AZGINLIK ÜSTÜNE

Refik ERDURAN 29 Haz 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Oğullarım küçükken en büyük eğlenceleri birbirlerine saldırmaktı. Alt alta, üst üste boğuşurlarken gürültü dayanılmaz olunca anneleri bağırırdı: “Azmayın!” Onların da dalaşı bırakmadan seslendikleri olurdu: “Azacağız…

Oğullarım küçükken en büyük eğlenceleri birbirlerine saldırmaktı. Alt alta, üst üste boğuşurlarken gürültü dayanılmaz olunca anneleri bağırırdı: “Azmayın!” Onların da dalaşı bırakmadan seslendikleri olurdu: “Azacağız işte!” Benim işim sözcüklerle uğraşmak ya. Bir gün “azmak” fiilinin başka dillerde tam karşılığı var mı diye merak etmiş, sözlüklerde araştırıp bulamamıştım. Bizim dilimizde kullanışa göre olumlu anlama da geliyor, olumsuza da. Azan bitki çabuk büyüyor. O iyi. Ama azan yara tehlike yaratıyor; kötü. Azan çamaşır ne kadar yıkansa ağarmıyor; berbat. Kırkından sonra azanı teneşir paklıyor; daha da berbat.

İçten gelen duyguları kaba ve abartılı tepkiye döndürme anlamında azma olayı bireylerden çok topluluklara özgü. Tek kurt aç değilse işine gider ama kurt sürüsü her zaman saldırıya hazırdır. İnsan topluluklarında uygarlaşma denilen -çoğu zaman yüzeysel cilalanmadan başka bir şey olmayan- bir “inceleşme” var da, tepkiler az çok dizginlenebiliyor. Örneğin Batı parlamentolarında sille tokat dövüş pek görülmezken, nispeten cilasız kalmış meclislerde -bizimki dahil- olağan sayılıyor. Dünyanın çok yerinde hırgür gırla. Taraflara sorarsanız, hiçbiri saldırgan değil. Hepsi hak savunucusu, ideal fedaisi, özgürlük savaşçısı. Özgürlük de çektiğiniz yere gidebilen bir kavram. Herkes kendi anlayışına göre onu istiyor, vermeyen olursa kavga çıkıyor. İnsanoğlu eziyetsiz elde ettiği nimetleri “normal” sanmaya yatkındır. Zengin çocukları şoförlü arabayla okula gidip gelmeyi doğal bir kolaylık sayarlar. Baskısız toplumlarda diledikleri gibi yaşayan kişiler de özgürlüğün anormal bir durum olduğunun farkında değillerdir.

Evet, anormal. İnsanlığın gelişmesinin kısacık son bölümünde ortaya çıkmış yepyeni bir icattır özgürlük. Modern düşüncenin “babaları” bile onu garantileyecek bir düzene demokratik yollardan ulaşılabileceğine inanmıyorlardı. Makyavelli “Cumhuriyetler tek kişinin egemen olduğu düzenlerle kurulmalı” demişti. Fransız ihtilalinin hızlı devrimcisi Robespierre ve Rus komünizm denemesinin lideri Lenin amaçladıkları düzeni ancak diktatörlükle kurabileceklerine inanmışlardı. Dünyaya ve ülkemize gerçekçi gözle bakılınca itiraf etmek gerek: Haklı olup olmadıkları henüz tam anlaşılmış değil. Yoksa “çobanın oyu” tartışmaları sürmezdi.

Bizde azgınlığın her türlüsü artmakta. Ülkeyi parçalama özgürlüğü adına silaha yapışan da var, “Zaten faşizm içindeyiz, dilediğimi ezerim” diyerek sağa sola hakaret özgürlüğünü kullanan da. Tepki ölçülerimize biraz dikkat edilse iyi olur. Bitkilerimiz azarak büyüsün de, kirli çamaşırlarımız ve toplumsal yaralarımız büsbütün azmasın.