiğini söyleyen Ağar, "Bununla ilgili ve bizi en fazla ilgilendiren kısmı Suriye ve Suriye'nin özelinde Fırat'ın doğusunda YPG ve PKK'nın desteklenmesiydi. Hatta şöyle bir cümle kurulması lazım. Fırat'ın doğusundaki alanlarda sözde 7 kantonun oluşturulduğu, bu kantonlardan 4 tanesinin Sünni-Arap kantonu olduğu ve Sünni-Arapların Amerikan marifeti-Suud eliyle PKK'ya TEŞNE haline getirildiği, PKK’yı bir üst unsur olarak kabul ettiği.. Bunda Suudi Arabistan'ın ve ABD'nin büyük bir rolü var." dedi.

Abdullah Ağar, Fırat’ın doğusunda bir PKK devleti kurulmasında, bu iki devletin eli çok önemli ve önemli icraatları olduğuna da dikkat çekti. Ağar, "ABD, bundan sonraki süreçte Suudi Arabistan ile ne denli, nasıl işbirliği yapacak? Çünkü tamamıyla katil devlet-sadist veliaht fotoğrafı ortaya çıktı. Büyük fotoğrafta Kaşıkçı vakası Ortadoğu’nun dizaynını belirleyen bir sürece dönüştü. ABD itiraf karşısında ve delillerin ortaya konulmasıyla beraber nasıl bir tavır üstlenecek?" değerlendirmesinde bulundu. 

Abdullah Ağar, geçmişte yaşanan Watergate, Irangate gibi bir fotoğrafın da ortada olduğuna dikkat çektiği sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Cinayetin Birilerinin sırtına yüklenmesini ABD medyası daha önceden görmüş ve bununla ilgili ciddi anlamda öne alma çalışması yapmışlar. Böyle olunca iş bir anlamda Trump'ı da aşan, Trump'ın olayı yönetmesi ve yönlendirilmesini çok zorlaştıran bir başka boyuta büründü. Bu anlamda önemli bir süreç, konuyla ilgili bir teori var. Trump yönetimi bu süreci şu ana kadar bir şekilde idare etti. Bu süreci Suudi Arabistan üzerindeki etkisini ve baskısını daha da arttırmak için kullanacak. Ancak bir diğer tarafıyla ortada Trump'ın geleceğini ilgilendiren farklı bir fotoğraf da var. Bu anlamda söylenecek sözlerin hassas ve çok önemli olduğunu düşünüyorum. Trump, bugün bunu kabul etse bile insanlığın vicdanı, kamuoyunun vicdanı bunu kabul etmeyecek. Bu fotoğraf karşısında Trump’ın nasıl bir tutum sergileyeceğini hep beraber göreceğiz. Çünkü öyle ya da böyle Trump bundan bir şekilde etkilenecek. Peki bu etki nasıl tecelli eder? Artık ortada daha ciddi bir boyut var. 'Trump bu işin neresinde?' gibi bir soru var. Ve bu soru şimdilik sahipsiz duruyor. Bununla ilgili yapılacak bir Senato-istihbarat-soruşturma var, yani artık konuya Senato dahil oluyor. Başkana verilen günlük brifinglerin incelenmesini dahil ilişkiler ağının, ilgi-bilgi-etki ve işbirliklerine bakılacak. İddialara bakarsak ortalığın fena halde karışabileceğini şimdiden öngörebiliriz. Amerikan kamuoyunda tüm bu boyutlarıyla açıkçası çok ilginç, bir diğer tarafıyla da çok önemli bir süreci hep beraber yaşayacağız."