"ADINI SEN KOY DEDİM!"

Fehmi KETENCİ 05 Oca 2020

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Yeni yıla girmeden, "köprüden önce son çıkış" olarak da tanımlayabileceğimiz aralık ayı; yılbaşına yaklaştıkça, dozunu arttıran bir düşünce fukaralığına doğru bizleri sürüklemeye başlar.

Yeni yıllın yıllardan beri, olmazsa olmazları arasında trend topik olan bir kelimesi var ki, son derece önemli. Nereye bakarsanız, nereye giderseniz hep ondan söz edilir, medyanın hemen hemen hepsinde (pardon bazılarında) en çok kullanılan kelimedir.

Çoluk-çocuk hepimizin, yılda bir gün olsa da, mutlu bir kaç saat geçirmeyi hayal ettiğimiz yılbaşı gecesi sabahında tatıl günümüzü bir “kabusa” dönüştüren ve aklımıza geldiğinde hepimizi derin derin düşündüren o kelime; Adı “Zam” ama, son zamanlarda adı zorunlu değişikliğe uğradı ve ondan söz ederken “Fiyat Ayarlaması” diyorlar. Ancak; asıl olması gereken adını kullanmak, insanlara daha çok eziyet veriyor. Tercihte “eziyet veren şeyler” hiç kullanılmaz ama, bizler yıllardır “dertleri zevk edindiğimiz” için, bizleri çok düşündüren, kabusumuz olanını kullanmayı tercih ederiz hep.

      Yeni yıla girmeden, “köprüden önce son çıkış” olarak da tanımlayabileceğimiz aralık ayı; yılbaşına yaklaştıkça, dozunu arttıran bir düşünce fukaralığına doğru bizleri sürüklemeye başlar. Son haftasında ise, işler iyice zıvanadan çıkmıştır. Bizler, şu yılbaşı keyfimize limon sıkmayıp; “iyice kendimizden geçelim, unutmak isteyeceklerimizi bir geceliğine bile olsa unutalım” deriz, o kelimenin verebileceği rahatsızlığı olabildiğince ötelemeye çalışırız.

      O gece, imkanlarımızdan yarattığımız ortamda, peynirimizi küçük küp küp parçalara bölerek, birkaç zeytini, salatalık, domates refakatında, yılbaş gecesi keyfini çıkarabilmek için uzun zamandır, “pamuklar içinde” özenle sakladığımız “35’lik rakı”nın zenginleştireceği ritiuel eşlğinde, televizyonlarda varsa eğer, müzik programlarını izleyrek veya müzik dinleyerek, hayal kurduğumuz gecenin keyfini çıkarmaya çalışırız.

      Hızımızı almışken, birçok şeyi unutabilme kararlılığını ve direncini yakalamışken, masamızdakileri katık ederek, kadehteki rakımızı koklayarak yudumladığımız, olabildiğince uzatmaya çalıştığımız o gecenin sabahı; “sabah ola hayrola” diyerek uykuya dalarız.

      O geceye taşıdıklarımızın yükü ve o gecenin sırtımıza yükledikleriyle “yeni bir yıl”a ve yeni bir güne uyanırız. Eski yıldan yeni yıla getirmek istemediklerimizi silip yenilenmiş bellekle yola çıkalım düşüncesindeyiz ama; ne çare ki, gecenin güzellikleri bizi çoktan terk etmiştir.

      Unutmak istedklerimiz unutulmamak için ellerinden geleni yapmaktadır ve kendimizi o “namıdeğer” kelimenin oluşturduğu ortamın içinde buluruz.

      Burada adını sıkça söyleyip reklamını yapmak istemediğim, o “Trend Topik” kelimenin toz dumana kattığı ortamda, hasretle yolunu gözlemlediğimiz, “bir umut” dediğimiz iki şeyi bekliyorduk. Birincisi; son enflasyon rakamlarının açıklanması (sadece meraktan), ikincisi ve en önemlisi; umutlarımızın yeşereceği, dar gelirliye, emekliye biraz nefes aldıracak,

memur-işçi emekli “maaş zamları”nın açıklanmasıydı.

      Enflasyon; yüzde11.84 olarak kayıtlara geçti. Memur-İşçi Emekli zamları ise; yüzde 5,5-6,5 olarak açıklandı.

      Bu konuları iyi bilen ekonomistlerimiz bunlarla ilgili o kadar çok yorum yaptılar ki, dar gelirliler “şimdi ne oldu” sorusunu sormaktan iyice daraldılar. Görünen o ki; çarşı pazarda, temel tüketim maddelerine yansıyan zamlar ortada dururken hesaplar iyice şaştı.

      Rakamlara şöylesine bir baktım; çarşı-pazar, temel tüketim maddeleri ve birçok şey, hatta milletvekli maşları bile enflasyon rakamlarının bir mislinden fazla zamlanmışken enflasyonun yüzde 11.84 olarak kayıtlara geçmesi ve buna karşın emkliye verilen zamların yüzde 5,5-6,5 arasında kalmasına nasıl bir yorum getirmeli bilemedim.

      Sadece; ev alışverişlerimin bir kısmını ben yaptığım için net söyleyebiliyorum; geçtiğimiz hafta ile bu hafta arasında çarşı-pazara yansıyan zam oranlarının bile,

Memur-İşçi emeklilerine verilen zam oranlarının çok üstünde olduğunu rahatça görebiliyoruz.

      Evet, yeni yıla girerken bile, umutların tamamen tükendiği bir durumdayız. Daha ilk haftasında; elektrik, doğalgaz (ayın fatura tutarları ile henüz tanışamadık), su ve diğer temel tüketim maddelerinden cebimize yansıyan zamların hesabını henüz yapamadık.

      Bu yaşananların “adını sen koy artık!” dedim kendi kendime ve hesap yapmaktan vazgeçtim.