"AB'NİN SAMİMİYETSİZ VE İKİ YÜZLÜ TUTUMU"

Ozan CEYHUN 23 Kas 2019

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
Türkiye, AB'nin ve Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'ye karşı birçok konuda verdikleri sözleri tutmamalarına ve çoğu kez Türkiye'yi "haksız" ve "yanlış bilgilerle" eleştirmelerine rağmen diyaloğa önem vermekte.

Bıkmadan ve usanmadan Avrupalı muhataplarına gerçekleri anlatmakta. Onları “terör örgütlerinin propagandasına kanmakta” oldukları konusunda uyarmakta. Çünkü Türkiye, AB’nin değerlerine saygı duymakta. AB üyeliği kararlılığını sürdürmekte. 

AB’nin aslında bırakın eleştirmeyi Türkiye’ye sadece “teşekkür etmesi” gerekir. AB’yi tehdit eden DEAŞ terörünü etkisiz hale getiren ülke Türkiye! DAEŞ’e karşı gerçek anlamda mücadele eden ve teröristlerle savaşan tek ülke Türkiye! 

Yine aynı şekilde Suriye’den AB’ye eğer milyonlarca sığınmacı gelmedi ise bunu sağlayan ülke de Türkiye! 4 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacıyı ülkesinde barındıran Türkiye’ye AB söz verdiği mali desteği bile vermedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haklı olarak “Güvenli bölge oluşturalım. Dönmek isteyen sığınmacılar oraya dönebilsin” dediğinde hiçbir destek vermeyen ülkelere “madem güvenli bölgeyi desteklemiyorsunuz, biz artık tek bir sığınmacı alamayız, o zaman bırakalım size gelsinler ve siz bakın” dediğinde de bazı Avrupalı politikacılar “utanmadan” “Türkiye Cumhurbaşkanı bizi tehdit ediyor” şeklinde asılsız iddialarda bulundular. Oysa tehdit eden yok. Türkiye Cumhurbaşkanı gerçeği dile getirdi.

“Gerçekler” ise Türkiye söz konusu olduğunda AB’nin ve Avrupa Parlamentosu’nun duymak istemediği konular.

“PKK terör örgütü ve YPG terör örgütü aynı merkezden yönetiliyor” ya da “YPG’nin başındaki Mazlum Kobani isimli terörist uzun yıllar PKK terör örgütü yöneticisi idi” dendiğinde AB ve Avrupa Parlamentosu “üç maymunu” oynamayı çok seviyor.

“YPG terör örgütü DEŞA’a karşı savaşmıyor. YPG terör örgütü Suriyeli Araplara, Kürtlere ve Türkmenlere karşı savaşıyor” diye anlatıldığında AB ve Avrupa Parlamentosu “üç maymun” oyununu sürdürüyor.

“Doğu Akdeniz’de Kıbrıs adası çevresindeki enerji kaynakları sadece Kıbrıslı Rumların değildir. Üstelik siz sadece Kıbrıslı Rumları AB üyesi yaparak Kıbrıslı Türklere büyük bir haksızlık yaptınız” dendiğinde AB ve Avrupa Parlamentosu “hiç duymamış” gibi davranıyor.

Kısacası Türkiye söz konusu olduğunda “gerçekler” değil “yalanlar” ilgilendiriyor AB’yi ve Avrupa Parlamentosu’nu.

Bunun bir örneğini daha geçtiğimiz Çarşamba Günü yaşadık. Türkiye Dışişleri Bakanı, NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi için geldiği Brüksel’de hiç vakti olmamasına rağmen Avrupa Parlamentosu’nun yeni başkanı David Maria Sassoli ile tanışmak ve kısa bir sohbet gerçekleştirmek amacıyla onu ziyaret etti. Bu kısa “nezaket ziyaretinin” ardında da “samimi ve yapıcı bir görüşme gerçekleştirdim” diyerek Avrupa Parlamentosu’ndan ayrıldı. Görüşme gerçekten de samimi ve dostça bir ortamda gerçekleşmişti.

Ancak Avrupa Parlamentosu’nun yeni başkanı Sassoli, tüm diplomatik nezaketi ve “gerçekleri” bir kenara iterek sosyal medya üzerinden öyle bir açıklama yaptı ki ben şahsen eski bir Avrupa Parlamentosu milletvekili olarak bu kurum adına “utandım”.

AP başkanı sosyal medyada dört ayrı paylaşım ile içeride konuşulmayan ama Avrupa Parlamentosu’nda “Türkiye karşıtı grupların alkışlarını alacak” ne varsa “konuşulmuş” gibi kamuoyuna duyurdu. 

Oysa çok güzle bir diyaloğun başlama şansı gündeme gelmişti. AP başkanı bu şansı yok etti.

Dışişleri Bakan Mevlüt Çavuşoğlu da yaşanan bu “çirkin duruma” cevaben haklı olarak bir paylaşımda bulunarak “Avrupa Parlamentosu Başkanı’nın yüzüme karşı dile getiremediği hususları gerçekmiş gibi paylaşması AB’nin samimiyetsiz ve ikiyüzlü tutumunun yeni bir örneğidir. Avrupa halklarını temsil eden birinin AB kurumunda yapılan görüşmenin içeriğini çarpıtarak vermesinden hicap duyuyorum." deme ihtiyacı duydu. Çok haklı!

AB’nin bu samimiyetsizliği ve iki yüzlü tutumu aslında Türkiye ve AB ilişkilerine çok zarar vermekte.

Daha önce de yaşadık. AB üyesi bir ülkenin üç bilinen ismi Türkiye ziyaretlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme sırasında tek olumsuz kelime bile söylememelerine rağmen daha sonra gazeteciler önüne çıktıklarında “konuşmadıklarını konuşmuş” gibi “yalan söylediler.”  Oysa içeride “korkak” olmaları için hiçbir neden yoktu. Eleştirilerini dile getirmeleri gayet doğaldı. Ama tam tersi sadece güzel sözler söyleyip ayrıldılar. Sonra da gazeteciler karşısında “palavralar” anlatarak kendi seçmenlerini kandırmaya çalıştılar.

Türkiye kamuoyu bu “iki yüzlülükten” bıktı. Bu samimiyetsizlik ve iki yüzlü tutumlar en fazla AB’nin imajına zarar vermekte.

Örneğin Avrupa Parlamentosu’nun imajı Türkiye’de “0”. Geçtiğimiz Çarşamba günü gerçekleşen görüşme sonrası paylaşımlarıyla AP başkanı da ne yazık ki Avrupa Parlamentosu’nun imajına olumlu bir katkı sunmadı. Tam tersine Türkiye kamuoyu nezdinde AB’ye ve AP’ye büyük zarar verdi.

Oysa güzel bir diyalog şansı yakalanmıştı. Ancak demek ki AP başkanına o sosyal medya paylaşımlarını yaptıranlar bu diyaloğu istemiyorlar!