Gün başlamış malum iş güç arası şöyle ülkede ve dünyada ne oluyor diye haberleri okuyorsun.
Psikolojimizi ayakta tutmanın bir yolu var. Yeni bir şey bulmuş değilim hemen söyleyeyim. Kulağının üstüne yatmak. Yoksa şöyle bir bombardımana kim dayanabilir.
Gün başlamış malum iş güç arası şöyle ülkede ve dünyada ne oluyor diye haberleri okuyorsun. Siyaset bu aralar darmaduman zaten. Ama öte yandan diğer haberler iyi mi yani. Hadi bakalım beraber. Sağanak yağışların son günlerde ülkenin değişik şehirlerinde verdiği zararlar var ilk sırada. Her gün nerdeyse bir başka şehirden geliyor bu haberler ne yazık ki. Öte yanda yurt dışından servis edilen haberde bir konser sırasında yağan taş büyüklüğündeki doludan son anda kurtulanları okuyoruz. Bir tür denizanasının çoğalmasının ülkemiz denizlerindeki olası kötü sonuçları ile ilgili bir haber göze çarpıyor yine. Deniz canlılarının sayısının azalması, çeşitliliğin yok olmasından bahsediliyor. Bunun yanında, bu türle karşılaşırsak ne yapmalı gibi gayet iç açıcı detaylar yer alıyor. Uzmanların deprem uyarıları da var. Bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeği hatırlatılıyor. En çok nerelerin daha çok zarar göreceği bilgisi var. Haberin ilgili yerlerde yaşayan vatandaşın şartları taşınmaya elvermiyorsa huzurunun kaçmasından biraz daha fazlasına yol açtığı kesin. Yaz geldi malum. Bayram da öyle. Yazlıklarına gidenlerle tatile gidenlerin yoğunluğunun bazı gözde turizm beldelerinde altyapı yetersizliğine bağlı yarattığı sorunla ilgili haberler var sırada. Onu da geçip son olarak maalesef kızamık salgını olabileceğine dair haberi görüyoruz. Uzmanların uyarıları ciddiye alınmalı diyor haber.
Az önce yaz tatili dedim değil mi? Ehh bu kadar olumsuz haberin ardından ohhh şöyle iyi bir tatil demek için önce şartların daha sonra kafanın epey iyi olması gerekir. Ortama bakınca bu pek mümkün görünmüyor. Uzmanlara kulak vermek gerekiyor bana kalırsa. Bu tip durumlarda sakinleşmek ve gündemden biraz uzak kalmakta fayda olduğunu söylüyorlar. Temel fıkralarındaki gibi olacak şimdi ama yazının başında ‘biz ne deduk’!
Ona bizim orada kulağının üzerine yatmak diyorlar. Umursamaz olmak demeyelim de kafayı bir süreliğine olsun dinlendirmek diyelim. Yoksa ne yapabiliriz diye düşününce, bireysel olarak denizleri kirletmez doğaya saygılı davranışları ilke edinir, sağlık konusunda tedbirli olur, deprem ile ilgili yerel ve merkezi idareyi görevini yerine getirmek konusunda ara vermeden darlarsak çözüme katkı sağlanır. Fakat demek istediğim o ki yüzlerce yıldır yapılan yanlışların sonuçlarını en azından bu iklim haberlerinin vahametine bakarak psikolojik olarak kaldırmamız mümkün değil. İsyan edip üste çıkmak da olası. Hepsini biz mi yaptık birader, biz çekiyoruz ceremesini! Onu da şöyle bir atasözüyle anlamlandırmak mümkün. Dedenin yediği koruk torunun dişini kamaştırırmış!
Dedim size bunalıp gündem yorunca uzmanları dinleyip bazen biraz uzaklaşmak en iyisi. Kalın sağlıcakla...