Seyahat - Turizm 08.03.2019 15:44 Güncelleme: 08.03.2019 16:02

Modern Kent Yaşamıyla Büyüleyici Bir Şehir: Gent

Geçen hafta Belçika'nın Brugge şehrini size anlatmıştım. Bu hafta da oraya çok yakın bir şehir Gent'i anlatacağım.
Modern Kent Yaşamıyla Büyüleyici Bir Şehir: Gent

(GHENT diye yazılıyor. Ama ben Türkçe okunduğu gibi yazacağım bu yazıda.) Belçika’da, Flaman Bölgesinde Doğu Flandre ilinin merkezi ve en büyük nüfuslu şehiri olarak tarihi uzun yıllara dayanıyor. Bu güzel şehire Brüksel ve Amsterdam’dan ve Brugge’den rahatlıkla kara yoluyla kısa sürede gidersiniz. Ben tren yolculuğunu da çok seviyorum. Bir güzellik de Belçika’da tüm tren biletlerin 26 yaş altındaki yolculara yüzde 50 indirimli olması. Gençseniz, e gezmeyip de ne yapacaksınız, değil mi? Şehir, Schelde Nehri ve Lys ırmaklarının akarsu birleşiminde kurulmuş. Orta Çağlarda kuzey Avrupa’nın en büyük ve en zengin şehirlerinden biri olmuş. Bu nedenle de kültürü de oldukça zengin olarak karşımıza çıkıyor. Hatta müzik alanında UNESCO Dünya Mirası olarak da onurlandırılmış. Haziran 2009’da Gent, UNESCO tarafından “Yaratıcı Müzik Şehri” seçildi ve aynı zamanda kentin müzikte bir eğilim belirleyicisi olarak dünya çapında tanınması kent için bir onur oldu. Gent’ten başka, Bologna, Seville ve Glasgow, bu değerli unvanı alan ilk şehirler olarak tarihteki yerlerini almış.

Tarihi Gent Postanesi

Yabancı ülkede bence şehirlerin ruhu ya tarihi gar binası ya da postanesinde yaşıyor. Ayrıca kütüphaneleri de unutmamak lazım. Eğer bir yangın veya başka bir tatsız durum yaşanmadıysa tarihi kütüphaneler de bu ruha sahip oluyor.
Aşıkların çok rağbet ettiği bu romantik şehrin açık havadaki bir kafesinde battaniyenin altına sarılmış iki aşığın kahve yudumlarken çekilen resimleri pek meşhur olmuş. Mümkünse, çok sayıda köprü, görkemli evler ve Orta Çağ binaları manzarasına sahip, şehir merkezinde doğal bir kanal olan Graslei’de bir kanepede siz de sıcacık çikolata içebilirsiniz.

Neuzekes, yani
“küçük burun” tatlıları
Bu tatlı kokulu kapalı çarşının tarihi XV. yüzyıla uzanıyor ve bugünlerde yerli ürünlerin tanıtımı için kullanılıyor. Ahşap çatının altındaki iştah açan kokular sizi tekrar acıktırabilir. Ahududu dolgulu, huni şeklindeki cuberdon şekerlemelerinden (halk arasındaki ismiyle neuzekes, yani “küçük burun”) bir kutu alın. Avrupa’daki şaka sevenler, Gent’te yaşayanları bu şekerlemelere benzetiyorlar. Yani dışarıdan bakıldığında sert ama içi yumuşacık.

Gent, modaya uygun, modern kent yaşamıyla dolu, büyüleyici bir kültürel kokteyl sunuyor. Yaşayan insanların hayattan zevk aldıkları bir şehir. Arkadaş canlısı, misafirperver insanları seviyorlar. İyi yaşamayı seven herkesi şehirlerine bekliyorlar. Yapacağınız bu geziniz sırasında dünyaca ünlü şaheser olan Van Eyck kardeşlerin “Mystic Lamb”ına hayran olma şansını kaçırmayın. Çünkü, dünyanın en çok çalınan sanat eserlerinden ve en eski yağlı boya tablolarından biri olan “Mystic Lamb”, 1432 yılında Jan Van Eyck ve kardeşi Hubert, tarafından yapılmış. İncil sahneleri ve günlük hayatı gösteren menteşeli panellerin yer aldığı dev sunak, Gent'teki St Bavo Katedrali'nde sergileniyor. Gent, Avrupa'nın en iyi saklanan sırlarına sahip. Mesela, Flaman mücevheri olarak da bilinen opera binasına, bir avuç müzeye, hatta daha eski kiliselere ve şehrin içinde dolanan iki nehri kaplayan sayısız köprü turistik sırlarla dolu. Avrupa turizminde pek ismi duyulmayan bu şehrin keşfedilmesi gereken yerleri sakin bir gezi için sizi bekliyor. Eğer isterseniz keşif geziniz için alternatif olarak, bisiklete atlayıp ve yakındaki Patershol’u keşfedin. 91 metre yüksekliğindeki Ghent Çan Kulesi, kent merkezine ihtişamla bakıyor. Aziz Bavo Katedrali ve Aziz Nikolaos Kilisesi ile birlikte şehrin simgesi durumundalar. Yüksekliği onu Belçika'daki en uzun çan kulesi yapıyor. Bu ihtişamı ve sanatı ile UNESCO 'ın Dünya Miras Listesi'nde haklı yerini alıyor. Gent Çan Kulesi’nin koruyucu bekçileri çok meşhurdu. Onlar kahraman yenilmez kişilerdi. Onları temsil eden taş heykelleri görmek için günümüzde Bodrum katına inmeniz gerekiyor. Buradaki 4 heykelden sadece bir tanesi resimdeki en sağdaki heykel orijinal diğerleri sonradan yapılmıştır. Bu bekçiler ne kadar meşhur olsa da çan kulesini koruyan yalnız onlar değildi. Resimdeki ejderha da koruyuculardan biriydi. Ancak onun yeri kulenin tepesinde. Aziz NIkolaos Kilisesi 18. yüzyıl heykelleri, Barok tablolar ve çeşitli dönemlere ait günah çıkarma odalarıyla Roma Katolik Kilisesi turistlerin saatlerce gezecekleri bir bina. Işık oyunları. Kocaman org ile ihtişamını sergiliyor. ‘Castle of the Counts’ Gent gezisi, gizemli “Counts Kalesi” ni ziyaret etmeden tamamlanmış sayılmaz. Flandre kontu, şehirdeki ahşap yapıları vahşi Viking saldırılarından korumak için, XI. yüzyılda 24 kuleli taş bir hisar inşa ettirdi. Gent'teki bu önemli kale çok çalkantılı bir geçmişe sahip. Fırtınalı gizemli Belçika tarihi ile yakından ilişkili bir şato. Flandre ’de hendek ve büyük oranda sağlam savunma sistemi bulunan tek orta çağ kalesidir. Türkçe olarak “Kontlar Kalesi” diye adlandırabileceğimiz bu mekânı ziyaret ettiğinizde 12. yüzyılda size hanedan kültürünün tam bir resmini verecektir. Giriş kapısı, surlar, kontun ikametgahı ve ahırlar ziyaretçilere açık. Mutlaka gezin. Oradaki işkence ekipmanı koleksiyonunu görün, sizi hayrete düşürecek. Bize barbar diyenlerin aslında ne barbar olduklarını göreceksiniz. Eskiden kiler olarak kullanılan yerde pis işkence ekipmanları sergileniyor. Kontlar Kalesi ironik olarak barış için yapılan bir kale. Kale, Gent Şenlikleri sırasında her türlü kültürel etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Ayrıca Gent halkı bazı düğünleri burada yapıyor. Bu utanç dolu işkence aletlerini görüp, gezdikten sonra iştahınız hâlâ yerindeyse keyifli(!) turunuza kalenin gölgesindeki eski Patershol mahallesinde devam edebilirsiniz. Meşhur waterzooI yahnisi Gent’te Orta Çağ’dan kalma dar sokaklarda birçok ilginç restoran var. Patates, sebze, krema ve tavuk veya balıkla yapılan “Gentse waterzooi” adlı bir çeşit yahni türü şehirde deneyebileceğiniz yerel yemeklerin en ünlüsü. Bir başka yerel lezzet de kuru erikli tavşan yemeği. Tatlıyı erteleyin, zira bir sonraki kültür durağınıza giderken yol üstündeki Great Butcher’s Hall ’da birçok pasta, yerel şekerleme ve çikolata bulacaksınız.

Gravensteen Kalesi Sevimli parke taşlı sokakların küçük bir botanik park labirentine sahip olan bu Gravensteen kalesi semti, yükselen Gravensteen Kalesi ve Unesco tarafından Dünya Mirası Kabul edilen çan kulesiyle aslında pek meşhur. Bu yaşanabilir, sevimli şehrin rahat atmosferi, bir üniversite kasabasının canlı gece hayatının tadını çıkarmak isteyenler için ideal. Uzun süren eğlenceli bir gecenin ardından ertesi sabahı çiçek pazarında mis kokulu çiçekler arasında gezip sabah kahvesi içmek ve fonda da Mazhar Alanson’un “Sarı Laleler” şarkısını dinlemek ise şaheser. Böylece sanki başka bir dünyaya uçarsınız.