ABD'YE KARŞI AB-RUSYA DENGE POLİTİKASI

Faruk AKTAŞ 09 Nis 2019

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Yılın henüz ilk çeyreği geride kaldı.

Erdoğan ve Putin üçüncü kez bir araya geldi.

Bu ziyaret, geçtiğimiz hafta Washington’dan S-400’ler üzerinden gelen tehdit dolu açıklamaların ardından daha da önem kazandı.

Söz konusu tehditlerin ardından Türkiye, ABD ilişkileri daha yoğunca tartışılmaya başlandı.

Tehditler S-400’ler üzerinden yapılsa da iki ülke arasındaki sorunlar bununla sınırlı değil.

ABD’nin PYD’ye desteğini sürdürüyor olması, FETÖ meselesi, Halkbank davası ve daha birçok sorun.

En önemlisi de Washington’un Filistin-İsrail planları.

Bu kapsamda ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının da önümüzdeki dönem Ankara-Washington ilişkilerinde yeni bir soruna dönüşme ihtimali yüksek.

Kimi görüşlerin aksine, ABD’nin İsrail yaklaşımları bugün yapılacak seçimlerde Netanyahu’ya destek olunmasıyla sınırlı değil.

Trump yönetiminin bölge politikalarının ana eksenlerinden birisi bu.

Ve belli ki ABD bunu devam ettirecek.

Ve bu devam ettikçe Ankara-Washington ilişkilerinin düzelme ihtimali zor görünüyor.

O nedenle Türkiye’nin buna karşı yeni bir denge ayağı oluşturması gerektiği kanaatindeyim.

Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesi başından itibaren bu amaca dayanıyordu ve hala aynı yaklaşım üzerinden bu devam ediyor.

Ancak bu yeterli değil.

Türkiye’nin, ABD’ye karşı Rusya ile ilişkileri belirli bir dengede götürürken hızlı bir şekilde AB ile de ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Trump’ın başa gelmesinden bu yana zaten ABD ile AB arasında giderek artan bir gerilim söz konusu.

Öte yandan gerek Filistin-İsrail gerekse İran’a yaptırımlar konusunda Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri daha yakın politikalara sahip.

Avrupa Birliği, ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınmasına olduğu gibi Trump yönetiminin Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak tanıma kararına da aynı şekilde karşı çıktı.

Şimdi Washington’un Türkiye’yi üyelikten çıkarmakla tehdit ettiği NATO konusunda ABD ile Avrupa da ciddi sorun yaşıyor.

Öyle ki uzun süredir Avrupa Birliği kendi ordusunu kurma çabası içine girmiş bulunuyor.

Yine bu sebeple bazı Avrupa Birliği üyesi ülkeler epey süredir Rusya ile ilişkilerini düzeltme arayışında.

Tüm bu sebepler karşılıklı adımlar atılması halinde Ankara-Brüksel ilişkilerinde Washington ile ilişkilere oranla çok daha kolay gelişme sağlanması ihtimalini mümkün kılıyor.

Uzun süreden bu yana Avrupa’da artan İslam düşmanlığı ve Erdoğan karşıtlığına rağmen bu mümkün.

Erdoğan karşıtlığının Avrupa’da tavan yaptığı dönemde bile AB ile mülteci anlaşması imzalanabildi.

Karşılıklı atılacak adımlarla aradaki güven sorununun kısmen de olsa aşılması halinde çok hızlı gelişmeler sağlanabilir.

AB ile ilişkilerin düzelmesi halinde bazı Birlik üyesi ülkelerin PKK ve FETÖ’ye verdikleri destek de minimize edilebilir.

Özellikle önümüzdeki dönemin ciddi sorunlarından biri olması beklenen Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları konusunda Avrupa tarafının Türkiye’den yana pozisyon alması sağlanabilir ki bu onların da ciddi yararına olacaktır.

ABD, Rusya ile belirli bir denge politikası tutturmuş, Avrupa Birliği ile ilişkileri normalleşmiş bir Türkiye’ye karşı atacağı hiçbir adamdan sonuç alamayacaktır.

Öyle ya da böyle Washington da şapkasını önüne koyarak Ankara ile ilişkileri düzeltme yoluna girmek zorunda kalacaktır.