Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna'da Almanya'ya eğitim için giden Raif Efendi'nin hikayesini anlatır. Sıradan görünen bir kişinin sıra dışı hikayesidir bu.
İçine umudun ve hayal kırıklıklarının sıkıştığı kendisi küçük etkisi büyük bir hikaye. Son yıllarda hikaye tekrar meşhur oldu ve Türkçe dışındaki diller de de yayınlandı. Sabahattin Ali’nin Almanya günlerinden izler taşıyan bu eserin dokunduğu bambaşka bir hikaye daha var. Savaş zamanında meslek öğrenmeye gönderilen Osmanlı yetimleri. Nazan Maksudyan’ın bir makalesinde yer verdiği bu yetimler takımı, Almanya’da kısa süre içinde meslek öğrenimine yollanmış ve ülkeye faydalı bilgilerle mücehhez olarak dönmeleri istenmiş. Savaşın gidişatı nedeniyle, bunların ne kadarının geri döndüğüne ve ne işlerle meşgul olduklarına dair sağlıklı bir veri yok. Yetimlerden oluşan Osmanlı çocukları Almanya’daki belki de ilk işçi sınıfımız sayılabilir. Genç Cumhuriyet bu fikirden fazla uzaklaşmadan daha sistemli bir eğitim için seçme gençlerini Almanya’ya gönderdi. Hazin olan kısmı şu ki Çanakkale’de Almanlarla birlikte savaşırken yitirdiğimiz eğitimli gençlerin yerini doldurması umuduyla Almanya’ya gönderilmişti bu gençler. Sonrasında Almanya İkinci Dünya Savaşı sürecini başlatana kadar bu sistem devam etti.
Osmanlı Devleti, zeki yetimlerin eğitimi için erken sayılabilecek bir dönemde özel eğitim veren okulları kurdu ve buradan yetişen çocuklar gerçekten de ülkeye faydalı insanlar haline geldiler. Cumhuriyet idaresi de sadece yetimler için değil kendi şehirlerinde veya büyük şehirlerde daha rahat eğitim alsınlar diye Devlet Parasız Yatılı sistemini hayata geçirdi. Devletin sağladığı bu imkandan faydalanan vatan evladından biriyim ben de. Osmanlı’dan bu yana eğitimini sürdüren eğitim yuvasındaki yavrularımızdan biri geleceğe dair planını Köln’de tıp eğitimi almak ve Alman vatandaşı olmak olarak tarif etmiş. Hangi vesileyle Alman vatandaşı olabileceğine dair bir fikrim yok ama besbelli “Türkiye’de yaşanmaz” korosu bu genç kardeşimizi etkisi altına almış.
Devletin durup düşünmesi gerekiyor. Artık gençlerimizi kaybetmeye bir son verelim. Herkesin geleceğini bu topraklarda gördüğü bir Türkiye heyecanı inşa etmek zorundayız. Raif Bey gibi bir sanat galerisinde gördüğü surete aşık olan ve onu ruhunun mezar taşı haline getiren iklimi ortadan kaldırmalıyız.
Hazindir ki Kürk Mantolu Madonna ile muasır Türk edebiyatının zirvelerine çıkan Sabahattin Ali bu ülkeye fazla gelmişti ve kaçıp gitmek isterken hayatına son verilmişti. Geriye ince bir sızı olarak Kürk Mantolu Madonna kaldı. Türkiye daha fazla çocuğunu kaybetmesin ve başka suretlere değil kendine, aslına muhabbet dolu bir gençlik yetişsin.
Alman vatandaşı olma hayali yaramızın hala ne kadar taze olduğunu gösteriyor.
Türkiye kaybettiği ruhunu bulana kadar hepimiz birbirimizi suçlayan fikir yetimleri olarak dolaşmaya devam edeceğiz. Başka evlerin, başka geleceklerin hayalini kuran, evden kaçmak isteyen fikir mültecileri olarak kendimize yol arayacağız.