Röportaj 16.11.2018 12:00 Güncelleme: 16.11.2018 12:29

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.İsmail Güvenç: Geleceğimiz Üniversitelerde

"Nitekim Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Endeksi 2015 sıralamasında "39 teknopark" yer almaktadır. Bu endekse göre mevcut Yükseköğretim Kurumlarının yüzde 20,2'inde teknopark mevcuttur. Bilgi toplumunda üniversitelerin sorumlulukları arasında bilginin değere dönüştürmesi gerekir. Ülkemizin geleceği için Üniversitelerimiz bunu başarmak zorundadır. Geleceğimiz üniversitelerdedir."
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.İsmail Güvenç: Geleceğimiz Üniversitelerde

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kilis 7 Aralık Üniversitesi eski rektörü Prof.Dr.İsmail Güvenç ile Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen kitap fuarına gittiğim günlerde görüştük ve bu söyleşiyi gerçekleştirdik. Kahramanmaraş’ı tarihi yerlerini yaya yürüyerek birlikte dolaştık. Rektörlük sonrası memleketi olan Kahramanmaraş’a gelen İsmail Bey o günlerde şehre gelen yazar Nuri Pakdil ile de sohbet etme imkanı bulduk. Profesör Güvenç’in bir kısmı uluslararası ve ulusal hakemli dergilerde yayımlanmış 80 civarında bilimsel yayınının yanı sıra çok sayıda sosyal değişim, kalkınma ve eğitim ile ilgili makalesi bulunmaktadır. “Üniversite Konuşmaları” ve “Üniversite: Bir Üniversitenin Kuruluş Sancıları”, “Endüstri 4.0’a Doğru-Bilim, Eğitim ve Üniversite” “Sebzecilik” ve “Sürdürülebilir Başarı” adlı kitapları da vardır. “Dünden Bugüne Tarım Eğitimi”, “Eğitim, Bilim ve Yükselme”, “Üniversite Kurmak-Üniversite Olmak” konulu konferans ve makale çalışmalarını sürdürmektedir. Prof.Dr.İsmail Güvenç günlük ulusal ve yerel gazetelere haftalık yazılar yazmaktadır. Kendisiyle yaptığı söyleşiyle baş başa bırakıyorum.

Sayın hocam Kilis 7 Aralık Üniversitesi kurucu rektörü olarak iki dönem sekiz yıl rektörlük yani yöneticilik yaptınız. Nasıl bir üniversite inşaa ettiniz?

Efendim, yeni bir üniversitenin kuruluşunu gerçekleştirdim. Kilis 7 Aralık üniversitesinin (KİYÜ)  kurucu rektörü olarak 2008-2017 yılları arasında rektörlük görevini yürüttüm. Bu görev döneminde KİYÜ 3 modern kampüse ve uluslararası bilimsel yayınlara sahip olan bir üniversite konumuna getirdim. Modern bir üniversite inşa ederek emaneti benden sonra rektör olan arkadaşıma teslim ettim. 

Bilimsel yayınlar konusunda ne düşünüyorsunuz?

Dünya bilimsel yayın üretimini “SCI mago Institutions” gibi veri tabanı verilerinden yararlanarak yakından takip ediyorum. Son olarak 2002 ve 2017 yıllarında karşılaştırmalı olarak değerlendirdim. Dünyada 2002 yılında 1.390.921 adet bilimsel yayın (belge) üretilmiş iken 2017 yılında 2.54 katında bir artış göstererek 3.536.878 âdete yükselmiştir.  İncelenen yıllarda en yüksek yayın sayısına ve payına sahip ülke ABD’dir.

En fazla yayın ABD’de!

Dünyada en fazla yayın yapılan ülke ABD’mi?

Evet. Dünyada üretilen yayının 2002’de 1.390.921 adetle  yüzde 27,40’ı ABD’de gerçekleştirilmiştir. ABD’de üretilen yayın sayısı 2017 yılında 626.403 âdete yükselmiş ancak oransal olarak yüzde 17,70’e düşmüştür. İkinci sırada ise 2002’de Japonya (yüzde 7,40); 2017’de ise Çin (yüzde 14,38) yer almaktadır. Dünya yayın sıralamasına İngiltere 3. Sıradadır.

Dünyada bu gelişmeler olurken Türkiye’nin bilimsel yayın üretimi ne durumda?

Türkiye’de son on beş yıl içerisinde üniversite sayısı iki katından fazla artmıştır. Bilimsel yayın sayısında en azından sayısal anlamda artış olmasına katkı sağlayabilir. Nitekim Türkiye’de 2002’de 12.363 adet yayın üretilmiş iken 2017’de yayın sayısı 3,43 kat artarak 42.405’e yükselmiştir. Dünya yayın üretiminde payı 2002’de yüzde 0,89 iken oransal olarak da artarak 2017’de yüzde 1,20’e yükselmiştir. Bu önemli bir gelişmedir. Bu gelişme Türkiye’nin Dünya bilimsel yayın sıralamasına da yansımıştır: Türkiye toplam bilimsel yayın sıralamasında 2002 yılında dünyada 22. ; 2017 yılı verilerini dikkate aldığımızda ise 19. Sıradadır.

Üretilen yayında kalite konusunda ne dersiniz?

Yayın sayısında gerek ülkemizde gerekse dünyada değişim yaşanırken bir başka sorun tartışmaya başlanılmıştır. O da bilimsel yayınlarda nitelik meselesidir. Bu konu birçok yönüyle değerlendirilmesi gerekir. Ama burada şunu paylaşmakla yetineceğim: Türkiye de üretilen her bir bilimsel yayın (doküman) 2002’de 18,23 atıf alırken 2017’de bu değer 0.38’e düşmüştür.  Bu değerler önümüzdeki sorunun ne olduğunu yeterince anlatmaktadır…

AR-GE’ye önem verilmeli!

Bir zamanlar YÖK Başkanı “ordu göreve” diye pankart taşımışlardı değil mi?

Evet o günlerden bugünlere olumlu gelişmeler olmuştur. Kanaatimce “Ordu Göreve” tarzında demokrasiyi ve ülke barışını zedeleyecek açıklama yapmak akademik özgürlük/özerklik kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Hâlbuki üniversitelerin belli başlı çalışma alanları arasında AR-GE, eğitim ve sosyal sorumluluk sayılmaktadır. İlk ikisi belli ölçüde yerine getirilir iken sonuncusu ihmal edilmektedir. Üniversitelerde sosyal sorunların çözümleri konusunda bırakın katkı vermeyi görüş açıklamaktan bile çekimser bir tutum içerisindedir. Bu konu birazda psikolojinin çalışma alanına girdiği kanaatindeyim. Öğrenilmiş davranışlar.

Sayın Hocam Yeni Sistemde YÖK’e ne olacak? Yeni dönem için ne dersiniz?

Bu seçimleri Cumhur İttifakı olarak adlandırılan partiler kazandı. Bu ittifakı oluşturan partilerin 2018 vaatleri arasında yükseköğretimde kurumsal düzenlemeler ile ilgili bir bilgiye rastlamadım. Seçimi Cumhur İttifakı kazandığına göre YÖK kalacak gibi görünüyor. Bir de Anayasamızda YÖK’e yer verildiğini dikkate almak zorundayız.

İstanbul ve Ankara’daki üniversiteler ile Anadolu’daki üniversiteleri kıyasladığınızda nasıl bir tablo görüyorsunuz?

Ülkemizde yeni kurulan üniversiteler ile 129 devlet, 72 vakıf ve 5 vakıf MYO olmak üzere toplamda 206 tane yükseköğretim kurumu (üniversite)  bulunmaktadır. Ülkemizde de çok sayıda üniversitenin kurulması bölgesel kalkınma konusunda özellikle Anadolu’daki üniversitelerden beklentileri her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde üniversitelerin bölgesel kalkınmaya destek olması veya öncülük etmesi düşüncesi çok da yeni değildir. Örneğin 1957 yılında kurulan Atatürk Üniversitesi “Land Grant Üniversite” modelinde hizmet vermesi amaçlanan bir üniversitedir. Bu üniversiteye kuruluş yıllarında 40 bin dekar arazi tahsis edilmiştir. Bölge tarımının gelişmesinde öncülük etmesi için yurt dışından bilim insanları getirilmiştir.

Sayın Hocam “Lisansüstü Eğitimde Tecdit” görüşünü savunuyorsunuz değil mi?  

Evet. Üniversitelerde 4 yıllık eğitimden sonra “lisansüstü eğitim” denilen daha üst bir eğitim başlamaktadır. Lisansüstü eğitim programları; ilk basamağı yüksek lisans, sonrasında ise doktora derecesi ile tamamlanan bir eğitimdir. Türkiye’de lisansüstü eğitim yüksek bir oranda üniversitelere bağlı enstitülerde gerçekleştirilmektedir. Üniversitelerimize bağlı olarak 673 adet enstitü vardır. En iyi üniversitelerin bulunduğu ABD’de “Lisansüstü öğretime “Graduate school” denilmektedir. Yale, MIT ve Harvard gibi dünyada tanınan üniversitelerde “Lisansüstü Enstitü” (The Graduate School of Arts and Science) farklı anabilim dallarında ancak bir çatı altında çalışmalarını sürdürmektedir. Özetle yeniden bir yapılanma gereklidir.

Araştırma ve Uygulama Merkezleri konusunda ne dersiniz?

Üniversitelerimize bağlı Uygulama ve Araştırma Merkezlerinin toplam sayısı 2894’dür. Araştırma ve Uygulama Merkezlerinde de bir tecdit ihtiyaçtır. İyi işleyen merkezler dışındakiler incelenerek ıslah edilmesi mümkün olanlar ıslah edilmeli, ıslahı mümkün olmayanlar ise kapatılmalıdır. Yeni merkezler kurulurken standartlar yüksek tutulmalı, işlevsellik önemsenmelidir… Bunlar kadro ve finansal olarak desteklenmelidir.1992 yılında teknoloji geliştirmeye yönelik kuluçka merkezleri kurmak hedefiyle ODTÜ Tekmer hizmete açılmıştır. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu (4691)  2001 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu kadar üniversite ve yayın yapılmasına rağmen teknoparkı (Bilim kenti) olan üniversite sayısı ise 64’dür.  Bu sayı önemli olmakla birlikte mevcut Yükseköğretim Kurumlarının sadece yüzde 30-35’inde teknopark vardır. Ancak bunların hepsi de aktif değildir. Nitekim Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Performans Endeksi 2015 sıralamasında “39 teknopark” yer almaktadır. Bu endekse göre mevcut Yükseköğretim Kurumlarının yüzde 20,2’inde teknopark mevcuttur. Sonuç olarak, bilgi toplumunda üniversitelerin sorumlulukları arasında bilginin değere dönüştürmesi de yer almaktadır. Ülkemizin geleceği için Üniversitelerimiz bunu başarmak zorundadır.

Yükseköğretimde yapılacaklar işler özetle nelerdir sizce?

YÖK’ün, üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan, standartlar belirleyen bir yapıya kavuşturulması.

Üniversiteler idari ve akademik özerkliğin güçlendirilmesi; demokratik bir ortam özgür bir foruma dönüştürülmesi.

Öğretim elemanı, fiziki altyapı, dokümantasyon ve donanım ihtiyacının karşılanması.

Akademik yöneticinin seçimle işbaşına gelmesi.

Üniversitelerin yurt düzeyinde yaygınlaştırılması yeni üniversitelerin kurulmasında objektif kriterler geliştirilmesi.

Meslek yüksekokulları, üniversite bünyeleri dışında, ara insan gücü yetiştirecek bir şekilde ayrı bir grupta toplanması.

Eğitimde/Üniversitelerde Liderlik konusundaki düşünceleriniz nedir?

Elbette eğitimizin birçok sorunu vardır. Ama öncelikli “eğitim yöneticisi” sorunu mutlaka gündeme alınmalıdır. İyi eğitim yöneticisinin (liderinin) niteliklerinin ne olması gerektiği konusu hem yeteri kadar tartışıl(a)mamakta hem de bu konuda yeterli düzenlemeler yapıl(a)mamaktadır. Eğer rektör ve dekanlar etkin ve güçlü ise o üniversitede daha az sıkıntı yaşarsınız. Sıkıntı yaşanan yerlere yönetiminde sorun olduğunu görüyorum…

Yükseköğretimde yöneticinin çok daha önemli olduğunu mu söylüyorsunuz?

Evet. Eğitimin daha üst kademesi olan üniversitelerde yönetimin önemli olduğunu düşünenlerdenim. Üniversitelerde en üst yönetici rektördür. Mevzuata göre rektör ve dekan olabilmek için profesör olma dışında bir özellik aranmamaktadır. Bir üniversite yöneticisinin bulunduğu kurumu fiziksel ve akademik (eğitim ve bilimsel araştırma) yönden ileri götürmesi için hangi özellikler aranmalıdır? Maalesef bu sorulara net bir cevap veremiyoruz. Ayrıca görev süresi sonunda yeniden atanmada hangi performans ölçütleri istenmelidir. Kanaatimce Yükseköğretimde her üniversiteye iyi bir rektör her fakülteye iyi bir dekan bulun/yetiştirin sorunların önemli bir kısmını halletmiş olursunuz.

YÖK Başkanı Sayın Saraç’ın tutumunu nasıl buluyorsunuz?

YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. Yekta Saraç, 2014 yılında yapılan bir röportajda “üniversiteler susturulmuş görüşü hakim, ne diyorsunuz?” sorusuna, “susturma demeyelim de üniversiteler, toplumsal meselelerde isteksizler” diyelim diye cevap vermişti. “Kişilerin alanlarında söz söylemeleri, konuşmaları, yazmaları elbette gereken bir yoldur. Ancak siyasi figürlere hakaret, küfür vb. olmamak kaydıyla” diye de eklemişti. Sayın Başkanın “Kişilerin alanlarında söz söylemeleri, konuşmaları, yazmaları elbette gereken bir yoldur” açıklamasını önemli bulmaktayım…

Eğitim-öğretim yılının başlaması münasebetiyle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yayımladığı mesajda; “eğitim-öğretim konusunda, tarihi nitelikte değişimlere/ reformları hazırlanıyoruz” ifadelerine yer verdi. Bu konuda ne dersiniz?

Reform “daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, iyileştirme veya ıslahat” karşılığında kullanılmaktadır. Değişim ve reform yapılmasını ülkemiz için kıymetli bulmaktayım. AK Parti ilk kuruluş yıllarında mevcut sistemin dönüşüm ve reformunu öncelikli gören bir politik anlayışı benimsemişti. Nitekim 2002 AK Parti Seçim Beyannamesi’nde üniversiteler ile ilgili söylenenlerin bir kısmı önemini korumaktadır. O yıllarda Üniversitelerle ilgili olarak “Üniversitelerde köklü bir reforma ihtiyaç vardır” ifadesine yer verilmiştir.

KİMDİR?

Prof.Dr. İsmail Güvenç Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk (1977), orta (1980) ve lise (1983) eğitim ve öğretimini aynı yerde tamamladı. Ziraat (1987) ve İşletme (2007) Fakültesi’ni bitirdi. Akademik ve iş hayatında 1987’den beri araştırma görevlisi, Yardımcı Doçent, Doçent, Profesör unvanında Atatürk, Erciyes, Kilis 7 Aralık ve Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde görev yaptı. Bu üniversitelerde bölüm başkanlığı, müdür yardımcılığı, dekanlık, rektörlük gibi görevlerde bulundu. Ulusal ve yerel gazetelerde haftalık;  internet yayıncılığı yapan bazı sitelerde ise periyodik olarak yazılar yayımlamaktadır.