Röportaj 28.11.2018 09:50 Güncelleme: 28.11.2018 13:51

Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu: Kendimin Müşterisi Olmaya Çalışıyorum

Terzioğlu: Benim en büyük isteğim müşterilerimize en uygun eğlence uygulamalarını sunabilmek. Çünkü onların ritmiyle yaşamanız lazım ki onların yaşadıklarını hissedin ona göre de şirketi hazırlayın. Dolayısıyla her türlü adımda biraz kendimin müşterisi olmaya çalışıyorum. 
Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu: Kendimin Müşterisi Olmaya Çalışıyorum

Neşe BERBER

Sabahları erken kalkıyor (5.32), ofise de mümkün olduğunca erken gidiyor.. Yerli ve milli uygulamamız dediği,  Dergilik’ten gazeteleri inceleyip, birkaç köşe yazarını okuyarak, sonra da borsa haberlerine göz gezdirerek güne başlıyor.. Ofise geldikten sonra kendine ayırabildiği 1 saati en iyi şekilde değerlendirirken, erken geldiğinin öğrenilmesinin ardından toplantılar da erken saatte başlar olmuş. Haliyle kendisine ayırdığı zaman da hayal.. Haftada 1 kere golf oynamaya çalışıyor.. “Golf insanın 3-4 saatini alabilen ve sohbet edilerek yapılan bir spor olduğu için hem spor yapıyoruz hem de iş konuşuyoruz.” Vurgusunu yapan Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu ile içten ve samimi bir söyleşide bir araya geldik.

Yerli ve Milli.. Turkcell’in dünyaya açılma serüvenini anlatır mısınız?

Öncelikle şunu söylemeliyim. Benim anlayışım içerisinde, Türkiye’de yatırım yapan, Türk insanını istihdam eden, katma değerini Türkiye’de oluşturan ve de vergisini ödeyen herkes yerli ve millidir. Böyle görmek gerekir diye düşünüyorum.

Türkiye data üreticisi bir ülke. 
Eskiden petrol üreticisi ülkeler vardı. Yeni dünyada ise artık data üreticisi ülkeler var. Bu ülkelerin ortak özelliği; genç bir nüfusa ve hızlı bir şekilde geliştirilmiş altyapıya sahip olmaları… Türkiye dünyanın 17. ekonomisi olmasına karşı, dünyadaki herhangi bir dijital platforma baktığınızda ilk 10’da yer alıyor. Hakikaten internette çok aktif bir ülkeyiz.

Türkiye’nin datalarını Türkiye’de tutmak için çalışıyor musunuz?

Ortadoğu yıllarca topraktan çıkardığı petrolü, ham petrol olarak ihraç etti. Daha sonra bu ham petrollerin işlenip, ortaya çok değerli kimyasalların, ürünlerin çıkmasıyla beraber milyonlarca dolara tekrardan ithal edildi. Kısacası 70-80 dolara petrol ihraç ediliyor ve bu petrolün karşılığında çıkan milyon kat daha pahalı olan sanayi ürünleri ithal ediliyor.  İşte data da aynı bu şekilde. Ve şayet ham petrol olarak datayı siz işlemezseniz, bir başkası bu datayı işleyerek, ortaya çıkardığı ürünü size çok daha pahalı bir şekilde satıyor. Bu yüzden biz en başından ‘Türkiye’nin datasını, Türkiye’de tutacağız, Türkiye’de işleyeceğiz, Türk mühendisleri ile geliştirecek ve dijital hizmetlere çevireceğiz’ hedefiyle yola çıktık.

Yaklaşık 3,5 yıldır üzerinde olduğumuz bu hedef doğrultusunda ilk olarak anlık mesajlaşma platformumuza, sonrasında ise müzik, televizyon platformu, arama motoru, bulut hizmetleri, dijital yayıncılık gibi alanlara yatırım yaptık ve kendimize ait çok güzel bir dijital portföye sahip olduk.

Bütün bu üretim Türkiye’de mi yapılıyor?

Önemli olan kısım; bütün bunların Türkiye’de, Türk mühendisleri tarafından geliştirilmesi ve bu dataların Türkiye’de kalıp vergilenerek katma değer oluşturmasıdır.  Geleneksel bir telekom operatörü, müşterisiyle 32 dakikalık bir ilişki yaşamaktadır. Ortalama bir insan 17 dakika telefon ederken, 15 dakika da gelen telefonlara cevap vermektedir. Bugün bir Turkcell müşterisine baktığımızda; bizim müşterilerimiz de herkes gibi 32 dakika konuşuyorken, bunun üzerine 47 dakika müzik dinliyor, 32 dakika gazete, dergi okuyor ve 58 dakika televizyon seyrediyor. Üstelik hepsi kendi uygulamalarımızın içerisinde yer alıyor. Dolayısıyla müşterilerimizle derinleşen ilişkilerimiz bize çok büyük bir başarı getirdi.

Turkcell ne kadar hayatımızın içinde?

Uygulamalarımızı öyle geliştiriyoruz ki, kullanabilmeniz için Turkcell müşterisi olmanız gerekmiyor. Diğer operatörlerin müşterileri de bizim uygulamalarımızı kullanabiliyor. Bunun yanında, uçaklarda olduğu gibi herhangi bir networke bağlı olmanızı gerektirmeyecek biçimde uygulamalarımızı geliştirdik. Bunların getirisi ise; eskiden sadece kendi pazarımızdan pay almaya çalışırken, şu an yabancıların ağırlıkta olduğu pazarlardan da pay almaya başladık.

Çok enteresan bir şey söyleyeyim. Şu an enflasyon konuşmalarının içerisindeyiz ve enflasyon istatistiklerine lütfen dikkatli bakın. Bir tane sektör var ki, enflasyona negatif etki yapan, fiyat artışının değil, fiyat düşüşünün yaşandığı bir sektör. İşte o sektör, bizim sektörümüz. Çünkü daima daha fazlasını, aynı fiyata vermeye odaklanmış durumdayız. Müzik alanında olsun, televizyon alanında olsun, müşterilerimize daha çok hizmeti hep daha makul fiyatla götürüyoruz. Böylece birim fiyatlarımız sürekli olarak enflasyon üzerinde düşürücü etki yapıyor. Hatta zannediyorum enflasyonda düşen tek fiyat, konuşma ücretleridir. Günlük hayatını enflasyonla mücadele ederek geçiren bir şirket olarak da bu bizi çok sevindiriyor.

Kişisel Verilerin Güvenliği

Maalesef ‘bedava hizmet’ altında ürünün kendisinin tüketici olduğu yaklaşımlarla karşılaşıyoruz. Bu alandaki uzun dönem bilinçsizlik sadece Türkiye’deki değil, dünyadaki tüketicilerin çok fazla sayıdaki bilgisini, tabiri caizse ne olduğu belli olmayan şirketlerle paylaşmasına neden oldu. Telekom şirketleri belirli lisanslar ve çok katı kurallar altında hizmet veren, ne yapıp yapmayacağı çok belirli olan şirketlerdir. Bu açıdan müşterilerimizin bilgilerine olan saygımız ve özenle olan bakışımızla, opere ettiği ülkenin kurallarıyla yaşamayan, telekom şirketi olmayan oyunculardan çok farklıyız. Tüketicilerden ricam, bilgilerini kiminle paylaştıkları ve paylaştığı operatörün lisans sahibi olarak sorumluluğu olup olmadığa yönelik bilgi sahibi olmalarıdır. Aksi takdirde müşterilerin bilgileri kendi rızaları olmaksızın reklam amaçlı kullanılabiliyor. Maalesef dünyada bunun örneklerini gördük.

Siyaset..

Hayatımın önemli bir kısmını yurt dışında geçirdim. Belçika, Londra San Jose, Chicago gibi değişik yerlerde yaşadım. Benim gördüğüm Türkiye dünyadaki en önemli sosyal demokrat devrini geliştiren yaşayan ülkelerden bir tanesi. Eğer şöyle son otuz senemize bakarsanız, Türkiye’de belki de nüfusun %5’i sosyal sigorta güvencesindeyken şu anda yüzde 100’ü hatta yüzde 105’i çünkü yurt dışından gelen misafirlerimiz de sosyal sigorta güvencesi içinde. Sağlık sigortası güvencesi içinde. Yüzde 105’nin güvence altında olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Hakikaten Türkiye müthiş bir gelişim gösterdi bu süreç içerisinde ve dünyada da bence gıpta edilerek bakılan ülkelerden bir tanesi. 

Benim ilgili olduğum alan siyasetten ziyade Türkiye’nin gelişimi, Türkiye’nin gittiği yer ve özellikle de dijitalleşme sürecinde Türkiye’ye neler katkıda bulunabilir? Bunlar benim için öncelikli ve önemli konular. Bu konularda da çok yakın bir şekilde özellikle Türkiye’nin yeni yönetim sisteminin bence çok büyük faydaları olacak. Başkanlık sisteminin ve zaten görüyorsunuz bütün devlet kurumlarında hakikaten özel sektör temsilcilerinin sayılarının artmasıyla beraber bence daha da büyük bir dinamizm gelecek. Tabi yine bu geçişi biz çok farklı olaylarla yaşadık ama ben şuna inanıyorum ki; daha verimli bir yönetim modeline geçtiğimiz aşikar. Dünyanın başarılı ülkelerinin hepsinde bu tarz bir yönetim var. Bizde niye olmaması lazım? Bunu izah etmeye de imkan yok. Dolayısıyla Türkiye’nin hakikaten 2023 hedeflerine hızla koşmaya devam etmesi lazım. Bunun tek çaresi teknolojik imkanların en iyi şekilde kullanılması, dijital ekonominin muhakkak suretle hızlanarak adaptasyonunun sağlanması ve burada da Türkiye’nin datasının Türkiye’de kalacağı data egemenliğinin ulusal egemenlik kadar önemli olduğunun kabul edildiği bir yeni regülasyon sistemine ihtiyacımız var. O konuda da eminim adımları atacak Türkiye.

DATA EGEMENLİĞİ

Özellikle yatırımcı görüşmeleri ve diğer operatörlerle yaptığımız görüşmelerde, son dönem içerisinde maalesef yeni bir diaspora yaratıldı. Zaman zaman bu diasporanın çok negatif söylemleri oluyor. Türkiye’deki yatırım ortaklığı yurt dışına yanlış şekilde aktarıldığı hatta zaman zaman bunu yalanlarla destekleyecek şekilde her fırsatta bu gibi endişeler gördüğümüz zaman gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Bu gerçekleri de en güzel şekilde anlatabilmenin yolu sonuçlar göstermek. Bu açıdan kendimizi şanslı görüyorum. Çünkü Turkcell’in telekom sektöründe çok güzel aldığı neticeler var. Dijital dönüşüm konusunda lider bir şirket olarak görülüyor. Finansal sonuçları açısından mali tablosu açısından çok iyi bir şirket ve bütün bunları bu örnekleri de vererek rakamları göstererek anlattığımız zaman öyle zannediyorum ki kafalarda ki soru işaretleri kalkıyor.

Tabi burada da ağırlıyorsunuz belki birçok yabancı iş adamlarını. O da bir etken.

Bence şu anda yapmamız gereken en önemli şeylerden bir tanesi uluslararası ilişkilere önem vermek. Her fırsatta uluslararası operatör meslektaşlarımızı Türkiye’ye davet ediyoruz. Grup grup, hatta onları özellikle evimde ağırlamak istiyorum. Türkiye’yi tanımaları 
görmeleri lazım. Bunu bir taraftan da 
yurt dışında road-showlara çıkmamız lazım. Önümüzdeki haftalarda yine bir road-showa çıkacağız. Oradaki hem yatırımcıları hem finansal kurumları ziyaret ederek Türkiye’yi anlatacağız. Kendi şirketimizi anlatacağız. Telekom sektörünü anlatacağız.

Ekonomi..

Şimdi Türkiye’de olan olayların hiçbirisi dünyada olan olaylardan bağımsız değil. Türkiye’deki kurlardaki oynama meşhur ekonomistlerin tabiriyle altı sigma, milyonda bir olabilecek bir ihtimal ama bakıyorsunuz Amerika’daki faizlerdeki değişime o da altı sigma, bakıyorsunuz petrol fiyatlarındaki değişime o da milyonda olabilecek bir olay. Dünyada bu kadar milyonda bir olabilecek bir olayın yaşandığı bir ortamda, Türkiye’de benzer bir olayın yaşanmasına da bence kriz dememek lazım. Bu doğal bir sonuçtur ama bu doğal sonucu biz nasıl algıladık? bu algılamayı nasıl aksiyona dönüştürdük, buna bakmak lazım. Zaman zaman bu krizden kurtulmaya çalışırken farklı krizler yaratılabilir. Bu hataya düşmememiz lazım. Ben Türkiye’de yaşanan kur hareketlerini hiç de öyle kriz olarak görmüyorum. Bu doğal ekonominin ayarlamalarından bir tanesiydi. Çünkü Türkiye gibi enerji açığı olan bir ülkede petrol fiyatlarının kırk dolardan seksen dolara çıkması Amerika’da faizlerin neredeyse yüzde 150’lere yükselmesi normal olaylar değil. Bütün dünya normal dışı bir dönemden geçiyor. Dünya liderleri alışmadığımız söylemlerini söyleyebiliyorlar. Bu süreç içinde en önemli şey bizim umutlu olmamız. O yüzden başkanlık sistemine geçmemiz Başkan Erdoğan’ın hakikaten çok istikrarlı bizim en büyük kazanımlarımızdan bir tanesi diye düşünüyorum.

Hayalinizde yapmak istediğiniz şey.. 

Hayalleri olmayan bir insan olmamalı. Turkcell’de ekip arkadaşlarımla beraber yaptığımız şeyler dijitalleşen dünyada lider bir ülke konumuna sahip olmak, yenilikler yapmak, Türkiye’den milyar dolarlık yeni şirketler markalar çıkarmak. Dünya markası çıkarmak. Bunlar benim heyecanla peşinden koştuğum hayaller. Bunları da yaşayacağız diye düşünüyorum.

Turkcell de çalışmak ..

Enflasyonla mücadele yaparken çalışanlarımıza da farklı davranacağız.

Turkcell de çalışmak, buraya girmek zor diyorlar.

Zor, daha da zorlaştı belki. Çünkü biz eskiden yıl içerisinde sürekli olarak eleman alırdık ve genelde de deneyimli insanları kadrolarımıza katardık. Son üç yıldır farklı bir strateji izliyoruz. Üniversite mezunlarını alıyoruz ve onları kendimiz yetiştiriyoruz. MIT ile bir takım iş birliklerimiz var ve geçen sene 83.000 ‘e yakın başvuru oldu. Üniversite imtihanı gibi onları eleyerek gidip 250 tanesini işe alıyoruz. Ondan sonra da kariyerlerine devam ediyorlar. Bu üç yıldır yaptığımız ve devam edeceğimiz bir uygulama. Yani bizim şirket yaşımız son üç sene içerisinde hep gençleşerek ilerliyor. Bu açıdan da çok mutluyum. Şirkette 50 yaşının üzerinde nüfus yüzde 2.

Duygusal yönleriniz.. Şarkı söyler misiniz mesela, herhangi bir enstrüman çalıyor musunuz?

Benim en büyük isteğim müşterilerimize en uygun eğlence uygulamalarını sunabilmek. O yüzden onlar ne kadar müzik dinliyorsa ben de o kadar müzik dinliyorum. Onlar ne kadar TV izliyorsa ben de o kadar TV izliyorum. Onlar öğlenleri Hadi oynuyorsa ben de muhakkak Hadi oynarım. Çünkü onların ritmiyle yaşamanız lazım ki, yaşadıklarını hissedin ona göre de şirketi hazırlayın. Dolayısıyla her türlü adımda biraz kendimin müşterisi olmaya çalışıyorum. Mesela her altı ayda bir, bir android telefona, bir Apple telefona geçerim ki, o geçişlerde ne gibi sorunlarla yaşadıklarını birebir görebileyim. Onlardan önce birtakım şeyleri deneyimlemek için. Uygulamaların da ilk test edicisi hep benimdir.