AİLE ANAYASASI

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Her ailenin, çoğunlukla yazılı olmayan bir anayasası vardır. Ailenin ciddi bir ortak mal varlığı yahut şirketi varsa yazılı bir aile anayasası şarttır. Zira rakamlar, anayasası olmayan ailelerin ve aile şirketlerinin, varlıklarını ve birliklerini, sonraki kuşaklara aktaramadıklarını gösteriyor.

Ülkemizdeki ve dünyadaki işletmelerin yüzde 95’ini oluşturan aile şirketlerinden, ikinci kuşağa geçenlerin oranı yüzde 20’dir. Üçüncü kuşağa geçebilenler yüzde 7, dördüncü kuşağa geçebilenler ise sadece yüzde 3 düzeyindedir. Ülkemizde aile şirketlerinin ortalama yaşam süresi ise 15 – 22 yıl arasındadır.

Peki, çoğunlukla yokluk ve zorluktan gelen, sınırlı bir eğitime sahip ama yüksek bir başarı arzusuyla iş kuran girişimcilerin, adeta tırnaklarıyla kazıyarak kurduğu ve geliştirdiği aile şirketleri, neden uzun ömürlü olamıyor?

Yıllardır, danışmanlık ilişkisi ile dokunduğumuz aile şirketlerine ilişkin gözlemlerimiz ile araştırmaların sonuçları şunu söylüyor: Aile şirketleri; üretim, pazar, ekonomi ve benzeri teknik ve maddi sorunlardan çok aile üyelerinin iletişimi, harcamalar, kurumsallaşma ve liderlik gibi daha çok insani sorunlar nedeniyle dağılıyorlar.

Yeni Fabrika mı, Anayasa mı?

Geçmişte aynı yatakta yatan, aynı kaptan yemek yiyen kurucuların, yaşlarının ilerlemesi, güçlerinin zayıflaması, liderlik mücadelesine girmeleri, kuruluş ve gelişme dönemlerinin heyecanının kalmaması, karar sürecinin yavaşlaması, yeni kuşağın çok farklı şartlarda yetişmesi ve hak etmeden sahip olmaya başlaması, ailenin gelin ve damatlarla genişlemesi, aile üyelerinin adeta bir benlik şişmesi ve harcama yarışıyla birbirine düşmesi, çalışmayan aile üyelerinin seslerinin öne çıkması, iş ortamında yönetim yapısı ve hiyerarşinin bozulması… Bu tablo, maalesef ailenin ve şirketin, hızla bir yıkıma doğru gittiğinin resmidir. İşte bu resim ortaya çıkmadan aile anayasasının yazılmış olması çok önemlidir.

Genellikle liderin baskın gücü ve hissedarların kayıtsız uyumları, belirli bir süre başarıyı getirir. Zamanla çekirdek ailelerin oluşması, tarafların çoğalması, üretenlerin azalıp tüketenlerin artması gibi nedenlerle lidere bağlılığın sorgulanması, geleneksel liderlik gücünü zayıflatır. Ailenin ve şirketin ömrünü kısaltan bu sıkıntıların aşılması için üzerinde uzlaşılan ve kaynağını ailenin değerlerinden alan bir kurallar zincirine emanet olunması sağlanmalıdır.

Aile şirketi sahipleri, yeni bir fabrika binasından önce mevcut yapıyı koruyacak, yeni nesillerde sürdürülebilir hale getirecek aile anayasasını, ciddi bir gündem yapmalıdır. Aileyi bir arada tutacak temel değerleri, aile üyelerine yatırımı, aile ve işletme arasındaki ilişkileri, kurumsallaşmayı içeren aile anayasasına zaman ayrılması elzemdir. Maalesef bu çalışmaları süs gören ve zamanında gereken hazırlığı yapmayan kurucuların sayısı az değildir.

Aile Anayasasında Neler Olmalı?

Aile anayasasının temel amacı; aileyi o aile yapan ve bu günlere getiren öz değerleri, kültürü, disiplini, yaşam alışkanlıklarını, liderlik biçimini ve aile ile iş ilişkilerini, hak ve adalet odaklı bir yazılı kurallar zincirine bağlamaktır. Aile üyelerinin kendi aralarında imzaladıkları aile anayasası, hukuki bağlayıcılığı olan bir iyi niyet sözleşmesidir. Amaç, aile üyelerinin kendilerini rahatça ifade etikleri ama liderin tek olduğu bir aile ve şirket ortamının, yazılı bir aile anayasasıyla yeni kuşaklara taşınmasıdır.

Aile anayasasında; anayasanın temel amaçları, ailenin kendine özel bağlayıcı ortak değerleri ve misyonu, temel ilkeler, ortaklık yapısı, organizasyon şekli, aile meclisinin kurulması, yönetim kurulunun oluşumu, çalışma ve karar alma şekli, lider ve çalışan aile üyelerinin görev alanları, yetki ve sorumlulukları, yetki devri, aile üyelerinin maaş, prim ve kâr payı gibi mali kazanımları, bütçe ve denetim sistemi, yeni kuşakların işe kabul şartları, performans sistemi, disiplin kurulu gibi kısımların olması gerekir.

Unutulmamalıdır ki aile şirketinin sürdürülebilirliği, ailenin, iş ve ticaret alanındaki maddi değerlerinin, yine ailenin güçlü bağları, irfanı ve adalet anlayışı gibi mana değerleriyle taçlanmasına bağlıdır.