Kulüp yöneticileri gayet iyi bilirler ve bunun baskısını çokça hissederler; taraftar işin bütçesine, gelirine, giderine bakmaz. Taraftar kulübünün yaptığı transferin fiyakasını sürmeyi ve diğer takımlardan arkadaşlarına hava atmayı, "nanik" yapmayı sever.
Artık sosyal medya ağırlıklı da gelişse, matbuatın spor gazetelerinde veya spor sayfalarında en çok okunan haberler hep transfer haberleri olduğu için gazeteci arkadaşlarımız da reytingleri biraz gıdıklamaktan bir zarar gelmeyeceği düşüncesiyle özellikle yılda iki kez bol köpüklü transfer sayfaları hazırlardılar uzun yıllar boyunca.
Endüstriyel futbol da; tüketim toplumu ve tüketim ekonomisi üzerinden döner diğer tüm kapitalist örneklerde olduğu gibi. Her yeni transfer bir önceki transferin güncelliğini çöpe atar, tüketmiştir onu çünkü. Yanlış anlaşılmasın futbolcuyu çöpe atmaz o futbolcunun transferinin süksesini, fiyakasını çöpe atar. Taraftar ister ki yılın her günü transfer olsun, takımına her gün yeni bir oyuncu gelsin o da bunun haberiyle ve getirdiği rüzgârla havasını atsın diğer takımdan arkadaşlarına. Transferin bitmesine çok az gün kala Galatasaray’ın İtalya ligi Serie A’nın Napoli kulübünden yaptığı Victor Osimhen transferi de işte böylesi havalı ve “flaş” bir transfer olarak kayıtlara geçti.
(Çizme basınına göre) yıllık 11 milyon €uro’luk kiralama bedeli taraftarları hiç ilgilendirmiyor çünkü bu bedel onların cebinden çıkmayacak (veya çok az kısmı onların cebinden çıkacak diyelim daha doğrusu). Taraftar kombine alırsa ki zaten kombinelerin hepsi satıldı Seyrantepe’de veya gidip Store’dan Osimhen forması alırsa belki cüz’i bir katkıda bulunacaktır kulübüne bu transferle ilgili olarak. Şu anda kulüp mağazasında 1500 ile 6000 TL arasında satılıyor formalar, hesaplayın bakalım kaç forma satması lazım takımın bu transferi finanse etmesi için veya kaç tane daha kombine satması lazım? Yani matematik, muhasebe, düz mantık işi değil bu transferler. Gözden kaçmaması gereken bir gelişme de bu transferin gölgesinde kaldı maalesef.
Çok dramatik bir şekilde Kerem Aktürkoğlu bu hengâmede Portekiz’in Benfica kulübüne transfer oluverdi. Hem de ne kadar bonservis bedeliyle biliyor musunuz? Tam tamına Victor Osimhen’e ödenecek yıllık kiralama ücreti kadar bir paraya yani 11 milyon €uro’ya bu evladımıza bonservisi ile dört yıllık bir anlaşma yapıldı. Bir koyup dört alacakken dört koyup bir aldık transfer masasından.
Taraftar bundan da mutludur muhakkak. Nasıl mutlu olmasın ki son zamanlarda zaten tribünlerle Kerem’in arası iyi değildi. Homurdanmalar başlamıştı. Şimdi yerli ve milli refleksleri olan kendi yurdumuzda ürettiğimiz çalışkan, terbiyeli ve gelişime açık bir evladımız daha ekmeğini gurbette arayacak. Onun için hayırlısı olsun. Bu transfer işlerinden en büyük voliyi ne futbolcular ne de kulüpler vuruyor aslında en büyük pay hep menajerlerin cebine giriyor hem de çoğu zaman beş kuruş vergi tahakkuk etmeden.
Bir menajer portföyündeki her futbolcuya ne kadar çok transfer yaptırırsa her defasında aldığı komisyon dolayısıyla en çok kazanç sağlayan oluyor. (Sermaye devir hızı diye bir şey var iktisatta) Takımlarımız bu transferlerle inşallah Avrupa Kupalarında coşar ve yüzümüzü güldürürler diye dua etmek düşüyor şimdi bize de.
PS: Dün 9 Eylül İzmir’in Kurtuluşuydu. Kutlu olsun.