ABD İLE MUTABAKATIN ARTILARI, EKSİLERİ

Faruk AKTAŞ 09 Ağu 2019

Faruk AKTAŞ
Türkiye ile ABD arasında Suriye'nin kuzeyinde PYD'nin denetimindeki bölgelere yönelik bir operasyon konusunda anlaşma sağlandı.

Gerek Ankara gerekse de Washington’dan yapılan açıklamalara göre operasyonu yürütmek amacıyla bir müşterek harekât merkezi kurulacak ve mültecilerin yerleştirilmesi amacıyla bir barış koridoru inşa edilecek.

Bir yönüyle bakıldığında bu anlaşmayla ABD, Türkiye’yi frenlemiş oldu.

Ama zaten mevcut koşullarda bir operasyon ile PYD’yi bölgeden silmek imkânsızdı.

Dolayısıyla bu mutabakatın en belirgin sonucu ABD’nin, Türkiye’nin baskıları sonucunda PYD’yi satmış olması olacaktır.

Bu anlaşma PKK/PYD dâhil birçok kesim tarafından böyle algılanacaktır.

Bu algının oluşması bile Türkiye açısından büyük bir başarıdır.

Afrin operasyonu sürecinde de benzer tartışmalar olmuş, ABD “müttefiklerini sattı” eleştirileri karşısında “Afrin’de zaten bizim üssümüz, askerimiz yoktu” diye açıklamalar yapmak zorunda kalmış ancak bu açıklamalar o çevreleri pek de tatmin etmemişti.

Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon tartışmaları gündeme geldiği günden bu yana da Pentagon başta olmak üzere birçok ABD’nin birçok güç merkezi, “müttefiklerimizi yalnız bırakmayız” çıkışları yapıyordu.

Şimdi ABD, “müttefikim” dediği bir örgüte yönelik operasyona izin vermekle kalmıyor o operasyonu koordine edecek karar merkezinin içinde yer alıyor olacak.

Uzun süredir tartışılan bir konu ABD’nin bölgede PKK/PYD eliyle bir Kürt devleti kurmaya çalıştığıdır. Bu görüş Türkiye’de birçok kesim tarafından dillendirilmesine karşın ben aynı kanıda olmadığımı birçok kez dile getirdim.

Benim görüşüm, “ABD’nin bir Kürt devleti oluşturmak için değil, Türkiye’yi cezalandırmak, arzu ve beklentilerini Türkiye’ye kabul ettirmek için PYD’yi desteklediği” yönündedir.

Tabi bir de Suriye’deki çıkarlarını korumak için.

“ABD, kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye ile bir uzlaşma sağlaması halinde bir çırpıda PYD’yi satar” diyordum ki bu anlaşmanın bu görüşümü önemli ölçüde teyit ettiğini düşünüyorum.

Varılan mutabakatta güvenli bölge konusunda genişlik ve derinlik mevzuları belirtilmediği için tam bilmemekle beraber Fırat’ın doğusundaki önemli bir alanın PYD’nin denetiminden çıkacağını öngörmek mümkün.

Muhtemelen PYD’nin denetiminden çıkarılacak bu bölgede bir barış koridoru oluşturularak Türkiye’deki Suriyelilerin bir kısmı buraya yerleştirilecek.

Kanımca bu operasyon ile eş zamanlı olarak PKK’nın Irak’taki yapılanmasına karşı yürütülen Pençe Harekâtı 1 ve 2’nin de devam ettirilmesi şarttır.

Bu sayede PKK/PYD hem Suriye’den hem Irak’tan kıskaca alınmış olacaktır.

İşin içinde ABD de olacağı için bu harekâtlarla PKK/PYD’nin bitiremeyeceği açıktır.

Buna karşın örgütün büyük bir kayba uğratılması muhtemeldir.

En önemlisi örgütün ABD’ye duyduğu güven önemli ölçüde sarsılacaktır.

Bu güven sarsılması örgütte ciddi çözülmelere yol açacağı gibi uluslararası camiada Türkiye’nin caydırıcı gücünün pekişmesini sağlayacaktır.

Öte yandan öyle ya da böyle Suriye krizi bir şekilde çözülecek ve sonrasında ABD’nin, sahada bugünkü gibi bir varlığı kalmayacaktır.

O aşamadan sonra, ABD’ye karşı güveni sarsılmış, Türkiye tarafından epey hırpalanmış bir PKK/PYD’nin tamamen yok edilmesi daha kolay olacaktır.

Dolayısıyla güvenli bölge konusunda ABD ile bir anlaşmaya varılması, Türkiye’nin caydırıcı gücünün teyidi ve PKK/PYD’nin tamamen bitirilmese bile önemli ölçüde zayıflatılmasını sağlaması açısından Türkiye açısından önemli bir kazançtır.

Bu kazanımlardan sonra devamını getirmek daha kolay olacaktır.