Vakıf Katılım web
Seyahat - Turizm 17.01.2019 03:00

Filmlere Mekan Olan Şehirler

Yıllardır dünyanın değişik yerlerini geziyorum ve size bu yerleri yazıyorum. Biraz bilgi, biraz fotoğraf biraz da anılarla gitmek istediğiniz yerlerle ilgili gördüklerimi aktarıyorum.
Filmlere Mekan Olan Şehirler

Hakan DİKMEN

Bugün bir değişiklik yaparak turistik yerleri sinema filmlerine ev sahibi olan mekanlarıyla anlatmak istedim. Bu yıl vizyona çıkacak ya da geçen yıl vizyona giren filmlerin bazılarının çekildikleri yerler bugünkü yazımın konusu...

Aladdin Film Afişi

İlk film Aladdin ve ülke de Ürdün. 24 Mayıs 2019 yılında vizyona girecek bu filmin çekildiği yerler pek bir güzel. Ritchie’nin yönettiği filmin oyuncuları da Mena Massoud, Naomi Scott, Will Smith, Marwan Kenzari, Navid Negahban ve Numan Acar.  Ben de İlk olarak Ürdün ile başlamak istiyorum. Filmin adı Aladdin. Yani bu filmde Ürdün manzaralarına ve UNESCO Dünya Mirası olan mekanları göreceksiniz. Filmin vizyona girme tarihi mayıs ayı.

Bu şirin güzel ülkenin resmi adı Ürdün Haşimi Krallığı. Başkenti de Amman. 10 milyon nüfusuyla kendince yaşayan bir ülke. Ama parası Euro kadar. Ürdün’ün para birimi Jordanian Dinar, 1 Dinar = 7.74 TL. Bakıldığında Euro ve dolar yanında güdük kalıyor. Suyu yok, petrolü yok, değerli bir taşı yok ama parası 7 küsur lira. Kısaca yani bu ülkeye gelecekseniz Avrupa’dan daha pahalı olduğunu ve çok para harcayacağınızı sakın unutmayın. İçeceğiniz sudan yiyeceğiniz yemeğe, giriş ücretlerinden hediyelik eşyalara kadar her şey çok pahalı. Ülke büyük değil, gezmek için araba kiralamanız gerekiyor.

Toplu taşıma derseniz tavsiye etmem. Bir de gitmeden internetten araba kiralayın. Ürdün’e indiğinizde 2 katı fiyat istiyorlar. Hele bir de Türk olduğunuzu öğrenirlerse çok dost davranmıyorlar. Arabayı kiralayanla şoför aynı kişi olmalı. Olmazsa 25 dinar daha gider. Hiç müdanaları yok.  “Öyleyse niye gidelim?” derseniz ben de size 2000 yıllık tarihe sahip ve dünyanın 7 harikasından biri olan Petra Antik kentini görmek için, dünyanın en alçak noktası olan Ölüdeniz’de yani Lut Gölünde batmadan yüzmek için, Ay’dan dahi görülebilen Ay Vadisi yani Wadi Rum’u seyredebilmek için, Hz. Musa’nın kutsal toprakları gösterdiği ve öldüğü Nebo Dağı için, Madaba şehri mozaikleri için gidin, derim.

Yönetim şekli krallık ama parlamenter sisteme dayalı bir krallık. Ürdün, antik harabeleri ve efsanevi şehirleriyle adeta açık hava müzesi gibi. Birçok yere daha el değmemiş. Bu nedenle fotoğrafçılar için adeta cennet gibi bir ülkedir burası. Dünyanın en büyük dinleri için önemli rol oynayan bu ülke lezzetli yemekleri, maceralı destinasyonlarıyla çok ilginçtir.

Guy Ritchie’nin yönettiği Aladdin filminin canlı aksiyon sahneleri Ürdün’deki Wadi Ram’da çekildi. Burada korunan çöl manzarası, kumtaşı ve bazalt dağları, kanyonlar, Burdah Kaya Köprüsü, film için doğal dekor oldu.

Bu filmin çekildiği yerleri 4x4 jeep ile keşif yapmak, çölde Osmanlı İmparatorluğunun izini sürmek ve Bedevi çöl kampında kalmak gece yıldızlarla uyumak çok keyifli. Ertesi sabah isterseniz deveye binebilir ve Khazali Kanyonu’ndaki 4.000 yıllık kaya çizimlerini ziyaret edebilirsiniz.

Bakın daha vizyona girmemiş bir filmden nerelere geldik. Ürdün çok gelişmemiş bir ülke. İnsanları çok dost değil. Hele çölde olanlar bunlar neden burada der gibi bakıyorlar. Enteresan bir yapıları var. Ama korkmadan gezebilirsiniz. Turistin para getirdiğini biliyorlar.

“Bir Zamanlar Hollywood Vintage Los Angeles” filmi ve Los Angeles

Bir diğer film de Quentin Tarantino’nun dokuzuncu ve sözde “penultimate” yani sondan bir önceki filmi olan “Bir Zamanlar Hollywood, Vintage Los Angeles” filmi. Brad Pitt, Leonardo DiCaprio, Margot Robbie ve Al Pacino dahil olmak üzere güçlü bir yıldız kadrosuna sahip film Los Angeles’da geçiyor. Ben de buradan hareketle size biraz Los Angeles’i anlatmak istiyorum.

Fragman ve fotoğraflardan gördüğümüze göre film, Las Palmas ve Cherokee arasında, dönem otomobilleri, mağaza cepheleri ve sinemalarla dönüştürülmüş bir Hollywood Bulvarı dekorlarıyla karşımıza çıkıyor. Ancak bu setlerin çoğu geçici olsa da 1919’da açılan Hollywood’un altın çağında ünü belirlenmiş olan Hollywood’un en eski restoranı “Musso & Frank Grill” de dahil olmak üzere filmde yer alan bazı kalıcı yerleri ziyaret etmek mümkün.

Çin Sineması

Film mekanlarını gezerken Los Angeles’i gezmeden gelmek olmaz. Mesela o ünlü galaların yapıldığı Çin Sineması. Ya da meşhur sinema sanatçılarının el ve ayak izlerinin olduğu meşhurlar bulvarını mutlaka görün. Kendi el ve ayakkabılarınızı karşılaştırın.  Bazı sanatçıların ellerinin ya da ayaklarının ne kadar küçük olduğunu görüp şaşıracaksınız.

Bu şehir o kadar ilginç ki, yolda yürürken, ya da bir kahvede otururken, sinema perdesinde gördüğünüz yüzlerle karşılaşabilirsiniz Hollywood’u. 1927 yılından bu yana “Oscar Törenleri” heyecanının yaşandığı, “Melekler Şehri” olarak biliyorsunuz. Bu denli önemli bir bölgede konaklama ve yemek konusunda çok lükse kaçmazsanız zorluk çekmezsiniz. Ünlülerin etinden sütünden yününden yararlanan bu şehirde tip olarak beğenilirseniz, artist avcıları tarafından iş teklifi de alabilirsiniz. Ya da sokakta yürürken bir film çekimine rast gelebilirsiniz. Ama tüm bu şaşalı hayatı bizim izlememizi sağlayan profesyonel stüdyolar da bu kentte bulunuyor.  Mesela resmini gördüğünüz ateşli sahne bir stüdyoda kolay bir şekilde çekiliyor. Siz bilet alırken bu gösterilere katılabiliyorsunuz. Biz bu tip bir stüdyoda trenle giderken deprem oldu ve bir yakıt kamyonu bizim üstümüze yuvarlandı ve patladı. Bunun bir canlandırma olduğunu anlayana kadar geçen saniyeler sizi çok korkutuyor. Sonra kahkahalarla gülen dostlar kalıyor çevrede.

Hollywood Müzesi

Geçen yıl 50. yılını kutlayan “Art Deco Pantages Tiyatrosu’nun hemen yanında, Hollywood’un en eski barı olan Frolic Room sizi bekliyor. 1930’da ilk açılış konuşmasını Barfly’ın da yazarı olan, Charles Bukowski’nin yaptığı, kısa süre önce restore edilmiş olan art Deco Max Factor binasındaki Hollywood Müzesi’nde tonlarca hatıra ve tarihi eşya turistler ve meraklılar için sergileniyor. Filmi Temmuz 2019’da seyredebileceksiniz. Brad Pitt ve Leonardo DiCaprio’nun ilk kez bir araya geldiği film olacak. Konu ise seri katil Charles Manson’nun hayatı. Bütün bu etmenler bir araya gelince heyecan verici bir Los Angeles gezisi olacağı kesin.

UnIversal Stüdyoları

Meşhur sarımsaklı ekmek ve soğan halkaları. Soğuk çay ve gazozla iyi gidiyor. Yerseniz. Los Angeles’a veda ederken annelerimizin bayat ekmek ile yaptığı bir atıştırmalık vardı. Ve kızarmış soğan halkaları. Oraya kadar gitmişken tatmadan gelmeyin.  Bu arada bazı büfelerde Türk dostlarımız çalışıyor. Onlara da bir merhaba deyin.

son film mekânı Marsilya

La VIlla yani Deniz’in evi

“Denizin Evi” ya da “La Villa Kıyı Provence “in çekildiği, Marsilya yakınlarındaki “Calanque de Méjean’a zaten turistler çok itibar ediyor ama bu film çekilince, o yöre çok daha merak edilmeye başlandı. Filmi mart ayında sinemada izleyeceksiniz ama bu şirin kasabaya sahildeki pitoresk bir tren yolu ulaşabilirsiniz. Bu güzel filmlere mekân olan yer Fransız Rap müziğinin kutsal kenti kabul edilen, underground kültürün en geliştiği şehir olan Marsilya’da. Filmden size bahsetmeyeceğim ki gidip seyredin.

Marsilya’nın Liman Fotoğrafı pek meşhur bir fotoğraftır. Her yerde bu fotoğrafla tanınır.

Marsilya, Avrupa’nın en büyük ve en önemli limanlarından biridir ve tersanelerin yeniden inşası da dahil olmak üzere sayısız genişleme projeleriyle gelişiyor. Bu liman kenti olması ve daima genişlemesi de bu kente olan göçleri artırıyor. Marsilya, yirminci yüzyılın sonlarında ancak gerçekten turizme açılan bir şehir olmuş.

Marsilya “Fransa’daki en eski şehir” ve aslında batı Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri de kabul ediliyor. Kent, MÖ 600 civarında Massalia ismiyle kuruldu ve kısa bir süre sonra antik Yunan dünyasında önemli bir liman haline geldi. Yunanlılar için ve daha sonra da Romalılar için, Akdeniz uygarlıkları ile Galya ve Kuzeybatı Avrupa’nın arasındaki önemli bir geçiş ve ticaret noktası olarak her zaman popüler oldu. Bu güzel şehire Osmanlı donanması, 20 Temmuz 1543’te Barbaros Hayrettin Paşa yönetiminde geldi. Geliş nedeni Fransızlara yardım etmekti. Türk gemileri yardımlarına geldiği için sevince gark olan Fransızlar, Osmanlı Kaptan-ı Deryasını görülmemiş törenlerle karşılamışlardı. 30 bin kişilik Osmanlı Ordusu da şehirdekileri top ateşiyle selamlamıştı. Bu yardım hala unutulmamış Türk olduğumu öğrenince bana bu hikâyeyi anlatmışlardı.

MUSEUM D’HISTOIRE NATUREL

Burası da Marsilya’ya su sevkiyatının yapıldığı yer. Bilenler bilir İstanbul’un Taksim meydanı da bir zamanlar böyleydi. Şelale gibi duvarından sular akardı. Önünde bir de havuz vardı. Ama artık orası beton yığını. Havuz da çeşme de yok. Marsilya’nın su dağıtımının yapıldığı çeşme yüzyıllardır yerinde duruyor. İşin ilginç yanı su hala var. Aynı zamanda tarih müzesi olarak kullanılıyor.  Yani her yeri ayrı bir film platosu gibi bu şehirlerin. Belki size anlattığım bu yerlere bir filmin peşinden iz sürmek için gidersiniz. O zaman da beni hatırlarsınız. Her şey gönlünüzce olsun.

Notre-Dame de la Garde

Marsilya’nın sembolü olan bu bazilika, şehrin her yerinden gözüküyor.  Meryem ana adına adanmış bu bazilikanın en önemli ziyaretçileri de denizciler. Sefere çıkan ya da seferden dönen denizcilerin uğrak yeri.  Bu tepeden panoramik Marsilya görüntüsü harika.

VIeux Port (MarseIlle)

Aynalı Meydan -Marsilya’daki eğlenceli gelen herkesin fotoğraf çektiği yer. Eski Liman bölgesinde çatısı dev bir ayna ile kaplı bir yer burası. Sokak çalgıcıları ve jonklörlerin mekânı. Kendini aynada arayan insanların yoğun olduğu anlarda hoş bir görüntü ortaya çıkıyor.