"AŞKIN METAFİZİĞİ"

Mavi ÇINAR 30 Eki 2018

Mavi ÇINAR
Tüm Yazıları
"Kadınlar erkeklerden daha fazla şimdiki zamanda yaşarlar ve eğer içinde bulundukları bu an tahammül edilebilirse çok daha keskin ve kararlı bir şekilde onun tadını çıkarırlar. Kadınlara mahsus neşenin kökeni işte budur."

Erkeğin ise “ölümlü” olduğunu fark etmeyip, başka bir ölümlü olan toprağa sahip olma hırsıyla, tüm dünyaya yaydığı şiddet ve acının anlayamadığınız nedenini aklınıza oturtur!

*****

İnsanın gözlem yeteneğinin devleştiği eserler sunmuştur Arthur Schopenhauer. “Aşkın Metafiziği” de bunlardan biridir. Ve evet muhteşem bir mantık dizilimi ile ilk okuduğunuzda nerede ise “işte bu” dersiniz.

Hayran bırakan mantığı; “hayat acıdır, biber acıdır, o halde hayat biberdir” gibi, ancak üzerine düşünmezsen ve doğruluğuna takılmazsan ışıldayan cümlelerden oluşmaktadır.

Aşkın matematiği tamamdır ama mideye gelen o kramp hissindeki katma değerde bir problem asılı kalır.

*****

Erkeğin, milyonlarca sperminin, kadının bir yumurtası ile eşleşme derdinden yola çıkmasından, etiği yerleşmiş bir zihnin kabul edemeyeceği yerlere varır.

O aşkı tanımladıkça siz bugüne kadar tanımlayamamış olmanızın hazzını yaşarsınız güzelinden.

“Ne kadar aşk, o kadar kusursuz çocuklar” iddiasını melankolik bir temelde değil; matematiğini kurarak anlatır. Kısa olanın uzun olana aşık oluşundaki ortalamaya ulaşma ve mükemmel çocuk ihtimalini arttırma isteğidir aşkın derdi! Aptal isen zeki olana, zeki isen aptal olana vs…

Hani o efendisi olmamız gerek “hormon” aslında efendimizdir.

Hormon erkeğin, erkek kadının efendisidir hatta!

Koca kitaplar aşıp gelen aşk; güzel çocuk yapabilme gayretinde sabitlenir. Vahşi doğadaki bir antiloptan çokta farkın yoktur hülasa. Ya da nehirden karşıya geçen hasta bizonu yiyen timsahın bilgeliğinden daha öte bir ruh taşıdığına inanıp mutluysan ve ön psikoloji/felsefe okumaların eksik ise bu kitap bir parça tarumar edebilir o mutlu bilgileri!

*****

"…Neden bize benzemeyenlere aşık oluruz, mutsuz olacağımızı bile bile neden bizi mutsuz edecek o arzu nesnesini arzular dururuz, neden çok daha fazla ortak noktayı paylaştığımız insanlar yüzünden değil de her Allah'ın günü kavga ettiklerimiz yüzünden midemizde demir bir külçe varmış gibi hissederiz" gibi soruların cevaplarını bir tamamlanma motivasyonu ile cevaplar. Bitmiş her aşkın arkasından, “o kadar sancı bu veled için mi” diye çocuğundan soğutur akıl sağlığınızı.

Oysa Schopenhaure’nin ölçme şansını edinemeyeceği o aşk; kadında, çocuğunu edindiğinde başlayan yerdedir. Ve kadının bu aşk için feda ettiği pozisyonlardan karşı cinse kalan dünyada erkekler kendilerini başarılı zannedip, “erkeklerin dünyasını yönetiyoruz” masalı ile dünyevi hazlar peşinde ölür giderler bile denilebilir.

*****

1800’ler başında yaşamış biri için değerlendirmek lazım tabi; söylenmemiş cümleleri söylenmiş, kendisinden sonra çoklarına “hap” bir kitapçık bırakmıştır. Zamanın ötesinde sayılabilecek bir aydınlanma halidir kitap, pek çok düşünüre itici güç ve çok kurama ön ayak olmuştur; Nietzsche, Freud, Wagner, Proust…

Ama;

Ama işte…

Bu “ama” çok önemli!

Nietzsche üzerindeki etkisini, Nietzsche’yi mide gurultusuna kadar tanıyan biri olarak irdelemem gerekirse;

Aşk ve kadın üzerine yorumlarının çıkış noktası olan eserdir diyebiliriz “Aşkın Metafiziği” Nietzsche için. Ama ne zaman? Hep böyle mi idi? Lou’nun reddi mi bu hazımsızlığı üretti? Ya da Schopenauhaure’nin hazımsızlığı neydi?

Çünkü en azından benim için birkaç doğru aşk ideasından olan; “ben iki insanın, daha yüce bir hakikati bulmak için, bir ihtirası paylaştığı bir aşk düşünüyorum…” diye aşka erdemler yükleyen adamdır Nietzsche.  

A.Shopenauhaure’nin, şu aşağıdaki dizilimdeki kriterlerindeki aşk betimine nasıl düşsün ki geri?

“1- Yaş
2- Sağlık
3- İskelet, kemik yapısı
4- Etin dolgunluğu
5- Yüz güzelliği
6- Güzel gözler ve alın”

“Seninle aynı evin içinde yaşamak ve süresiz hayatıma almak istemiyorum” diyen kadına tepkiye dönüşen psikozun bu kaymaya sebep olduğu düşünülmeli belki Nietzsche için!

Hayat acı biber acı!

Bir kadın için Truva savaşına giren erkeğin, bir kadın için felsefesinin temellerini sarsması ne ki?

Muhtemel ki aynı psikozlardan Schopenhaure da geçer. Yoksa “gerçek aşk erkekle erkek arasındadır” kadına hissedilen “mükemmel çocuk” kaygılıdır gibi yerlere kadar ulaşması ile daha da garipleşen halet-i ruhiyesi başka nasıl açıklanabilir?

Ayrıca İslamiyet’i bir erkeğe bol kadın verdiği için övüp; aynı kitapta oğlancılığa da makul bir mantık geliştirir. Yaşlı ve işe yaramayan erkek ile hatalı üretim çocuklar birbiri ile tatmin olsun ki bu hatalı üretim çocuklar insan türünü bozmasın diye zorlama bir akıl ile üstelik!

Sosyal medyadan iki alıntı okuyup Schopenhaure Müslüman olmuş demeden önce kitabın tamamını okunmalı kanaatindeyim bu yüzden.

*****

“Erkeğin eşine sadakati yapaydır, kadının sadakati doğal!”; bunu muhatapları düşünsün… Geçelim!

*****

Kadınlar için; “Philister”, zihinsel ihtiyaçları olmayan insan, sakin ve önemsiz yaşayan, çok fazla mutlu ya da mutsuz olmaması gerekenler diye bahseden yazarın gerçeği, edebiyat tarihi alanı. Fakat “Onlar gerçekte önemli olan hiçbir şeyi ciddiye almaz, anlayamazlar; önemsedikleri, dikkat ve emek verdikleri şeyler; birinin gönlünü kazanmak, giyim, kuşam, dans, cilt bakımı…” cümlesi için; spor salonlarına gidip mamayla beslenen, 50’li yaşlarda dahi zihnine odaklanamayan metroseksüeller çağında, bu iddiasının çürüdüğünü söyleyebilirim.

***** 

Ve kitabın sonunda, felsefe tarihinin bu irrasyonalist ve karamsar filozofuna; spermini dökecek yer arama ve üreme derdinde, zoraki bir sadakat içinde, “döl yuvası” olarak gördüğü kadınlar hakkında neden bu kadar çok konuşuyorsun diyesi gelir insanın!

Bu tıpkı, ateistlerin, sürekli Tanrı üzerine konuşma ısrarındaki sorunun, Tanrı’nın kendileri olmamasından ibaret olduğunun ispatı olması gibi bir dilemmadır!

Anlaşılabilirse, vazgeçilebilir!

 

*****