ALMANLARI KİM KANDIRIYOR?

Ozan CEYHUN 16 May 2018

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
1982 yılından beri yaşamakta olduğum ve sosyal, kültürel, siyasi ve kurumsal düzeyde alanlarda aktif bir şekilde yerimi aldığım Almanya'yı son yıllarda temsil edenlerin Türkiye konusunda attıkları adımları hayretle izlemekteyim. Hem hükümet, siyasi partiler hem de medya nezdinde Türkiye'ye yönelik söylenenler ya da yazılanlar beni çok şaşırtıyor. 

Almanya ciddi bir ülkedir. Bu nedenle de son dönemde Almanya adına Türkiye’yi ziyaret eden bazı politikacıların böylesine ciddi bir ülkeyi temsil etmelerine rağmen düştükleri durum beni üzüyor. 

İşte size son örneği: Almanya’nın Avrupa İlişkilerinden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Michael Roth geçenlerde Türkiye’deydi! Elbette “hoş geldi, sefa geldi!”. Ancak çok çetin bir seçim döneminde olan Türkiye’de “şaibeli” bir muhalefet liderini ziyaret etmek gibisinde Almanya’nın tüm dengelere özen gösteren politikalarının tersi bir programı uygularken söyledikleri beni hayretler içinde bıraktı. Ona bu konuşma metnini hazırlayanın Alman Dışişleri Bakanlığı görevlisi olduğuna inanmam mümkün değil. Çünkü Almanya Dışişleri’nin Türkiye konusunda uzman diplomatları Türkiye’ye bu derece “Fransız kalamaz” diye düşünmek istiyorum.

Türkiye’yi ve Türk insanını bu kadar yanlış tanıyor olamazlar. Eğer öyle ise Türkiye hakkında yazılan raporlar ve analizler “evlere şenlik” demektir. Bunun böyle olacağına gerçekten inanmak istemiyorum.

Gerçi 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan Genel Seçim sonrası bir “CHP, MHP ve HDP” koalisyonunun olabileceğine de inanmışlardı. Buna ancak “Müslüman mahallesinde salyangoz satarak” zengin olacağını sanan saf tüccarlar inanabilirdi. Ama o tarihlerde de Almanya’yı temsil edenler “milliyetçi, yurtsever ve ülkesini her şeyin üstünde tutan MHP’lilerin”, “PKK terör örgütünün kanlı eylemlerini protesto edemeyen, PKK ne derse onu uygulayan HDP’lilerle” bir koalisyon hükümetini kabul edeceklerine inanıyorlardı. MHP, bu beklentinin “aptalca” bir beklenti olduğunu o günlerde kanıtlamıştı.

Ancak bu deneyim bazıları için yeterli olmamış anlaşılan.

Son Federal Seçimler sırasında Türkiye “Almanya’da seçimlere karışıyor” diye kıyameti koparanların başında gelen Martin Schulz’un partisi SPD’nin üyesi Michael Roth’un Türkiye’de açık ve bence hiç de etik olmayan bir şekilde seçimlere müdahale olarak gerçekleştirdiği son Türkiye ziyaretinde eski MHP’li ve de eski Türkiye derin devleti ile bağı olduğu iddia edilen ve de hakkında başka iddiaların da olduğu bir muhalefet liderine seçim desteği amaçlı konuk olması bence büyük bir hata.

Açık söylemeliyim. Ona bu öneriyi yapanlar bence yanlış bilgilendirmişler. Çünkü onun ziyareti eski MHP’li ve eski İçişleri Bakanı olan Cumhurbaşkanı adayına bir destek değil. Tam tersine zarar da verdi. Türkiye kamuoyu nezdinde bu ziyaret çok olumsuz bir gelişme olarak hem de ziyaret ettiği politikacının da aleyhine konu oldu.

Hele Michael Roth’un bu ziyaret esnasında söyledikleri Türkiye kamuoyunda “gülüşmelere” neden oldu.

İP Genel Başkanı Meral Akşener’i ziyaret eden ve 24 Haziran seçimleri öncesi ona başarılar dileyen Roth, 24 Haziran seçimlerini yakından takip ettiklerini belirttikten sonra, “Güneydoğu’da AK Parti ve HDP arasında sıkışan Kürt seçmenin size karşı desteği olacağını da ön görüyoruz” şeklinde konuştu.

Michael Roth’u aslında çok iyi tanırım. O da beni. İkimiz de Hessen Eyaleti’ndeniz. O Kuzey Hessen’li ben de Güney Hessen’liyim. SPD içinde birlikte çalıştığımız zamanlar oldu. Eğer Türkiye’de karşılaşsaydık ona :

“Sevgili Michael, beni çok şaşırttın. Yıllardır farklı Dışişleri Bakanları ile birlikte çalışmaktasın. Türkiye’nin Avrupa Bakanları ile de görüşmelerin oldu. Türkiye konusu sana yabancı değil. Kuzey Hessen’de de milletvekili olduğundan orada yaşamakta olan Türkleri de tanıyorsun. Keşke Türkiye’ye gelmeden ve sana sunulan bazı yanlış bilgilerin etkisinde kalmadan Kassel kentindeki Türklerle bir sohbet etseydin. Bu sohbetinde bile sana Meral Akşener’in “eski Türkiye’nin” bir politikacısı olduğunu ve “yeni Türkiye” için umut olamayacağını anlatırlardı. Hatta onun eski bir MHP’li ve eski bir İçişleri Bakanı olarak Güneydoğu’da HDP seçmeni olsun ya da olmasın tek bir Kürt seçmen için seçilebilecek konumda olmadığını da öğrenebilirdin. Hatta sana onun son günlerde “Kıbrıs konusunda ne açıklamalar yaptığını da” söylerlerdi. Maalesef sen Türkiye’de ona destek verdiğini açıklamak gibi bir yanlış yolu seçerken söylediklerinle de herkesi şaşırttın. Çünkü Alman Dışişlerini temsil eden bir bakanın Güneydoğu’da AK Parti ile HDP arasında kalan seçmenlerin Meral Akşener’i seçecekleri bilgisini paylaşman oldukça talihsiz oldu. Acaba sizleri kim kandırıyor bu konularda?” derdim.

Sahi kim kandırıyor bu tarz ziyaretler ve açıklamalar yapan Almanları? Türkiye’de kiminle konuşuyorlar? Türkiye’de Almanlara bu bilgileri verenler acaba “ne yiyor ne içiyor” ve “hangi hayal dünyasında yaşıyorlar?”.

Kim kandırıyorsa iyi kandırıyor. Almanya’da gazeteler ve dergilerde Meral Akşener hakkında öyle şeyler yazılıyor ki biz Türkiye’de yaşayanlar “acaba paralel bir dünya mı var ve o dünyadaki Türkiye’de bir başka Meral Akşener mi bu bahsettikleri” diye düşünüyoruz.

Hele Güneydoğu’da AK Parti ve HDP’ye alternatif olacak bir Meral Akşener’den bahseden Almanlara söyleyeceğimiz tek bir şey var, o da “danışmanlarınızı değiştirin” olur.