Halkbank web
Ekonomi 25.10.2018 16:10 Güncelleme: 25.10.2018 18:58

Efsanenin sonu mu?

Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan, AB'nin ise lokomotif gücü sayılan Almanya'nın uluslararası kamuoyunda kabul görmüş, hava yolu, teknoloji, bankacılık, otomotiv, enerji ve sağlık gibi sektörlerde faaliyet gösteren bazı köklü Alman firmaları, son dönemde zor günler geçiriyor.
Efsanenin sonu mu?

ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) yetkililerinin, Alman otomobil üreticisi Volkswagen’ın (VW) bu ülkede satılan bazı araçlarında yanıltıcı bir yazılımla egzoz emisyon testlerinde manipülasyon yapıldığını ve bu şekilde çevrenin 40 kat daha fazla kirletildiğini açıklamasının ardından Türkiye’de dahil tüm dünyada gözler Alman fimalarına çevrildi.

Konu özellikle Türkiye’de gündemin geri sıralarında kaldı gibi görünse de, geçtiğimiz günlerde ICC International Court of Arbitration - Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin bir kararı ile yeniden ilk sıralardaki yerini aldı. 

Türkiye’nin en büyük kimyevi gübre üreticilerinden İstanbul merkezli Bandırma Gübre Fabrikaları A.Ş. (BAGFAŞ) ile ThyssenKrupp Industrial Solutions AG firması arasında görülen bir davada Uluslararası Tahkim Mahkemesi, BAGFAŞ’ın aleyhinde karar verince dikkatler mahkeme safhasında ortaya çıkan “emisyon değeri” detayına çevrildi.

Mart 2013’te dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın temelini attığı Bandırma’daki fabrikada “anahtar teslim”i anlaşma yapılan ThyssenKrupp Industrial Solutions AG (TKIS) ile BAGFAŞ arasında, tutanaklara da yansıyan detaylara göre temel anlaşmazlık, “emisyon ölçümlerinde taahhüt edilenin üzerinde” değerlerin çıkmasıydı. Günlük üretimin anlaşmaya varılan 2 bin tonun çok altında kalarak, 1600-1700 tonlarda olması ve de çıkan gübrede topaklanma olması da cabası.

Bir anlamda diğer Alman firmalarında yaşanan sorunların bir benzeri bu davada da gündeme gelmişti. Aslıda ThyssenKrupp, benzer bir konu ile daha önce de gündemde yerini almış, Essen Savcılığının açtığı bir dosyada adı geçen şirket, hatalı yatırımları ile haberlere yansımıştı.

Uluslararası Tahkim Mahkemesi duruşma safhasında Alman bilirkişi Ralf Fabian’ın sarf ettiği, “TKIS Mühendisleri orada iken ve oradaydılar bu tablodan altı aydan daha az bir zamanda tesisin böyle daha kötü durumda olmasından “Alman Malı” (Made in Germany) namına yerin dibine geçecek şekilde utanç duydum” sözleri ise işin vahametinin hangi boyutta olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Almanya Ekonomi Bakanı Peter Altmaier’in, kalabalık bir heyetle perşembe günü (bugün) Türkiye’ye geliyor olması, BAGFAŞ ve TKIS konusunu yeniden gündeme taşıdı.

Medyada yer alan haberlerin ardından YeniBirlik olarak biz de, BAGFAŞ (Bandırma Gübre Fabrikaları) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Gençer’le bir araya gelerek konunun ayrıntılarını ve tüm merak edilenleri kendisine sorduk.

Gençer, Türkiye’nin ilk granül stabilize Amonyum Nitrat/granül Kalsiyum Amonyum Nitrat(CAN) kimyevi gübre kompleksinin 20 bintonluk amonyak tankı ile birlikte kurulması işini 140,75 milyon avro bedelle, ThyssenKrupp AG grubuna ait UHDE GmbH firmasına ihale etttiklerini ifade ederek söze başladı. Toplam değeri 160 milyon avro olan ve yıllık 660 bin ton kapasiteli olması planlanan yatırımın “anahtar teslim”i olarak el sıkışıldığının altını çizen Gençer, işin bitişi için de tahmini olarak 29 ile 34 ay arasında bir sürenin belirlendiğini söyledi. Sözleşme şartlarına göre, günlük olarak 1.195 ton nitrik asit, 2.000 ton granül kalsiyum amonyum nitrat ve/veya 1.550 ton granül stabilize amonyum nitrat gübresi üretilmesi konusunda da anlaşıldığına dikkat çekti. 

Gençer ayrıca, yatırımın yüzde 15’inin şirket öz kaynaklarından, yüzde 85’lik bölümünün ise Almanya’dan Ausfuhrkredit-Gesellschaft m.b.H. (AKA) ile yapılan kredi anlaşması ile temin edildiğini ifade ederek, yatırım süresi boyunca (takriben 3 yıl) anapara geri ödemesiz, takip eden 10 yılda 20 eşit taksitle yüzde 3,02 sabit yıllık faizle geri ödenecek olduğunu da vurguladı. Gençer, Hermes garantili bu kredi için ipotek, teminat veya herhangi bir bankadan garanti mektubu vermediklerini de özellikle belirtti.

Kemal Gençer, projenin tamamlanması sonrasında  2015 yılının 3. çeyreğinden itibaren devreye alınmaya başlanarak üretime geçen CAN/AN kimyevi gübre üretim tesisinin, garanti testleri mukavele şartları çerçevesinde yerine getirilmediğinden tesellüm edilemediğinin altını çizdi.

“Bize söyledikleri kalitede ürün üretemediler. Türkiye’ye verilen ürünlerde sorun olmadı. Ancak ihraç edilen ürünlerde 2 aydan sonra ‘kekleşme’ başladı, yani ürün birbirine yapıştı. Biz de bu yüzden fabrikayı teslim almadık.” ifadelerini kulanan Gençer, o günlerde “proses mühendisi” dahi istediklerine vurgu yaptı.

Gençer, 10 milyon avro tesellüm gerçekleşmediğinden dolayı ödenmeyen, 12 milyon avro da hatalı üretimden dolayı BAGFAŞ’ın teminat mektubundan el koyduğu bir meblağ olduğunu belirterek “sonrası malum” dedi: 

“Uluslararası Tahkim Mahkemesi (ICC) BAGFAŞ’ın Alman şirketi ThyssenKrupp’a tazminat ödemesine hükmetti.” 

Söz konusu tahkim kararının Türkiye’de doğrudan icrası mümkün olmadığından, ThyssenKrupp Industrial Solutions AG firmasının Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde tenfiz yolu açık.

Gençer, İsviçre mahkemelerinin ThyssenKrupp’un ismi altında ezilerek kararı verdiklerine emin. Hukukçular da, kesinlikle birşeylerin döndüğü inancın da olduklarını iletmişler Gençer’e. 

ThyssenKrupp henüz temyize gitmiş değil. Gençer buna da anlam veremediklerine dikkat çekiyor.

Ortada bir gerçek var, Gençer’e göre artık, Almanya’da firmalar vahşi kapitalizmin esiri olmuşlar, Amerikanlaşmışlar. Bu sanayi devlerinde eskiden mühendis ve iktisatçı ağırlıklı yönetimler varken şimdilerde hukukçular ağırlıklı. Durum böyle olunca da ‘önce mahkeme’ deniyor.

Dolayısıyla da çevre ve insan değeri de arka planda kalıyor.

Belki de Almanya’nın günümüzdeki en önemli sorunu bu.