Halkbank web
Ekonomi 02.10.2017 16:06 Güncelleme: 02.10.2017 16:32

​İslami finansın merkezi

Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Melikşah Utku: Türkiye'nin şu anda global İslami bankacılıktan aldığı payın %3 civarında olduğunu görmekteyiz. İslami finansın merkezi olma hedefine sahip ülkemiz için bu rakamın potansiyelimizin altında olduğunu söylemek gerekir. Bu durum aslında İslami finans alanında gösterebileceğimiz gelişimin de ne kadar fazla olabileceğini bize göstermektedir
​İslami finansın merkezi

Gülay YÜCEL

Kanun teklifinin getirdiği yenilikler neden önemlidir?

Öncelikle kanun oldukça kapsayıcı olması bakımından çok önemlidir. Hatta diyebiliriz ki Faizsiz Finans Kanun Taslağı’nın getirdiği en önemli yenilik, faizsiz finans hizmeti gerçekleştirecek tüm kuruluşların kapsama dâhil edilmiş olunmasıdır. Kanunda, “Faizsiz Finans Kuruluşları”, katılım bankalarının yanı sıra “Faizsiz Finans İlkeleri”ne göre faaliyet gösterecek  kalkınma ve yatırım bankaları, sigorta şirketleri, mikro finansman kuruluşları, tasarrufa dayalı finansman şirketleri, banka dışı mali kuruluşlar ile sermaye piyasası kuruluşları, olarak kabul edilmiştir.

Kapsamının genişliği, pazarın bir bütün olarak ele alınmasını ve genele yaygın bir bakış açısı olmasını mümkün kılıyor. Bu hem kanun yapıcıların sektöre yoğunlaşmasını sağlayacak hem de Türkiye’de bu alanda bir standardın oluşmasını sağlayacaktır. Böylece Faizsiz Finans Standartları Kurumu, Faizsiz Finans Danışma Kurulu ve diğer alt birimler faizsiz finans sektörünün geneli için fonksiyon icra eden, her türlü faizsiz finans ürün ve hizmetleri için genel nitelikli düzenlemeler yapmaya ve kararlar almaya yetkili olacaklardır.

Kanunu incelediğimizde karşımıza çıkan mühim yeniliklerden birisi, faizsiz finans faaliyetlerinin çeşitlendirilmesine katkı sunacak şekilde bir kısım faaliyetlerin şimdiden ayrıntılı düzenlenmiş olması sureti ile çeşitliliğin sağlanmasıdır. Çeşitlilik, yatırımcı ve müşteriler için birçok avantaj sunacaktır. Yatırımcıların risk iştahları, yatırım yapmayı tercih ettikleri alanlar ve sahip oldukları tecrübeler farklı olabilir. Bir başka açıdan bakacak olursak da yatırımcılar sermayelerini faizsiz finansın farklı alanlarına dağıtarak risklerini azaltmak isteyebilir. Ayrıca sözünü ettiğimiz geniş yelpazede verilen hizmetler, Türkiye’nin faizsiz finans alanında bir ekol haline gelmesinin ön adımları olarak değerlendirilebilir.

Düzenleme yokluğu faizsiz finansın sürdürülebilirliği açısından risk taşır mı?

Katılım bankacılığıyla ilgili belirli yasal düzenlemelerin mevcudiyeti sebebiyle faizsiz finans kuruluşlarının hareket kabiliyetleri bulunmaktadır. Dolayısıyla Faizsiz Finans Kanunu gibi özel bir kanunun bulunmaması, çok ciddi bir risk olarak değerlendirilmemekle birlikte faizsiz finansın tamamını kapsayan özel bir düzenleme, risk yönetimi noktasında elimizi daha güçlendirir. Rekabetin kurallarının belirlenmesi, kurumsal yapının oturması ve bu kültürün gelişmesi için böyle bir düzenleme gereklidir, muhtemel risklerin önüne geçer. 

Ülkemizde katılım bankalarının danışma kurullarının aldığı kararların bazı önemli konularda dahi farklılık arz edebildiği görülmektedir. Nitekim üzerinde mutabık kalınmış, çalışma çerçevesini belirleyen bir yapının olmayışı sebebiyle görüş ayrılıklarının olması oldukça doğaldır. Bu durum, standardizasyon olmayışı  ile toplumsal algı noktasında negatif yansıma bulabilmekte ve yurt içinde faiz hassasiyeti yüksek müşterilerin finans sistemine girmesinin önünde engel teşkil edebilmektedir. 

Ülkemizin uluslararası sermayeden potansiyeli ölçüsünde faydalanabilmesi için kendisine dönük algıyı pozitife çevirebilmesi çok önemlidir. Faizsiz finans alanını düzenleyen kapsamlı bir düzenlemenin gelişiyor ve yasalaşıyor olması bu açıdan çok değerlidir. Bu kanunla yatırımcıların gözünde konvansiyonel finans kurumları ile faizsiz finans kurumları arasındaki fark belirginleşecek ve Türkiye’ye dair kuşkuları giderecek net bir adres bulunmuş olacaktır.

Düzenleme ile elde edilebilecek faydalar nelerdir?

Faizsiz finans kuruluşları olarak başarılı olmamız gereken en önemli nokta, gerçek anlamda faizsizlik ilkelerine uyum sağladığımızı anlatabilmemizdir. Bizatihi Faizsiz Finans Kanunu tasarısının yürürlüğe girmesi bu yöndeki olumsuz algıyı önemli ölçüde azaltacaktır.

Bu düzenleme ile elde edeceğimiz çok önemli bir fayda da şudur ki: objektif ve kanuna dayalı bir norm oluşacaktır. İlmi müzakereler ve hukuki prensiplerle çerçevesi belirlenecek faizsiz finans kurumlarının niteliği artık daha net olacaktır. Böylece görecelilik ortadan kalkarak standart kurallar silsilesi oluşacaktır. 

Kanun Tasarısı’nın amaçlarından birisi de faizsiz finans ile ilgili kurumların, faizsiz finans alanında yeni ürün ve hizmetler geliştirmelerine öncülük etmesi olarak öngörülmüştür. Bu amaç, gerek  yeni ürünlerin hizmete alınması gerekse mevcut ürünlerin geliştirilmesi yönündeki hizmetlerle gerçekleşmiş olacaktır.

Bahsedilmesi gereken bazı diğer hususlar da bu kanunun faizsiz finans sistemi konusundaki bilgi ve bilinç seviyesini arttıracağı, kurumsallaşmaya katkı sunacağı ve faizsiz finansın gerçek amacına hizmet etmesine destek olacağıdır.

Sizce Türkiye İslami finans alanında uluslararası rekabet içinde önemli bir oyuncu olarak kabul edilebilir mi?

Bilindiği üzere İslami finans, günümüzde 2 trilyon dolar civarında küresel bir büyüklüğe ulaşmıştır. Ürün yelpazesi gittikçe genişlemekte ve talipleri de artmaktadır. Türkiye’nin İslami finans alanında dünyada akla ilk gelen ülke olması gerekir. Türkiye’nin çabaları her ne kadar eskiye dayanıyor olsa da ancak son dönemlerde İslami finans alanında kayda değer atılımlar gözlenebilmiştir diyebilirim. Şu anda yürürlüğe girmekte olan kanun da bunun bir göstergesi olarak okunabilir. Fakat son dönemlerde Türkiye’nin İslami finansa yönelik gerçekleştirdiği bu atılım gözle görülür meyveler vermiştir. Bu noktada İstanbul’u finans merkezi yapmak noktasında gösterilen gayretleri çok değerli görüyorum.

İslami finansın merkezi olabilmek için bazı imkânlara sahip olmak gerektiği açıktır. İstanbul’un bu anlamda birçok avantaja sahip olduğunu düşünüyorum. En kritik avantaj bahse konu projenin devlet dâhil her paydaş taraftan takdir edilmesi ve desteklenmesidir. Türkiye’nin sahip olduğu genç, dinamik ve eğitimli nüfus da Avrupa’dan ayrıştığımız bir noktadır. İstanbul teknolojinin ve refahın merkezi konumuna gelen batı dünyası ile İslami finansın asıl taliplileri olan Müslüman yoğunluklu coğrafyanın merkezinde bulunmaktadır. Ülkemizin bu konumuyla sahip olduğu kabiliyet ve tecrübeler bir sinerji üretebileceğini de kanıtlamaktadır.

Son düzenleme ile hukuki anlamda mamur bir yapıya bürünmemiz sonucunda kredibilitemizin ve çalışmalarımızın global ölçekte öncü kabul edilebileceğine inanıyorum. Bu anlamda bankalar, kamu kurumları, üniversiteler ve diğer tüm paydaşlar olarak üzerimize düşeni yapmamız ve çalışmalarımızı yoğunlaştırmamız gerekiyor. Mevcut durumda müşahede ettiğimiz gayretlerin bu yönde sağlam adımlar attığımızı gösterdiğini söyleyebilirim. Umarım bu adımlar kalıcı bir şekilde artarak devam eder ve Türkiye’yi kısa bir süre zarfında hak ettiği yere taşır.

Konvansiyonel  ekonomi içinde 
özgün düzenlemeler olmaksızın 
proaktif çözümler sunulabilir mi? Kanun teklifi Konvansiyonel ekonomik model içinde güçlü bir alan açabilir mi?

Ülkemizde 1985 yılından 2006 yılına kadar ‘özel finans kurumları’ adı ile,   2006 yılından sonra ise  ‘katılım bankaları’ adı ile  faaliyet gösteren katılım bankaları mevcut ekonomik sistemde faaliyet alanı bulabilmiştir. Faizsiz finans kendini süreç içerisinde kanıtlamış ve bir ihtiyaç olduğunu göstermiştir. Kamu da zaman için de hem bu farklı perspektifin bir gereklilik olduğunu hem belli bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğunu fark etmiştir. Nitekim 1983 sonrası faizsiz finans ile ilgili düzenlemeler bu gerekliliğin bir sonucu olarak devreye girmiştir.

“Faizsiz Finans Kanunu” çalışmaları  faizsiz finans hizmetlerine yönelik  taleplerin  nitelik ve nicelik olarak  artması sonucu bu taleplere cevap verme amaç ve gereğinin bir sonucu olarak gündeme gelmiştir. Dolayısıyla toplumda doğal olarak oluşan ve makul bir zemine dayanan taleplerin kendilerine alan açmış olacaklarını söyleyebiliriz. Hukuk ise oluşan bu alana kayıtsız kalamamakta ve belirli bir çerçeve oluşturmak zorunluluğu duymaktadır.

Günümüzde faizsiz finansın geldiği noktaya baktığımızda görüyoruz ki, bu alan kendi dilini ve iş yapış şeklini gittikçe oturtmaktadır. Her ne kadar vergisel ve mali alanlarda konvansiyonel muadilleriyle aynı muameleye tabi olsalar da faizsiz finans kurumlarının çalışma prensipleriyle gittikçe ayrışacaklarını öngörüyorum.

Kanun teklifi ile sağlanacak düzenleme alanının rakamsal ekonomik büyüklüğü ve Türkiye’nin potansiyel payı hakkında fikir verebilir misiniz? Makroekonomik faydaları nelerdir?

Türkiye’nin şu anda global İslami bankacılıktan aldığı payın %3 civarında olduğunu görmekteyiz. İslami finansın merkezi olma hedefine sahip ülkemiz için bu rakamın potansiyelimizin altında olduğunu söylemek gerekir. Bu durum aslında İslami finans alanında gösterebileceğimiz gelişimin de ne kadar fazla olabileceğini bize göstermektedir. Hedeflerimize ve potansiyelimize uygun bir büyüklüğe ulaşmamızı sağlayacak kritik basamaklardan biri ve belki de en önceliklisi ise bu alandaki hukuki altyapımızın sağlam olmasıdır. 

İngiltere’nin ve özellikle de Londra’nın bugün gerek konvansiyonel anlamda gerekse de İslami finans anlamında geldiği noktanın en büyük sebeplerinden biri, sahip olduğu güçlü hukuki altyapıdır. Zira İslami finans, faizsizlik prensibini öncelediği gibi kendini güvende hissedebileceği, öngörülebilir bir zemin arayışındadır. Bugüne kadar derli toplu hukuki bir düzenlemenin olmayışı bu alanda elimizin yeterince güçlü olmamasına neden olmaktaydı.

Şu an faizsiz finans kanun taslağının kapsadığı ana sektör olan katılım bankalarının aktif büyüklüğü 143 milyar civarındadır. Tabii,  “Faizsiz Finans İlkeleri”ne göre faaliyet gösterecek  kalkınma ve yatırım bankaları, sigorta şirketleri, mikro finansman kuruluşları, tasarrufa dayalı finansman şirketleri, banka dışı mali kuruluşlar ile sermaye piyasası kuruluşlarını dahil ettiğimizde bu büyüklük daha artacaktır.

İslami finansın gittikçe büyüyen varlık toplamı, bu alanın yüksek potansiyeline işaret etmektedir. Türkiye olarak faizsizlik prensibi doğrultusunda çalışmak isteyen bu sermayenin güvenini daha fazla kazanabilirsek, ülke olarak önemli ekonomik faydalar elde edeceğimize inanıyorum. İslami finansın prensip gereği reel temelli ve katma değer üreten işlere yöneliyor olması bu anlamda büyük bir fırsattır. Spekülatif işlemlerden ziyade ekonomiye katılma isteğiyle hareket eden fonlar, ülkemizde yatırıma dönüşerek refah seviyesinin, istihdamın ve büyümenin artmasını sağlayacaktır. Ayrıca finansal katılımı ve penetrasyonu arttırma noktasında da katılım bankalarının rolü ve önemi artarak devam edecektir. Böylelikle ülkemizde kalıcı ve tabana yayılan bir gelişimin gerçekleştiği gözlenebilecektir.