ABD ASLINDA NATO'YA İHANET EDİYOR

Ozan CEYHUN 15 Ağu 2018

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
ABD Başkanı Trump'ın Türkiye'yi hedef alan tweet'ler atarak Türkiye Ekonomisine saldırısı kelimenin tam anlamıyla NATO'ya da ihanettir.

NATO üyesi bir ülkenin bir başka NATO üyesi ülkenin ekonomisine zarar vermek amacıyla yürüttüğü ekonomik savaş özünde NATO içinde NATO’ya yapılan bir hainliktir. NATO üyesi bir ülkeyi ekonomik olarak zayıflatmak demek onu askeri olarak da zayıflatmak demektir. NATO prensiplerine ve felsefesine aykırı bu durum kesinlikle kabul edilemez.

ABD bunun aynısını en başta Almanya olmak üzere diğer NATO müttefiklerine de yapmaktadır. Türkiye’ye yönelik ABD kaynaklı saldırılar kısa vadeli olarak sadece Türkiye’ye zarar veriyor gibi görünse de orta ve uzun vadede tüm NATO üyesi ve AB üyesi ülkelere de zarar verecek niteliktedir. Ayrıca NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan ülkeye yönelik bu saldırılar NATO’yu içeriden parçalamaya da neden olacak niteliktedir. NATO üyesi ABD’nin Türkiye’yi zayıflatmayı hedef alan saldırıları karşısında Türk milleti haklı olarak “ülkenin NATO ile olan ilişkisini” ve “ABD’nin aslında bir dost ülke mi yoksa düşman ülke mi olduğu” sorusunu sorgulamaya başlamıştır. Türk milleti ABD’nin “düşman” olmasa da kesinlikle “dost” olmadığı inancını her geçen gün arttırmaktadır. Bu nedenle de Türkiye’nin ABD dışında ülkeler ve süper güçlerle çok daha sıkı ilişkiler kurması talebi Türkiye’de her geçen gün artmaktadır. “Trump kafasıyla” ABD, her geçen gün daha fazla “Türkiye’yi kaybetmeye” doğru ilerlemektedir. AB de bu gelişmeye kayıtsız kaldığı ya da ABD’nin sadece ve sadece kendi çıkarları için dünyayı felakete sürüklemesine karşı tavır alama cesaretini göstermediği durumda kesinlikle Türkiye’yi kaybetme rizikosu ile karşı karşıyadır.

Türkiye’de 15 Temmuz 2015’te kanlı bir darbe girişimi sonrası milletin büyük bir direnişi ile karşılaşarak amaçlarına ulaşamayan darbecilerin başındaki kanlı “cani” ve yakın çevresini oluşturan teröristler şu anda ABD’de yaşamakta ve ABD tarafından himaye edilmektedirler. Türkiye’nin tüm haklı taleplerine rağmen Türkiye’ye iade edilmedikleri gibi onların Türkiye’ye karşı düşmanca faaliyetlerine de göz yumulmakta ve belki de destek verilmektedir. Türk milleti bu durumu zaten büyük bir nefretle izlerken şimdi de Türkiye düşmanı teröristleri himaye eden ülkenin Türkiye ekonomisine zarar vermek amacıyla başlattığı saldırıları aynı şekilde büyük bir kızgınlıkla izlemektedir. Eğer ABD’nin amacı Türkiye’de yaşamakta olan insanları “ABD’ye düşman etmek ise” bu hedefine oldukça yakındır. 

1960, 1971 ve 1980 yıllarında Türkiye’de gündeme gelen tüm askeri darbelerin ABD desteğiyle ve çoğu kez ABD’nin kontrolünde yapılan askeri darbeler olduğunu Türk milleti hiç unutmamıştır. ABD’nin desteğiyle 1960, 1971 ve 1980’de gerçekleştirilen askeri darbeler hem Türkiye’nin demokrasisinin gelişmesini engellemiş hem de Türkiye ekonomisinin o yıllarda ABD’ye aşırı bağlı kalmasını sağlamıştır. Türkiye’nin 2002 yılından beri silkinip ABD’ye aşırı bağımlılıktan kurtulup bir çok alanda bağımsız bir ülke olma yolunda ilerleyişi belli ki en başta ABD’yi çok rahatsız etmektedir. 

Anlaşılan ABD, demokratik ve ekonomisi güçlü bir Türkiye’yi değil tam tersine Mısır gibi askeri bir diktatörlükle yönetilen ve ekonomisi tamamen ABD’nin elinde zayıf bir ülke olarak görmek istemektedir. Türkiye’nin örneğin Filistinlilere verdiği destek hatta Kudüs’ün İsrail’in başkenti yapılmasına karşı dünya genelinde gündeme gelen direnişin öncüsü olması rahatsız etmektedir. Mısır gibi “Filistinlileri satarak”, “İsrail’i bugün yöneten rejimle iş birliği” yapan ülkeler ABD için cazip ülkeler konumundadır.

Yalnız bilinmesi gereken gerçek Türkiye ne bir Yunanistan ne de bir Mısır’dır! Türkiye ekonomisi bu tip baskılara kolay kolay “boyun eğmeyecek” kadar deneyimli bir ekonomi haline gelmiştir. Ve Türk milleti bulunduğu coğrafyada “parçalanmış” ve “iç savaşlarla kan gölüne dönen” ve de askeri darbelerle “sömürgeleştirilen” ülkelerdeki gelişmelerden gerekli dersleri çıkarmış bir millettir. Bunu 15 Temmuz 2015’te kahramanca kanıtladı. Üzerine bombalar yağdıran uçaklara, ateş eden tanklara ve asker üniformalı teröristlere teslim olmayan Türk milleti bu ekonomik saldırılar karşısında da gerekirse “az ile yetinmeyi” başarır. Bu nedenle de şu anda Devlet Başkanları Recep Tayyip Erdoğan’a tam destek vermektedir. Üstelik ABD’nin bu saldırıları karşısında daha dün Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermeyen ama ülkesini seven, “üç beş dolara” onurunu hiçbir zaman “satmayacak” olan muhalif kesimler de bugün Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanındadır. 

ABD bu saldırıları ile tüm Türkiye’nin “birlik içinde dayanışmasına” da vesile olmaktadır. Ancak öte yandan yukarıda belirttiğim gibi her geçen gün daha fazla Türkiye’yi kaybetmektedir. Zor koşullar yeni fırsatlara olanak sağlar. Türkiye’de şimdi en başta Rusya ve Çin olmak üzere daha düne kadar NATO üyeliği nedeniyle uzak durduğu süper güçler ile yakın ilişkiler içinde olacaktır. Aslında tüm dünyanın şu anda ABD’nin son süreçte en başta kendisine büyük zarar verecek olan bu politikalarına karşı ortak tavır almak zorundadır.

Eğer AB ve tüm diğer NATO üyesi ülkeler en başta NATO’nun gelecekte de var olmasını istiyorlarsa ABD’nin NATO’ya ihanetine izin vermemek zorundadırlar. 

Bugün Türkiye’nin ekonomik sıkıntılar içinde olmasına sevinenler yarın bunun büyük bir hata olduğunu anladıklarında kendileri için de çok geç olabilir!