Aile şirketlerine sunduğumuz danışmanlık hizmetleri ve verdiğimiz konferanslar nedeniyle çok sık seyahat ediyoruz. THY uçuşlarındaki kıymetli kabin görevlileriyle neredeyse akraba olduk.
Herkes gibi onların da işi kolay değil. Çoğunlukla ilk kez gördükleri insanlara hizmet ediyorlar. Ve onların işi, insanları rahat ettirmek ve memnun bırakmak.
Diğer
insanlar gibi hostesleri de dikkatle izlediğinizde, davranışlarındaki
samimiyetin içeriğini ayırt etmeniz mümkündür. Gerçek samimiyet ya da öğrenilmiş samimiyet.
Bazı
insanların mayasında, insan ilişkilerinde ustalık vardır. Rahatça konuşurlar,
göz temasını hemen kurarlar ve kendilerini kolayca ifade ederler. Beden dilleri
adeta çevrelerine; “Gel, ben buradayım.”,
“Seninle iletişime hazırım.”, “Senin gibi biriyim” der gibi şefkat dolu
mesajlar verir. Özellikle jest ve mimikleri açık ve anlaşılırdır. Belki de en
önemlisi, tüm hücreleriyle iletişim hâlindeki kişiye yönelirler. Onu dinlemek,
anlamak, daha da önemlisi onun dünyasına kendinden bir şeyler katmak için var
güçleri ile çalışırlar. Bazen bir tebessümle, bazen bir espriyle, bazen de küçük
bir yardımla kendilerini hissettirirler. “Hayır”,
“Olmaz”, “Kurallara aykırı” dediklerinde dahi itici olmazlar. Duygularınızı
incitmezler, işin olumlu tarafını görürler. Eksiğiniz konusunda sizi yermekten
çok, önce artılarınız için olumlu mesajlar verirler. Kısacası bu insanların
davranışlarının her karesinde yoğun bir samimiyet ve içtenlik görürsünüz.
Onların içtenliklerinden ve samimiyetlerinin oluşturduğu davranış atmosferinden
keyif alırsınız.
SAMİMİYET
HER İNSANDA VAR MIDIR?
Samimiyet
her insanda vardır var olmasına ama bir kısmımızda kıttır. Sanki o içtenliği, o
güzelliği, o samimiyeti kıskanırız da içimizde tutarız. Bloke ederiz adeta…
İçimizde tuttuğumuzdan dışarıya çıkamaz, davranışlarımıza eşlik edemez. Bu
durumu “İnsan Kaynakları Yönetimi” kitabımızda uzunca ele almıştık.(1) Bu insanlar karşısındakini dinlemez, hizmet etmekte zorlanırlar. İşlerini yapmış olmak
için yaparlar. Asıl olan çevredekilerin ne düşündüğü ya da ne söylediği değil
asıl olan kendi öngörüleridir. Faydalı davranışları bile çoğu zaman
karşısındaki insanlara batar. İşte bu, “öğrenilmiş
samimiyet”tir. Davranış, samimiyet boyasının rengini yeterince
almamıştır. Bu tür davranış hamdır, yapaydır, soğuktur, iticidir. Belki
gülümseyebilirler ama bunun bile samimi olmadığını sezersiniz.
İki
davranış arasındaki kritik fark şudur: Gerçek samimiyette, davranışlarımızın
asıl hedefi kişilerin rızasını kazanmaktır. Esas olan onlara bir katma değer
üretmektir. Öğrenilmiş samimiyette ise bir yapaylık,
yapmacıklık vardır. Davranışın asıl hedefi, bireyin kendi arzusu ve rızasıdır.
Esas olan işi yapmaktır.
İletişim
sürecindeki genel tebessüm hali işinizi kolaylaştırır ve işi başarı ile
bitirmenizi sağlayabilir. Ama samimiyet ile insan kazanırsınız. Samimiyetten
uzak davranış adeta kemikleşen bir karşıtlığı, ötekileşmeyi zorlar. Samimiyet
ise aynılığı, birlikteliği körükler.
ENGİN BİR
PINAR
Öğrenilmiş
samimiyetle başa çıkmak, gerçek samimiyeti körüklemek mümkün mü? Tabii ki evet.
Ama kolay değil. Örneğin sizin için bu dünyadaki en önemli kişilik tek kelime
ile “siz” iseniz, kendi önceliğiniz her zaman ve her yerde ötekilerden baskın
ise işiniz kolay değil. Bunun için istekli olmanız, hayal etmeniz ve
yapabileceğinize inanmanız gerekir.
Aslında
samimiyet ve içtenlik engin bir pınar ve kaynak olarak bizde zaten var. Önemli
olan bu kaynağın taze, temiz, el değmemiş şekilde, olduğu gibi dışarıya
yansımasını sağlamaktır. Unutmayın ki; insan psikolojisi ve insan ilişkileri
ile ilgili öğrendiğimiz kimi eksik bilgiler, bazen bize bir fayda sağlamadığı
gibi içten samimi davranışlarımızı da engelleyebilir.
Psikiyatri
uzmanı bir hocamız anlatmıştı: Büyükşehirlerde çocuklarını daha iyi yetiştirmek
için seminerden seminere koşan, pedagoglara giden, gerekmediği halde zekâ
testi, kişilik testi yaptıran anne-babalar az değil. İlginçtir ki, bu
anne-babaların çocuklarında rastlanan uyum ve davranış sorunları da az değil.
Hâlbuki köy ortamında ebeveynler; çocuklarını doğal annelik ve babalık
becerisiyle, sorun yaşamadan yetiştirebiliyorlar. Tabii ki anne-babaların çocuk
yetiştirme ve kişisel gelişim konularında kendilerine yatırım yapmaları
kaçınılmazdır. Ancak söylemek istediğimiz şu ki; konu ne olursa olsun
öğrendiklerimiz içtenliğimizi gölgelememeli, samimiyetimizi geri götürmemeli, davranış
kumaşındaki samimiyeti yapaylıkla bezememeli. Öğrendiklerimiz; samimiyetimizi
pekiştirmeli, geliştirmelidir ve insani büyümemize yardımcı olmalıdır.