Vakıf Katılım web

22 TEMMUZ'DAN SONRA NE OLACAK?

Micheal KUYUCU 05 Haz 2020

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Biz zengin bir ülke değiliz, hiçbir zamanda olmadık.

Korona pandemisinde çok samimi olarak söylemek isterim ki bazı konularda çok kötü sınıfta kaldık. Sınıfta kalanlar kim derseniz? Ben ilk sıraya insanları koyacağım. Herkes devlete laf sokuyor, herkes devleti eleştiriyor. Evet var, devletin de beni arada şaşırtan “Allah Allah bu neden yapılıyor?” dedirten davranışları olmuyor değil. Ama bir şekilde iyi gitti işler korona döneminde.

Biz zengin bir ülke değiliz, hiçbir zamanda olmadık. Kendi küllerinden kavrulan bir cumhuriyet olarak doğduk. Her ne kadar bir kesim bunu inkar etsede ecdadımız büyük. Hepimiz Türküz ama hepimiz Osmanlı’nın torunlarıyız. Müslümanı da, Kürtü de, Alevisi de, Ermenisi de,Yahudisi de, Rumu da, Çerkezi de akla gelen herkes tek bir çatı altında toplandık. O da “Türklük” çatısı.

Pandemiden iki grup etkilendi

Korona pandemisinde yediden yetmişyediye herkes birlik olamadığımızı gördü. Kutuplaşma yardımlara da yansıdı. Benden değilsen “öl” diyecek noktaya geldik. Yardımlaşma kalmadı. Ekonomik kriz bir bahane oldu. Herkes fırsatçılığa vurdu işi. Bu dönem pandemiden etkilenen iki grup oldu. Birincisi gerçekten de pandeminin ortaya çıkarttığı ekonomik krizden etkilenen esnaf,  ikinci ise pandemi sürecinde cebinden para kaybeden zengin takımı. İki grupta iki aydır “mücbir sebep” geyiğine sarılmaya başladı. Şirketler insanların işlerine son verdi, şirketler sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlerde personeline maaş kesintisi yaptı, şirketler personeline “15 gün çalış 15 gün evde otur, sana 15 günlük maaş vereyim” üçkağıdına yattı. Daha neler neler yaşandı.

Özetle şirketlerin büyük bir bölümü pandemiyi mücbir neden sayıp bu durumdan faydalanmak istedi. Neden biliyor musunuz? Servetleri azaldığı için, karlarından kaybettikleri için. Bunu yapanların çok büyük bir bölümü de zenginler. Bu dönem onlarca saçma sapan olay duydum. Çok üzüldüm, çok şaşırdım. Bütün bu olaylar “mücbir sebep” adı altında, halkı sömüren kitleler tarafından yapıldı.

Mücbir sebepçilere fırsat vermeyin

15 Haziran günü mahkemeler açılacak,  binlece “mücbir neden” başlıklı korona pandemisinden dolayı üç kağıtçılık yapan şirket ve insanın mahkeme dosyası incelemeye girecek. Bu aşamada çok ciddi bir sıkıntı var. Burada yargıya büyük bir iş düşüyor. Yargı, korona pandemisini mücbir neden olarak sayıp üç kağıt yapan, ödemelerini yapmayan, personeline iftira atarak işine son veren şirketler kısaca “mücbir nedenler” bahanesi ile mağdur olan insanların ve şirketlerin yanında olması gerekiyor. Burada iş adalet bakanlığına düşüyor, hakimlere çok hem de çok ama çok büyük iş düşüyor. Bu tür davaları hemen ilk celsede elemeleri ve suistimal yapanlara prim vermemeleri lazım.

Nedir 22 Temmuz olayı?

“İşçi çıkartma” dedim az önce. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çıkan yasayla üç aylığına şirkerlerin işçi çıkartmasının önüne geçti. Yani şirketlerin personellerinin işlerine korona pandemisi yüzünden yani mücbir nedenlerden dolayı son vermesi üç aylığına yasaklandı. Bu üç aylık süre, 22 Temmuz günü bitiyor. Şimdi herkes aç köpek gibi 22 Temmuz’un gelmesini bekliyor. Neden mi? Korona pandemisi sürecinde ortaya çıkan ekonomik krizi “mücbir neden” olarak kullanıp insanların işlerine son vermek için.  Normalleşme sürecinin başlaması ile beraber pandeminin bittiği, ikinci dalganında gerçekleşmeyeceğinin algısının kamuoyunun beynine tamamen kazınması ile beraber herkes para pul hesapları yapmaya başladı. Bu para pul hesaplarının içinde en çok eleman çıkartma, yani çalışanların işine son verme planları var. Şirketlerin çoğu, özellikle zenginlerin sahip olduğu şirketlerin çoğu 22 Temmuz’u doğum günleri gibi bekliyor. Çünkü o tarihten sonra devletin uyguladığı “işçi kovma yasağı” bitecek. Yani bu tarihten sonra, patronlar istedikleri kişinin işine pandemi mücbir nedenini bahane ederek son verebilecek.

Recep Tayyip Erdoğan’a açık çağrı

İşte sıkıntı burada başlıyor. Pandeminin bitmiş olması, her şeyin normale döndüğü anlamına gelmiyor. Cumhurbaşkanının çıkan yasaya göre bu işçi çıkartma yasağını üç ay daha uzatma hakkı var. Yani yasa 3+3 ay olarak çıktı. Şimdi, 22 Temmuz’dan sonra çalışanlar zengin cimrilerin kurt kapanlarına bırakılırsa, bu ne AK Parti’nin ne de Recep Tayyip Erdoğan’ın halkçı kimliğine yakışmaz. Bu konu için konuşmak için belki çok erken, ama ülkede zaten yüksek olan “işsiz sayısı”nı 22 Temmuz’dan sonra pandemi mücbir nedenlerini kullanarak arttırmasına izin verilmemesi lazım.

Bu çok ciddi bir sorun. Bu tarih eğer üç ay daha uzatılmazsa 22 Temmuz’dan sonra Türkiye’deki işsiz sayısında çok ciddi bir artış yaşanacak. Bunun için mutlaka ama mutlaka Cumhurbaşkanının elindeki +3 aylık yetkiyi kullanarak, “işçi çıkartma” yasağının devam etmesi lazım. Normalleşmenin başlaması ekonominin hemen toparlanması anlamına gelmiyor. Bu artı üç aylık süre uygulamaya sokularak işçi çıkartmanın 22 Ekim tarihine kadar uzatılması lazım.