Rusya Federasyonu Ukrayna Savaşının ilk aşamasını başarıyla tamamladığını açıklayıp, sonrasında da diplomasi masasına şans verince hatta İstanbul'daki görüşmeleri bizzat Putin gündeme getirince Ukrayna Savaşı'nda gidişatla ilgili bir umut doğmuştu.

Rusya Federasyonu Ukrayna Savaşının ilk aşamasını başarıyla tamamladığını açıklayıp, sonrasında da diplomasi masasına şans verince hatta İstanbul’daki görüşmeleri bizzat Putin gündeme getirince Ukrayna Savaşı’nda gidişatla ilgili bir umut doğmuştu. Gerçi, bu noktada birkaç olumsuz husus dikkat çekmiyor da değildi. Öncelikle Moskova’nın savaşın aşamalandırılması ile ilgili açıklaması kulaklara çok samimi gelmedi. Rusya’nın esas hedefini gerçekleştirmekte zorlandığı, bu nedenle savaşın gidişatında yeni, kendisi ve Ukrayna açısından önemli ama sınırlı hedefleri kazanmak konusunda kendini yeniden pozisyonlandırdığı izlenimi vardı. Aslında, bu daha önceki yazılarımızda da belirtmiştik, Rusya adına akıllıca bir karardı.

Diplomasiden uzaklaştık mı?

Ancak bu sınırlı hedefin ne kadar sınırlı olduğunu Moskova’nın muğlak tutması da üstlendiği maliyet çok yüksek olduğu için sonuçta stratejik kazanç elde etmek isteyeceği gerçeği de bize sahanın hala önemli olduğunu ve tarafların savaş yapma hatta kimi zaman el yükseltme kabiliyetinin önemsendiğini gösteriyordu. O gün gelinen noktada Rusya’nın avantajları kadar dezavantajları olduğunu da kabul etmek gerekir. Kremlin’in elinde hala savaşı radikalleştirebilecek imkanlar var. Ancak, Rusya’nın savaşın başındaki hedeflerine ulaşamadığı, bu yüzden ölçek küçültmek zorunda kaldığı ve Kremlin’in modern savaş için gerekli olan istihbarat, komuta, kontrol irtibatında zorlandığı hem Ukrayna hem de Batı tarafından gözlemlendiğinden “el yükseltme” söz konusu olduğunda sahada Rusya’nın tek başına el yükseltmeyeceği, başkalarının da el yükseltebileceği gözlemleniyordu. Bu nedenle Türkiye de dahil çeşitli ülkelerce kurulan, kurulmaya çalışılan diplomasi masaları, nihai hedef kalıcı bir barış anlaşmasının koşullarını oluşturmak ise, zor bir zemin üzerinde kuruluyorlardı. Bu noktada masada tarafların anlaşmaya yakın hareket etmeyi tercih etmesi temel anlaşmazlık noktalarının çözümüne yakın olunmasından ziyade iki anlama geliyordu. Bir: taraflar süreci- ki bu süreçte pek çok çözüm önerisi dillendirilecek, haritalarda pek çok işaret konulacaktır- süreçte ortaya çıkan öneri ve haritalarla yaşatmayı tercih ediyorlar zira sahanın belirsizliği artarken bu tür bir tansiyonu düşürme aracı her zaman bir gereklilik. İki: Ukrayna’daki savaş artık iki taraflı bir yıpratma harbi. Dolayısıyla aktörler için zaman kazanabildikleri, uluslararası topluma savaş amaçlarını anlatmak için soluklanabildikleri kısa aralıklar yaratabilmek önemli. Bu nedenle, bugün savaşın uzayacağı ile ilgili güçlü sinyaller verilirken, en güçlüsü Antalya-İstanbul hattında olmak üzere kurulan diplomasi sürecinin tamamen öldürülmediğini, öldürülmeyeceğini unutmamak gerek.

Sınırlı bir “B” planı

Moskova’nın savaşın ikinci aşamasından beklentisinin Ukrayna’nın doğu ve güneyinde stratejik kazanımlar elde etmek olduğu bir sır değil. Kiev’den çekilmenin Donbass üzerinde baskıyı artırmak için olduğunu neredeyse her gün dillendiren bir uzmana rastlıyoruz. Mariupol’de durumun çok çok kritik olduğu, Rus birliklerin ilerleme kaydettiği de söyleniyor. Rusya’nın son derece yıpranmış olduğunu anlamakla ve dolayısıyla bu savaşın bir aşamasında gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilememekle beraber Ukrayna savaşının başından itibaren dillendirilen bir olasılık da Oddessa’ya amfibi birlikleriyle çıkartma yapılması. Bu olasılık Donbass ve Kırım’ın ötesinde Ukrayna’nın Karadeniz kıyılarının kontrolü için Rusya’nın artık daha istekli davranabileceği varsayımından yola çıkıyordu. Başta da belirttiğimiz gibi Donbass ve Kırım’ın Rus kontrolü altında varlığının uzun bir süre garantisi Moskova için güzel bir sonuç olabilirdi -eğer Rusya bu amaca 2014’teki gibi araçlarla ve 2015’teki gibi Avrupa üzerinde baskıyı artırarak kavuşsaydı. Oysa şu anda Rusya sahada gerçekleştirdiği savaşın biçimi ile ve başarısızlıklarıyla başına fazlasıyla bela almış durumda. Bu nedenle, özellikle sivillere yönelik katliam haberlerinin artması ile ve Kiev’e yönelik füze saldırılarıyla beraber sahada verilmek istenen mesaj Rusya’nın bu savaşı çığırından çıkartmayı göze aldığı izlenimi. Ancak unutulmamalı bu savaşın başında milliyetçi tonla bezeli çılgınca şeyler konuşulsa da her gün Stalin/Hitler Putin benzetmesi yapılsa da bu ideolojik bir savaş değil. Bugün de hala ideolojik bir mücadele görüntüsü vermiyor. Yani, sahanın bizzat askeri güçle veya savaş araçlarıyla kontrolü dışında kontrolü çok mümkün gözükmüyor. Bu şartlarda Rusya amacını küçültme, Kırım ve Donbass’ı birbirine bağlama ve Herson’un ötesine gitme stratejisinde başarılı olabilir. Bir noktadan sonra Moskova için maliyeti yükseltmenin de zaten üstlendiği maliyet çok yüksek olduğu için anlamı kalmıyor. Ve mesele Ukrayna direnişinin nefesinin kalıp kalmadığı sorusuna odaklanıyor.

Moskova’nın batışı

Tam bu aşamada Ukrayna’nın Neptün gemi-savar füzeleriyle, çokça dillendirildiği şekliyle Karadeniz Donanmasının amiral gemisi Moskova kruvazörünün vurulması iki önemli mesaj verdi. İlk mesaj, Rusya’nın Doğu ve Güney Ukrayna’da kazandığı stratejik alanın garanti olmadığı çünkü hem yerel hem de Ukrayna direnişinin sürdüğü mesajıydı. Ayrıca Ukrayna direnişinin sadece kara konuşlu direnme gücü-İHA gücü koordinasyonunu başarıyla sağladığı için bu mesajı verebildiği düşünülmemeli. Uzmanların da belirttiği üzere Moskova’nın vurularak batırılması Ukrayna istihbaratının savaş yapma kapasitesinin bir parçası olduğunu gösteriyor. Bu noktada Rusya’nın ise bu tür bir operasyona hazırlıksız olması, Neptün sistemlerinin kullanılabileceği bir sahada amfibi çıkartması yapabilecek hazırlığı var mı sorusunun sorulmasına neden oldu. Yani Ukrayna, yaşlı bir Kruvazörü batırırken hem Rusya’nın bugün kazandığı mevzilere hem de gelecekte gündeme gelebilecek Oddessa operasyonuna yönelik ciddi mesajlar verdi. Bu mesajların kurdelesi ise özelde Karadeniz Donanmasının -ki bu Donanma Rusya’nın Karadeniz ve Akdeniz’deki varlığının belkemiğidir- genelde Rus savunma sektörünün prestijine verilen zarar idi. Kısaca tam Moskova, soykırımla filan suçlandıktan sonra artık kendisi için çıkacak faturanın sonuna geldiğini düşünürken, savaş kabiliyetlerinin prestijine vurulan bir darbeyle daha sarsıldı.

İki taraflı yıpratma harbi ve belirsizlik

Bu aşamada çokça seslendirilen ve neredeyse hiç seslendirilmeyen iki unsuru daha zikrederek yazımızı noktalayalım. İlki; Rusya’nın yeni aşamayla ilgili Moskova Kruvazörü üzerinden kendisine verilen mesajları okuması. Rusya yıpranmış olsa da yeni aşamasının yani B planının sözde başarısını/başarısızlığını açıklamadı. Bu da Moskova’nın alan kontrolü için güç toplarken Ukrayna direnişini yıpratmak için sahayı terörize edebileceği beklentisini doğuruyor. Belirli unsurların örneğin hipersonik füzelerin filan kullanıldığı, sivillere yönelik barbarca eylemlerle psikolojik korku unsurunun yayılmaya çalışıldığı biliniyor. Taktik nükleer silahların kullanılması noktasına gelir miyiz sorusu da bu nedenle soruluyor. Ben kişisel olarak korku faktörünü tetiklemek için tehdidin kullanılabileceğini ama taktik nükleer silahların sonrasında yaratacağı sorunlar nedeniyle kullanılmasının zor olduğunu düşünenlerdenim. Öte yandan Rusya’nın yıpranmasına çok odaklanırken Ukrayna direnişinin yıpranmasını gözden kaçırmamak gerek. Uluslararası toplumun desteği, lojistik ve istihbarat sağlanması ve mühimmat ile silah yardımı elbette hayati. Ayrıca Dünya’nın ikinci konvansiyonel gücüne karşı kazanılan başarılar moral verici ama yaklaşık iki aydır sahada bilfiil savaşan direnişin yorulduğunu düşünmeliyiz. Dolayısıyla bu artık iki taraf için de bir nevi yıpratma harbi ve bu nedenle tırmandırma seçeneği, sahayı radikalleştirecek unsurlar ve psikolojik etki yaratacak saldırı biçimleri elde tutulmaya devam ediliyor. Hem Batı hem Rusya stratejik kazanç elde edeceklerini düşündükleri için bu yıpratma harbini Ukrayna-Rusya için bir nevi Rus ruletine çevirdiler. Bu benzetmeye devam edersek, Rus ruleti kazancın göreceli, kaybın ise çok büyük olduğu bir oyun, bu yüzden taraflar şimdilik kafalarına ateş etmek yerine ellerini, kollarını vurmaya, böylece de oyunu uzatmaya devam ediyorlar. Sözün özü, Ukrayna savaşının yeni aşaması da hem savaşan taraflar için hem de savaş sürdükçe artan belirsizliğe katlanmak zorunda kalan uluslararası toplum için çok zor olacak.