Ekonomi 04.08.2022 06:43 Güncelleme: 04.08.2022 10:52

Çevreci ve ekonomik jeotermal seralar yüzde 400 büyüdü

Balıkesir Üniversitesi Edremit Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. Kıvrak, fosil yakıt kullanmadan ısıtılan ve enerji maliyetlerini düşüren jeotermal seraların 2002'den bu yana Türkiye'de jeotermal seracılığın % 400 büyüme gösterdiğini kaydetti.
Çevreci ve ekonomik jeotermal seralar yüzde 400 büyüdü

Balıkesir Üniversitesi Edremit Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. Mücahit Kıvrak, fosil yakıt kullanmadan ısıtılan ve enerji maliyetlerini düşüren jeotermal seraların hızla yaygınlaştığını belirterek, 2002'den bu yana Türkiye'de jeotermal seracılığın yüzde 400 büyüme gösterdiğini kaydetti.

 

Elektrik üretimi, termal turizm, konut ısıtması, yaş meyve-sebze kurutma ve tatlı su balıkçılığının yanında seralarda da kullanılabilen jeotermal kaynaklar, enerji ihtiyacının karşılanmasına ve ekonomik büyümeye katkıda bulunuyor.

Türkiye’nin iklim şartları, Akdeniz ve Ege Bölgesi'nin kıyı kesimi dışında ekonomik anlamda seracılık yapmayı zorlaştırırken jeotermal enerji sayesinde iklim özellikleri kısmen kontrol altına alınarak seracılık, kıyıdan uzak iç kesimlerde de yapılabiliyor.

Jeotermal enerjinin tarımsal üretim alanlarında kullanılması, bitkinin ihtiyaç duyduğu sıcaklığı sağlamasının yanı sıra, aşırı sıcak dönemler hariç, kesintiye uğramadan yılın her döneminde üretim yapılabilmesine olanak sağlıyor.

"Türkiye, jeotermal enerjide ilk beş ülkeden biri"

Türkiye'nin jeotermal seracılıkta geldiği noktayı AA muhabirine değerlendiren Balıkesir Üniversitesi Edremit Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. Mücahit Kıvrak, jeotermal seracılığın ısıtma maliyetlerini aşağı çeken bir sistem olduğunu belirtti.

Fosil yakıtlardan arındırılmış, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretim yapan seraların, gıda güvenliği açısından öneminin her geçen gün artacağını dile getiren Kıvrak, Türkiye'nin jeotermal enerji konusunda öncü ülkelerden biri olduğunu ifade ederek "Jeotermali dünyada kullanan ilk 5 ülke arasındayız. Bunu hem enerji hem de seracılık anlamında kullanıyoruz." dedi.

Jeotermal seracılığın dünyada ve Türkiye'de hızla yaygınlaştığına dikkati çeken Kıvrak, 2002'den bu yana Türkiye'de jeotermal seracılığın yüzde 400 büyüme gösterdiğini vurguladı.

Kıvrak, şöyle devam etti:

"Eğer siz ülkenizde tarım alanlarını kaybetmeye başladıysanız mutlak suretle marjinal alanlarda yani tarım dışı alanlarda seracılığı ve jeotermal seracılığı teşvik etmek zorundasınız. Jeotermal seracılığın en önemli avantajı ısıtma. Bir de sabit düzenli ısı veriyorsunuz. Sürekli sabit ısı verdiğinizde bitkiler verimlerini yüzde 60'a kadar artırabiliyorlar. Fosil yakıt veya odun kullandığınız sistemin soğuması veya ısınması, dinlenmesi, külünü alması gibi durumlarda sistem soğuyor ve tekrar ısınıyor. O ilk etapta yukarıya ısı çıkıyor, tekrar normale dönüyor ondan sonra aşağıya düşüyor ama jeotermal seralarda sabit sıcaklık olduğu için verim, temel kural."

"Jeotermalin atık kısmıyla toprak ısıtması veya hava ısıtması sağlanabiliyor"

Balıkesir Üniversitesi Edremit Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Özer Kula da jeotermal sistemlerin devamlılığını sağlamak ve biyoçeşitliliğe zarar vermemek için sistemin sıcaklığını düşürmeyecek şekilde belli bir mesafeden, suyun yeniden kaynağına enjekte edildiğini ve bu işleme reenjeksiyon denildiği bilgisini vererek atık jeotermal suyun mutlaka kapalı devre bir sistemle kaynağa geri gönderilmesinin önemine değindi.

Jeotermal seralarda bitkiye zarar vermemesi için kullanılan suyun sıcaklığının çok yüksek olmaması gerektiğini ve bu nedenle toprak ısıtmada 40 derece, seraların ısıtılmasında ise maksimum 80 derece sıcaklığın kullanılabildiğini belirten Kula, jeotermalin atık kısmının farklı alanlarda kullanılarak son aşamaya kadar değerlendirilebileceğini bildirdi.

Kula, şunları söyledi:

"Jeotermal seralardaki avantaj şu; jeotermalin atık kısmıyla toprak ısıtması veya hava ısıtması sağlanabiliyor. Bu da jeotermal kaynağın sıcaklığına göre kent ısıtması, fabrikalarda kullanılması, meyve, sebze kurutulması gibi birçok sahada kullanıldıktan sonra atık suyun reenjekte edilmeden önce de seralarda artı bir üretim için kullanılması anlamına geliyor. Yani aslında jeotermal sistemin atık kısmı seralarda kullanılıyor ve bu şekilde de siz son kez jeotermal sistemden ciddi bir fayda sağlamış oluyorsunuz."

"Seranın konumlanma aşamasında öncelikle hedeflerin belirlenmesi gerekiyor"

Balıkesir Üniversitesi Edremit Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı ve Mekatronik Bölümü Öğretim Görevlisi Mehmet Algil ise jeotermal seraların konumlandırılma aşamasında hedef analizi yaparken seranın büyüklüğü, serada ne üretileceği, yatırım maliyetleri ve otomasyon sistemlerinin göz önünde bulundurulması gerektiğine işaret etti.

Algil, "Hedef analizi yapmak, burada ne üreteceğiniz ve serayı nerede kurduğunuz önemli. Bunu yaparken seranızın dayanımı, rüzgar yükü, kar yükü, içerisindeki sistemlerin ona getirdiği ağırlık, hepsi seranın konstrüksiyonuyla ilgili bir maliyet oluşturuyor. Bunların hesaplanması ve buna göre seranın bilinçli kişilerce, tahmin edilen büyüme oranında konumlandırılması gerekiyor." diye konuştu.

"Kömüre kıyasla ısıtma giderlerini yaklaşık yüzde 80 azaltıyorsunuz"

İzmir'in Bergama ilçesinde bulunan ve tek yerleşkede kurulu dünyanın en büyük ikinci, Avrupa'nın ve Türkiye'nin en büyük jeotermal serasına sahip Agrobay Seracılık Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Şentürk Salık, "Jeotermal kullandığınızda kömüre kıyasla ısıtma giderlerini yaklaşık yüzde 80 azaltıyorsunuz. Çok ciddi bir rakam, çok değerli bir kaynak." değerlendirmesini yaptı.

Sera işletmelerinde yaklaşık 1000 kişinin çalıştığını ve çalışanların yüzde 90'ının kadın olduğunu belirten Salık, yetiştirdikleri ürünlerin Avrupa pazarında yer bulduğunu aktardı.

Salık, şunları kaydetti:

"Biz şu an tamamen Avrupa'yla çalışıyoruz. Avrupa'nın önceden şöyle bir problemi vardı; sizden ürün alırdı ama kota koyardı. Neden? Çünkü Hollanda üreticisinin ürünü çıkıyor, onu korumak adına ton başına bir fiyat uyguluyor, 'vergi' diyor buna ve size diyor ki; 'Bana ürün gönderme.' O yüzden biz hep Rusya'ya gönderirdik ama artık Hollanda’nın maalesef çok büyük enerji, işçi ve hastalık problemi var; bize muhtaç. 2 yıldır Hollanda bizden ürünü kesmiyor. Hiçbir Avrupa ülkesi kesmiyor çünkü ürünleri yok. O yüzden artık bizim için yeni pazar Avrupa."

Jeotermal seralarının bulunduğu arazinin tarıma elverişsiz, atıl bir arazi olduğunu ve topraksız tarımla araziyi işlevsel hale getirdiklerini anlatan Salık, "Burada 600 dönüm kapalı alanda yaklaşık 15 bin ton domates üreterek ülkeye kazandırıyoruz yani atıl bir yeri, çok işle, katma değerli bir hale getiriyoruz." ifadelerini kullandı.

Jeotermal kuyuların enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla kullanımına ilişkin bilgiler veren Salık, sözlerini şöyle tamamladı:

"Kiralık kuyularınız ya da kendi kuyularınız olabiliyor ama kendi kuyularınız olsa dahi biliyorsunuz ki yer altındaki her şey devletimize aittir. Cironuzun yüzde 1’i kadar ücret ödüyorsunuz. Kiralık kuyularda da kiraladığınız şartlara göre bedeli belirleniyor. Yine bildiğimiz gibi yıllık ÜFE, TÜFE oranlarına göre de bunlar yıl geçtikçe değişiyor."